İki ülkenin de birbirinden ders çıkardığını söylemek mümkün. Hindistan, Çin’in yaptığı gibi genel karantina uyguladı. Pakistan ise ABD’yi ve Trump yönetimini örnek aldı

Hindistan ve Pakistan: İki Covid öyküsü

Shahid Javed Burki

Covid-19 salgını Güney Asya’ya ulaştığında, dünyanın dört bir yanını sarmıştı. Pakistan, bölgede virüsün yayıldığı ilk ülkelerden oldu.
Şubat ayı sonunda, İran’daki kutsal toprakları ziyaret eden Şii hacılar, temas ettikleri Çinli hacılardan kaptıkları virüsü ülkeye getirdiler. Kısa süre sonra ABD’den ziyarete gelen Hindistanlı gurbetçiler de virüsü Hindistan’a getirdiler. Fakat iki ülkeyi karşılaştırdığımızda, çok farklı mücadele yöntemleri izlediklerini görüyoruz.

İki ülkenin de birbirinden ders çıkardığını söylemek mümkün. Hindistan, Çin’in yaptığı gibi genel karantina uyguladı. Ülkede tespit edilen vaka sayısı 500’e ulaştığında 1,3 milyar insan evine kapandı. Pakistan ise ABD’yi ve Trump yönetimini örnek aldı. Merkezi hükümet sorumluluk almadı, yetkiyi yerel yönetimlere ve belediye başkanlarına bıraktı.

122 MİLYON KİŞİ İŞSİZ

Hindistan Başbakanı Narendra Modi, 24 Mart günü karantina ilan ettiğinde, güveni yerinde görünüyordu. Açıklamadan yalnızca dört saat sonra yürürlüğe gireceği duyurulan önlemlerin ‘Hindistan’da salgın zincirini kırması’ hedefleniyordu ve Modi, “Kazanacağız” diyordu.

Modi’nin yaklaşımının olumsuz yanları hemen görünür oldu. Gündelik işlerde çalışan milyonlarca insan bir anda işsiz kaldı. Göçmen işçilerin birçoğu memleketine doğru –genellikle yürüyerek– yola çıktı.

Nisan ayı geldiğinde işini kaybeden insan sayısının 122 milyon olduğu tahmin ediliyordu. Memleketine dönen göçmen sayısının yarım milyon kadar olduğu tahmin ediliyordu. Oxfam Hindistan yöneticisi Amitabh Behar’ın söylediğine göre, “Bağımsızlıktan bu yana gördüğümüz en büyük kitlesel göç” yaşanıyordu. Hükümetin gıda programlarına rağmen, birçok insan açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

Karantina uygulamalarının sebep olduğu acıları gören Modi hükümeti önlemleri kademeli olarak gevşetmeye karar verdi. Uzun mesafeli trenler ve uçuşlar yeniden başladı. Ticaret ve sanayi faaliyetlerine de kısıtlı olarak izin verildi.

VAKA ARTIYOR

Bu gevşemeyle birlikte salgın rakamları yükselişe geçti. Ülkenin en büyük şehirleri Mumbai ve Yeni Delhi’den gelen rakamlar endişe vericiydi. Modi, mayıs ayında ikinci bir açıklama yapmak için televizyona çıktığında, kendine güveni eksilmiş gibiydi. “Virüs, daha uzun bir süre yaşamımızı etkileyecek” diyordu.

Genel karantina uygulaması salgını yavaşlatmıştı. Mart ayrında vaka sayısı her üç günde bir ikiye katlanıyordu. Şimdilerde 12 günde bir katlanıyor. Fakat ülkede hala yaklaşık 344 bin vaka var. Bu da Hindistan’ı en çok vakaya sahip dördüncü ülke yapıyor.

Bazı tahminlere göre vaka sayısı temmuz ortasında bir milyonu görebilir. Hindistan ölümleri nispeten kontrol altında tutmayı başardı. Sayı 10 binin altında. Ancak ülkenin zayıf sağlık sisteminin kapasitesi zorlanırsa, bu sayı bir anda artabilir.

Salgının ekonomik sonuçları da ağır olabilir. Goldman Sachs ülkenin bu çeyrekte yüzde 45 daralarak 1979 krizinden bu yana en ağır darbeyi alacağını tahmin ediyor.


NAKİT DESTEĞİ

Pakistan Başbakanı İmran Han ise farklı bir yaklaşım benimsedi. Salgın yönetimini eyalet yönetimlerine bıraktı. Modi’nin Hindistan Halk Partisinden farklı olarak, Han’ın Adalet Partisi parlamentoda çoğunluğa sahip değil ve parlamentodaki bazı partiler genel karantina uygulamasına karşı çıktılar. Han ise bu tip bir uygulamanın işsizlik rakamlarını patlatacağını ifade etti.

Pakistan’ın en büyük eyaleti Sind’de yönetim genel karantina uygulamasından yana tercih kullandı. Kararda etkili olan unsur, bu eyaletin ülkede çalışan 10 milyon yabancı işçinin ‘giriş-çıkış’ limanı konumuna olmasıydı. Diğer eyaletler ise daha gevşek tedbirler uyguladılar.

Ancak merkezi hükümet de boş durmadı. Yoksulların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için nakit desteği sağladı. Pakistan, insanların hesaplarına para yatırmanın, gıda kolileri ve benzeri destekler dağıtmaya kıyasla daha etkili bir yöntem olduğunu ve olası yolsuzluklar açısından da daha güvenli olduğunu geçmiş tecrübelerinden biliyordu.

Geçmiş tecrübelerinden çıkardığı diğer bir ders de, nakit yardımı alan kadınların erkeklere kıyasla daha çok ‘temel ihtiyaç’ harcaması yaptığıydı. Erkekler bu desteklerin %50’sini evin temel ihtiyaçlarına yönelik olarak kullanırken, kadınlarda bu oran %90’dı. Dolayısıyla nakit destekleri öncelikli olarak yoksul kadınlara sağlandı.

Bu girişimler sayesinde Pakistan Hindistan’a kıyasla daha olumlu bir tablo çizdi. Salgının ekonomik etkileri Hindistan’daki kadar ağır olmadı. Fakat enfeksiyon oranları yüksek. 16 Haziran itibarıyla ülkede neredeyse 15 bin vaka var ve ölü sayısı 3 bine yaklaşıyor.

TOPLU İBADET SERBEST

Pakistan’ın salgın yönetiminde en önemli istisna, dini politikalar alanındaydı. Pakistan’da siyaset ekseni büyük ölçüde laik olsa da, ülkede imamlar etki sahibi. Nisan ayında hükümete lobi yaptılar ve toplu ibadetin serbest bırakılmasını sağladılar. Ramazan ayı boyunca toplu ibadetler büyüdü ve sıklaştı. Camiler sosyal mesafe kurallarına uyulmasını ve koyucu malzeme kullanılmasını sağlayamadı.

Camia Camii imamı Mullana Hafız Muhammed İkbal Rizvi, bakış açısını öyle özetledi: “Burası Allah’ın evi. Buraya insanların gelmesini sağlamak görevimiz.” Maalesef, bunun neticesi vaka sayısının artması oldu.

Hindistan, Çin’in yöntemini uyguladı. Virüsü hızla kontrol altına aldı fakat önlemlerin ekonomik bedeli ağır oldu. Pakistan ise dünyada en çok vakaya sahip ülke konumundaki ABD’nin yönetimini izledi. Nüfusuna oranla hasta sayısı, Güney Asya ülkeleri arasında ilk sırada (Hindistan’daki oranın iki buçuk katı kadar). Fakat salgının ekonomik etkileri sınırlı kaldı. Pakistan ve Hindistan’ın yanı sıra tüm ülkeler için bu iki politika arasında dengeyi yakalamak önümüzdeki dönemde de elzem olacak. Hindistan şu günlerde ekonomisini yeniden açıyor ve enfeksiyon oranları tekrar yükselişe geçiyor.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Project Syndicate