Cumhur İttifakı’nın hatları belli oldu. Maden faciasına iktidarın yaklaşımı rantçı politikaların hız kesmeyeceğini gösterdi. AYM’yi ve Danıştay’ı hedef tahtasına koyan iktidar ile ortakları, hukuk sistemine de savaş açtı. İktidar son dönemde gerici saldırılara da hız verdi. Okullara imam atayan, karma eğitimi tartışmaya açan, hilafet çağrılarına göz yuman, tarikat ve cemaatlerin önünü açan iktidar, şeriata karşı çıkanları da cezalandırıyor.

İktidarın blokunun yeni dönemki yol haritası netleşti: Adaletsizlik, gericilik, rant
Eski Refah Partisi Milletvekili Yılmaz, ‘‘Osmanlı’yı süren soysuzları lanetliyorum’’ dedi. (Fotoğraflar: AA-DHA)

Politika Servisi

Son 1 haftada yaşananlar Saray rejiminin önümüzdeki süreçte yönelimini en net biçimde ortaya koydu. Rançı politikalar, Anayasasız bir devlet rejimi ve gericilik sarmalına alınmış bir ülke inşa etmeye çalışan iktidar tüm hamlelerini bu doğrultuda gerçekleştiriyor.

Ülke maden faciasıyla sarsılırken sorumluların arkasında duran iktidar, rantçı politikaları daha da sıkı savunacağının sinyallerini verdi. Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını peşkeş çeken iktidar Erzincan İliç’teki maden faciasında 9 işçi hala enkaz altındayken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olduğu dönemde madenin kapasite artırımına gitmesi nedeniyle eleştirilen Murat Kurum’a sahip çıktı. İktidarın önümüzdeki süreçte izleyeceği yol haritasının önemli noktalarından biri de yargıya yönelik müdahaleler oldu. AYM’nin hak ihlali verdiği Can Atalay’a ilişkin yaşanan krizin ardından AYM’yi hedef tahtasına koyan iktidar, dün de Danıştay’ı hedef aldı. MHP Lideri Bahçeli, “Danıştay 5. Dairesi’nin FETÖ’den ihraç edilen 387 hakim ve savcıyı tekrar mesleğe iade eden kararı çok tehlikelidir, hukuku temeli yoktur” dedi. Ülkeyi uzunca süredir gerici kuşatma altına alan, laikliğe ve Cumhuriyet’in ilerici değerlerine savaş açan, tarikat ve cemaatlere hiç olmadığı kadar alan açan, karma eğitimi tartışmaya açan, konser ve festivalleri yasaklayan, Filistin eylemlerini bahane ederek hilafet çağrıları yapanlara göz yuman iktidar fiili bir şeriat rejimi kurmak istiyor. Şeriatı eleştirmek dahi suç unsuru gibi gösterilirken gözaltı ve tutuklama talepleriyle halkın gözü korkutulmaya çalışılıyor.

∗∗∗

1- GERİCİLİK KUŞATMASI 

Türkiye son dönem yoğun bir gerici kuşatma altına alınırken “şeriat” tartışmaları gündemden düşmüyor. Filistin’e destek bahanesiyle yapılan eylemlerde yapılan hilafet çağrıları, adliye koridorlarında atılan şeriat sloganları, tarikatların güç gösterileri, Cumhuriyet’e, laikliğe karşı saldırılar, eğitimdeki gerici uygulamaların ardı arkası kesilmiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Diyanet Akademisi Başkanlığı 1. Dönem Aday Din Görevlileri Mezuniyet Merasimi’nde yaptığı konuşmada şeriatı savunmuştu. Erdoğan’ın “Farklı maskeler altında şeriat düşmanlığı var. İslam’ın hayata dair kurallarının bütününü temsil eden şeriata düşmanlık esasında dinin bizatihi kendisine husumettir” sözlerinin yankıları sürerken avukat Feyza Altun, şeriatı eleştiren sözlerinin ardından önceki gece gözaltına alındı.

SAVCILIK’TAN İTİRAZ

Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım nedeniyle gözaltına alınan ve dün sabah adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Altun’un serbest bırakılmasına itiraz etti. Hakimlik, Altun’un tutuklanmasını "aşırı" bularak, Altun’un yurt dışına çıkış yasağı ve haftada iki gün karakola imza atma şartını içeren adli kontrol tedbirleri kapsamında serbest bırakılmasına karar vermişti. Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı ise hakimliğin bu kararına itiraz etti. Başsavcılığın itirazı, Sulh Ceza Hakimliği tarafından değerlendirilecek. Altun hakkındaki karara itiraz eden Başsavcı Barış Duman’ın İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un kuzeni olduğu da ortaya çıktı.

Altun’un gözaltına alınması sosyal medyada büyük tepki çekti. Altun adliye önünde yaptığı açıkamda “Tam iki gece binlerce tweetle beni kılıçtan geçirip cariye edeceğini söyleyen insanlarla mücadele ettim. Türkiye Cumhuriyeti’nde bunları görebiliyor olmak ve bunun karşılığı gözaltına alınıyor olmak üzücü" dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı, sosyal medya hesabından ‘şeriat’ paylaşımı yapan avukat Feyza Altun hakkında suç duyurusunda bulundu.

Başkanlığın hukuk müşavirlerince Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan suç duyurusu dilekçesinde, Altun’un şeriata yönelik paylaşımıyla, ‘‘ahlak ve edep sınırlarını aştığı, insan haklarına açıkça saldırdığı, toplumu bir arada tutan en temel dinamiklerden dini inançlara ve değerlere hakaret ettiği’’ iddia edildi.

GERÇEKLER DEĞİŞMEZ

Öte yandan Osmanlı ailesinin hayattaki kadın üyelerinden biri olan Berna Sultan Osmanoğlu’nun düğününde nikah şahidi olan eski Refah Partisi Milletvekili ve Yeni Akit yazarı Şevki Yılmaz, eline mikrofon alarak "Osmanlı’yı süren soysuzları lanetliyorum" dedi. Şevki Yılmaz’ın sözlerine tepki gösteren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği şu açıklamayı yaptı: “İstanbul’da bir düğünde Cumhuriyeti kuranlara soysuz, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’e Selanikli dönme denilerek ağır hakaretler edilmiştir. Bu sözler tarihi gerçeklerin çarpıtılmasından ötedir; tarihimize, ulusal Kurtuluş Savaşı’mıza ve bağımsızlığımıza ihanettir. Bu sözler, görmek ve anlamak gerekir ki 9 Eylül 1922’de işgalcilerin denize dökülmesinin intikamı niteliğindedir.’’  Şevki Yılmaz’a tepki gösteren CHP Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Atasoy Bilgin ise ‘‘Cumhuriyet’e, laikliğe yönelik bu çirkin ifadeler asla cezasız kalmamalıdır.’’ ifadelerini kullandı.

∗∗∗

ŞERİATA KARŞITI SÖYLEM DEĞİL, ŞERİAT SUÇTUR

Eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu şeriatı eleştirmenin suç olmadığını vurguladı. BirGün’e konuşan Eminağaoğlu, “Anayasa’da şeriata yönelik bir söylem kullanmak değil şeriat istemek bir suçtur. Feyza Altun’un kullandığı bir sözden dolayı suç oluştuğunu söylemek mümkün değil. Böyle bir suç olamaz. Şeriatçılara yönelik olarak yapılan söylemde böyle bir kitle korumaya alınamaz, kullanılacak herhangi bir söz hakaret olarak nitelendirilemez. Herhangi bir şeriatçının çıkıp böyle bir söylemi şikâyet etmesi de suç oluşturmaz. Şeriat istemek bir suçtur. Suç olan bir şeye karşı söylenilen söz suç olarak değerlendirilemez. Bunu suç olarak nitelemek hukuka aykırıdır. Şeriat istemek hukuken mümkün olmadığı için ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme’ diye bir suç oluşmaz. Böyle bir karar vermek şeriat isteyen kesimin koruma altına alınması demektir. Bu kararlar 1 Ocak’ta düzenlenen hilafet yürüyüşü ve adliyedeki şeriat söylemlerinden ayrı düşünülemez. Din ve vicdan özgürlüğü başka bir şey, şeriat ise bambaşka bir şey. Feyza Altun’a yapılan işlem tamamen hukuka aykırı” ifadelerini kullandı.

Bu kararın toplum üzerinde bir baskı unsuru olabileceğini vurgulayan Eminağaoğlu, şunları dile getirdi: “İnsanlar artık inanç, ibadet ve laiklik konularında söylemlerde bulunurken hep bir tedirginlik içerisinde olacak. Bu konularda sözler söylerken hep bir acabayla yaklaşacak, baskı altında olacak. Şeriat dediğimiz dinsel bir yönetim şeklidir. Bu kararla insanların inanç, ibadet gibi konularda baskı altında tutulmaları amaçlanıyor. Şeriat, din ve inanç olarak gösterilmeye çalışılıyor. Laikliğin içinin boşaltılması bu anlamda en ağır saldırı demektir.”

Ömer Faruk Eminağaoğlu

∗∗∗

HİZBULLAH HÜKÜMLÜLERİ ADAY

Hizbullah davasında hapisle cezalandırılan ve kardeşi, eski Diyarbakır Emniyet müdürü Gaffar Okkan’ın faillerinden olan Kerbela Şanlı, HÜDA PAR’dan Erzurum Belediye Başkanlığına aday gösterildi. Sözcü’de yer alan habere göre HÜDA PAR’ın yerel seçimlerde gösterdiği adayların Hizbullah bağlantısı dikkat çekiyor. Hizbullah arşivinde fotoğraflı özgeçmişi yer alan ve Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 7,5 yıl hapisle cezalandırılan Kerbela Şanlı, HÜDA-PAR’ın Erzurum Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak gösterildi. Şanlı’nın kardeşlerinin suç sicili de kabarık. Kerbela Şanlı, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastının faillerinden olan ve bugüne kadar yakalanamadığı için İçişleri Bakanlığı’nın terörden arananlar listesinin kırmızı kategorisinde yer alan Hizbullah tetikçisi Necmettin Şanlı ile yine Gaffar Okkan suikastına katılmaktan mahkum olan hükümlü Veysi Şanlı’nın ağabeyi.

Aydın Akıcı ve Kerbela Şanlı

∗∗∗

2- RANTÇI POLİTİKALAR

Deprem, sel, yangın gibi ülkede yaşanan her büyük felaket gibi Erzincan’da yaşanan maden faciası da iktidarın rantçı politikalarını bir kez daha gözler önüne serdi. Yerli ve yabancı sermayeye ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını peşkeş çeken iktidar sömürge tipi madenciliği ülkeye adeta monte etti. Çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreçlerinin formaliteye dönüşmesi, denetimsizlik ve yargının sermayenin yanında taraf tutması beraberinde yağma ile talanı getirdi. Çevre ilçelere göre ‘gelişen, büyüyen’ İliç, bir taraftan her geçen gün daha çok zehirlendi.

Şirketin iktidarla kurduğu ilişki ve ortaklık ise tüm bu suçların üstünü örtmeye yetti. Enerji Bakanlığı döneminden önce Berat Albayrak’ın CEO’luğunu yaptığı Çalık Holding, madenin yüzde 20’sine sahip oldu. İktidarın talimatıyla ‘hayırseverliğe’ soyunan şirket Erzincanspor’a da sponsor oldu. Sponsorluğun Binali Yıldırım’ın talimatıyla yapıldığı öğrenildi. 2020’de yapılan sponsorluk iyileştirme protokolü imzalama töreninde Binali Yıldırım’ın yanı sıra AKP’li vekil Süleyman Karaman da yer aldı. Anagold Madencilik tarafından İliç Kaymakamlığı ve İliç Belediyesi için de alınan araç ekip hizmetleri alındı. Süleyman Karaman bunun da töreninde yer aldı. Süleyman Karaman 2022’de Meclis’te yaptığı bir konuşmada da şirketi savunan ifadelerde bulunmuştu. Binali Yıldırım ise “Madenin ciddi anlamda İliç’e desteği var” ifadelerini kullanmıştı. MHP lideri Bahçeli, haftalık grup toplantısında yaptığı konuşmada, Çöpler Altın Madeni’nde yaşanan göçüğün ardından iktidar temsilcilerine gelen eleştirilere tepki gösterdi. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olduğu dönemde madenin kapasite artırımına gitmesi nedeniyle eleştirilen Murat Kurum’a sahip çıkan Bahçeli, Kurum’un verilemeyecek hesabı olmadığını iddia etti.

∗∗∗

3- YARGI BASKI ALTINDA

İktidarın en yoğun baskı kurduğu alanların başında yargı geliyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Gezi davası hükümlüsü TİP milletvekili Can Atalay dosyasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hak ihlali kararını 2. Kez çiğnemesiyle başlayan yargı krizi devam ediyor. Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli, AYM’yi hedef tahtasına koymuş, Bahçeli AYM’yi terörle iltisaklı olmaya varan suçlamalarda bulunmuştu.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin dünkü grup toplantısında bu kez de Danıştay’ı ve CHP’yi hedef aldı. CHP için "Ya muhalefet değişecek ya da millet bu muhalefetin defterini dürecektir" diyen Bahçeli, "AYM ile Danıştay kararları devlet onuruna, milli birlik ve varlığına zarar verdiği açıktır" dedi. Danıştay’ın kararının “tehlikeli ve sakıncalı” olduğunu öne süren Bahçeli, “Özellikle AYM’nin Danıştay’ın verdiği bazı kararların doğrudan devlet onuruna zarar verdiği açıktır. Danıştay 5. Dairesi’nin FETÖ’den ihraç edilen 387 hakim ve savcıyı tekrar mesleğe iade eden kararı çok tehlikelidir, hukuku temeli yoktur. Allahtan HSK devreye girmiş 387 kişi hakkında inceleme başlatmış gerekli itirazlar yapılmıştır.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan AYM üyeliğine seçilen Yılmaz Akçil için 8 Ocak’ta Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu’nda düzenlenen yemin töreninde konuşan AYM Başkanı Zühtü Arslan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında ilk kez Can Atalay kararlarıyla başlayan yargı krizini değerlendirdi. 17 Nisan’da görev süresi sona erecek olan Arslan, “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar ve yaptığı yorumdan sonra, görüş farklılıklarının, yorum farklılıklarının bulunduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin kararlarına uyulmamasının hiçbir anayasal ve yasal zemini yoktur, temeli yoktur.” demişti.

Yargıtay’ın yeni hizmet binası dualarla açılmıştı.