İBB Başkanı İmamoğlu, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu tarafından düzenlenen 5. TMMOB İstanbul Kent Sempozyumu’nun açılış töreninde konuştu. İstanbul'da hukuka aykırı bazı yapılarla ilgili konuşan İmamoğlu, bazı kamu kurumlarını 'kişilerin konumunu kollamakla" eleştirerek, "Bugüne dair de gerçekten İstanbul'a muhafızlık yaptığımızı da ifade edeyim. Yani İstanbul'da bir işgalciyi ya da işgal noktasını yıkmanın bile ne yazık ki bazı kurum ve kuruluşlarıyla eş güdümlü değil hani onları da bazen haberdar etmeden yıkımı yapmanın gerçek olduğu bir ortamdayız" diye konuştu.

Kaynak: Haber Merkezi
İmamoğlu: İstanbul'a muhafızlık yapıyoruz

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Üsküdar'da yıkım sürci devam eden kaçak yapılara işaret ederek, "Bugüne dair gerçekten İstanbul'a muhafızlık yaptığımızı da ifade edeyim" dedi. 

İmamoğlu, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu tarafından, 'Kent ve Demokrasi' temasıyla Harbiye Askeri Müzesi'nde düzenlenen '5. İstanbul Kent Sempozyumu'nun açılış törenine katıldı.

TMMOB BAŞKANI KORAMAZ'DAN GEZİ MESAJI

İlk olarak kürsüye çıkan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, Gezi direnişini anımsattı.

Koramaz, "Dün olduğu gibi bugün de TMMOB ve bağlı odaları olarak mesleki ve teknik bilgilerimizi halkımızın yararına kullanmaya devam edeceğiz. Gezi’ye sahip çıkmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Koramaz, özetle şunları söyledi: 

"Bu ülke sahipsiz değildir. Gezi bu ülkenin yarınlarına sahip çıkan milyonların sesidir. Dün olduğu gibi bugün de TMMOB ve bağlı odaları olarak mesleki ve teknik bilgilerimizi halkımızın yararına kullanmaya devam edeceğiz. Gezi’ye sahip çıkmaya devam edeceğiz. Burada tüm demokrasi güçlerine sesleniyorum. Bu seçimde bir araya gelmeli, güçleri birleştirmeli, yaşam alanlarımızı ve kentlerimizi korumalıyız."

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Seyfettin Avcı ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz’ın ardından kürsüye çıkan İmamoğlu, İstanbul Vizyon 2050 Strateji Belgesi'ne işaret ederek, "2050 bir an için çok uzak gözüküyor olabilir ama aslında ne kadar yakında kapıda beklediğini de görüyor durumdayız. Artık İstanbul'un 2100’ü acilen konuşması gerektiğini düşünenlerdenim" diye konuştu.

İmamoğlu, konuşmasında özetle şunları söyledi:

"Biz göreve geldiğimiz an itibariyle her zaman bilimin ışığında hareket etmeyi kendimize ilke edindik ve bundan hiçbir zaman sapmamak için kararlı bir yolculuk tasarladık. Yaptığımız her çalışmada aslında o işin uzmanlarıyla, akademisyenleriyle ve ilgili kurum ve kuruluşlarla düşünmeyi hiç ihmal etmedik. Çünkü İstanbul gibi nüfusu 20 milyona yaklaşmış dünyanın en önemli medeniyetlerin birleştiği, buluştuğu bu muazzam kentin başka bir yolculuk tarifi gerçekleştirilemez. Bir yanıyla da Türkiye'nin göz bebeği, lokomotifi, her şeyi diyebileceğimiz İstanbul'un iki dudak arasından yönetildiğinde nasıl bir duruma düştüğünü, hepimiz aslında çok yakinen gözlemledik.

Anlayışımızın temelinde demokrasi ve katılımcılığın olduğunun da altını çiziyorum. Bu yönüyle katılımcı yöntemler uygulamayı ve yeni katılım modelleri geliştirmeyi de sürekli yapıyor ve ihmal etmiyoruz. Planlamada bu yönüyle hareket etmenin en önemli merkezlerinden birini İstanbul'da kurmuş olmanın, İstanbul Planlama Ajansı (İPA) markasıyla geliştiriyor olmanın da hem keyfini hem de gururunu yaşıyoruz. Bunun kalıcı bir mekanizmaya dönmesi için büyük gayret içerisindeyiz. Emekleme döneminde olduğunun farkındayız. Kalıcı, kurumsallaşmış ve belediyeye ait bir kurum değil de topluma, kamuya, akademik dünyaya, meslek odalarına her kesime ait bir kuruma dönüşmesi için de yoğun bir çaba içerisindeyiz.

Kentsel tasarruf projelerinden nazım planlara ve stratejik planlara kadar farklı ölçeklerdeki planlamaları sadece kendi içimizdeki bürokrasi odalarına da sıkıştırmadan tamamen halka açık, halka dönük halkın ihtiyaçlarını dinleyen farklı siyasi düşünceleri de kapsayan şekilde yapıyoruz.  İlk an itibariyle arkadaşlarıma net olarak söylediğimiz şey bunu olabildiğince açık, şeffaf yönetim, yönetim ve toplumun ilgili kesimleriyle mutlak paylaşın. Alın ve bu ölçekte yürüyün dediğimde bugün görüyoruz ki, aslında karşılığını büyük oranda almış durumdayız. Ve bu bütüncül uzun vadeli katılımcı planlama duygusunu her şeye rağmen farklı düşüncelere sahip olsak da bir noktadan sonra  büyük oranda  oy birliğine dönüşmesi aslında ne kadar bir doğru yol izlediğimizin de bir göstergesi olduğunu ifade etmek isterim.

"İSTANBUL ARTIK 2100’Ü KONUŞMALI"

Başka bir İstanbul hayalimiz var diyerek çıktığımız yolda İstanbul Vizyon 2050 Strateji Belgesini hazırladık. İstanbul Vizyon 2050 Strateji Belgesi’nin de önemli olduğunu düşünüyorum. Elbette ki bu vizyon belgesi aynı zamanda yaşayan, gelişime açık, aynı zamanda herkesin katkı sunması gereken değişen koşullara göre, ihtiyaçlara göre de revizyona muhtaç olacağını bildiğimiz bir gelecek planıdır. 2050 bir an için çok uzak gözüküyor olabilir ama aslında ne kadar yakında kapıda beklediğini de görüyor durumdayız. Artık İstanbul'un 2100’ü acilen konuşması gerektiğini düşünenlerdenim.

İstanbul’un dünyanın çok büyük kentleri tarafından da takip edildiğini, özellikle yakın coğrafyamıza bu yönüyle çok etkin bir biçimde ilişkili olduğunu, onların bizi takip ederek yol almaya gayret ettiklerini yaşadım ve gördüm. En canlı örneği Balkan Şehirleri Ağını kurma çabamı karşılıksız bırakmayan Balkan şehirlerinde 21 şehir olarak başladığımız buluşma şu an 80 kente ulaştı. Balkan coğrafyasında yılda en az 10-15 kez toplantılar düzenleyen, farklı görüşlerin  bir araya gelerek tartışıldığı bir mekanizmanın sadece 2,5-3 yılda oluşmasının da keyfini yaşıyorum.

"KANUNLAŞTIRIP MECLİS'E TAŞIMAYI BAŞARI GÖREN ANLAYIŞLA KARŞI KARŞIYAYIZ"

İstanbul'u afetlere dayanıklı hale getirmek önemli bir çabamız. Doğal afetlerin, pandemilerin, krizlerin yanında deprem İstanbul gerçeğini planlarken önemli kavramlar. Depremin ne kadar hepimizi ürküttüğünü. ve yıkıcı etkilerini en aza indirmek için birlikte çalışmamızın şart olduğunu da biliyoruz. Bu birlikteliğin sadece bilim insanları, teknik insanlar ya da belediye başkanları ya da belediyeleri olmadığını da diliyoruz. İstanbul'un devasa sorunu çözümü ülkede bir seferberlik duygusuyla, şehirde bir seferberlik duygusuyla yönetilmesinin şart olduğunu bize gösteriyor. Bu duygularımızı sizlerle. sizlerin de katılımıyla birlikte yaptığımız çalıştaylarla, toplantılarda zaten önümüze konan bir gerçek olmuştur. O bütüncül yaklaşımın İstanbul için zaruret olduğunu, hem önceki dönem hükümetine ve onun ilgili bakanlıklarına, Şehircilik Bakanına hem de bu dönemin yine aynı şekilde ilgili bakanlığa  uzun uzun anlatmayı ve uzun uzun bu talebi onlara iletmeyi kendime sorumluluk edindim. Çok olumlu karşılandığını görsem de birkaç buluşma ya da birkaç toplantının ardından ne yazık ki yine kendi köşelerine çekilen kapalı kapılar ardında bir tasarım yapıp hatta bunu bazen kanunlaştırıp meclise taşımayı başarı gören bir anlayışla karşı karşıyayız.

Halbuki mesele o kadar büyük ve o kadar derin ki bizim anlattığımız  prensiplerin içinde herkes var. Bir  yapıyı  tasarlamak var. Kişiye ya da bir hükümete bağımlı olmayan bu yönüyle İstanbul'da tarifimiz aynen şudur; bakanlık, valilik, büyükşehir belediyesi, ilçe belediyesi, meslek odaları farklı ilgili sektörlerin  içinde olduğu, başta finans, yapı sektörü gibi ve katılımcı bir modelle, dinamik bir şehrin depremle ilgili kurduğu inisiyatifler bunların düşündüğü sağlıklı bir kurumsallaşma içeren bir model.  Bazen hızlı karar alabilme mekanizmaları da içinde var olduğu ama o şeffaflaşmanın. İstanbul'a çok doğru adımlar atmasına sebep olacağını dile getirdiğimiz bir model. Bu modelin elbette yaratıcısı ben değilim. Sadece sözcüsüyüm, yaratıcısı yaptığımız o bilimsel ve teknik çalıştaylardaki çıktılar ve orada bulunan müdür ve teknik insanlar.

"TEKNİK İNSANLARLA HAREKET ETMEYİ İLKE EDİNDİM"

Belediye başkanlığı dönemime başlamadan yani siyasete dahil olduğum an itibariyle teknik insanlarla çalışmayı, onlarla birlikte düşünmeyi,  siyasi dönemimde onlarla birlikte hareket etmeyi ilke edindim. Bugün hepinizle birlikte bir an önce özgürlüğü. kavuşmasını istediğimiz, Tayfun’la (Kahraman) da çalışmaya başladığımız dönem o dönemlerdir. Şimdi belediye başkanı olan Mehmet Çalık ki bunlar hepsi sizlerin  meslek odalarında görev alan arkadaşlarımızdır. Onlarla çalışma dönemlerde yine o dönemlerde hala bu anlamda en etkin şekliyle teknik insanlarla, meslek odalarında görev yapan insanlarla ve sizin kurumlarınıza etkin bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz.

"BAZI KAMU BİRİMLERİ KAMUNUN DEĞİL KİŞİNİN KONUMUNU KOLLAMAYI  İLKE EDİNİYOR"

Bu yakın çalışma arkadaşlarımızla birlikte uyumlu çalışmayı sürdürebilmenin benim en büyük teminatım. Belki en kritik anlarda yanlışı  engelleyen bize doğruyu göstermekteki ısrarlı duruşlarının çok önemli olduğunu yaşayan bir belediye başkanıyım. Bunu bütün belediye başkanı arkadaşlarıma da tavsiye etmişimdir. Bazen teknik insanlar siyaset sahasına ürkütücü gelebiliyor ya da onlarla uyumlu çalışmayı tariflemekte zorlanan insanlar olabiliyor. Zaten yaptığımız işin zor olduğunu biliyoruz. Yani bir kenti yönetmek, bir kente dair geleceği planlamak, hele hele İstanbul ise mevzu, hele hele medeniyetin beşiği Anadolu, Trakya gibi bir coğrafyada yaşıyor ve sorumlulukla bakıyorsanız zaten işiniz zor. Zor olanı başarmak, zor insanlarla ki o zor insanları aslında aklı ve bilimi önüne koyan, çok detaylı düşünen insanlardır. Onların o kavramlarıyla yolculuğu tasarlayabilme kabiliyeti iyi yönetici olmaktır. O bakımdan ben kendi yolculuğumu bu anlamda böyle tarifliyorum ve bunlardan hiç sapmayacağımı, işimi kolaylaştırmaya devam edeceğimi de biliyorum.

Bugüne dair de gerçekten İstanbul'a muhafızlık yaptığımızı da ifade edeyim. Yani İstanbul'un çok güçlü bir muhafızlığa ihtiyacı vardır. Çarpıcı bir örnek; bugün sabaha karşı bir yıkımı takip ettim. Yani İstanbul'da bir işgalciyi ya da işgal noktasını yıkmanın bile ne yazık ki bazı kurum ve kuruluşlarıyla eş güdümlü değil hani onları da bazen haberdar etmeden yıkımı yapmanın gerçek olduğu bir ortamdayız. Çünkü bazen bazı kamu birimleri kamunun değil de birkaç kişinin konumunu kollamayı kendine ilke ediniyorlar. Bu çok önemli. Bence her şeyin tarifi burada yatıyor. Üsküdar'da tarihi Kuşkonmaz Cami’nin hemen yanında bir virüs gibi orayı kaplamış bir kafeteryayı üç senedir yıkamıyoruz. Yani bir bölümünü yıkarken 200-250 polisimizi oraya diken anlayışla dahil mücadele ediyoruz. Bir bölümünü yıktık, bir bölümü duruyor. Daha acısını söyleyeyim. Biz burayı yıkmaya çalışırken, oraya işlem yapmaya gayret ederken sürekli yargı yoluyla nasıl engellendiğimizi; daha da ileri gideyim o yargı yoluyla engellendiğimiz dönemde İstanbul'u yönetmeye talip olduğunu duyduğumuz bir kısım arkadaşlar bakanlıkta boğazın dibindeki bir yere planla, imarlı hale getirme çabasını dahi yaşadık. Bir büfenin olduğu yer. Bu nasıl bir çabadır? Bu nasıl bir bakış açısıdır?

Kente bu gözle bakan ve iki dudak arasından çıkan sözleri emir telakki edip yapmaya gayret eden insanlardan Allah bu şehri korusun. Biz ise tam aksine bunlara karşı duran ve bu şekliyle hak hukuku koruma konusunda gözünü kırpmadan doğruları yapma gayreti içerisinde olan insanlar olmaya gayret edeceğiz. Bu prensiplere layık olmaya çalışacağız. Umarım  yanlış yapmayız. Umarım hatalarımızı en aza indirerek süreçleri yönetip İstanbul'a layık, Türkiye'ye layık, 100 yıllık Cumhuriyetimizin geleceğine layık bireyler oluruz."

TAYFUN KAHRAMAN’DAN  MEKTUP

Sempozyumda Gezi davası tutuklusu 2019-2022 yılları arasında İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı görevinde bulunan Tayfun Kahraman’ın mektubu da okundu.

Kahraman şu satırları kaleme aldı:

"Bu etkinlikler aranızda olamasam da hukuksuzluğa karşı mücadelenin yakında sonuç verecek ümidiyle bir sonraki İstanbul Kent Sempozyumu’nda aranızda olmayı diliyorum. Yıllardır meslek odaları ve meslek insanları ile korunması için mücadele ettiğimiz İstanbul, bugün iktidarın yürüdüğü sistematik rant ekonomisi nedeniyle kötü bir sona doğru ilerliyor. Bilimin, şehircilik ve ilke sahasının askıya alındığı, görmezden gelindiği,  kamu yararı için değil, belirli sermaye grupları için harcandığı bir ortamda İstanbul'un kentsel problemleri de içinden çıkılmaz bir hale geldi. 

Yerel yönetimdeki değişim İstanbul'da bir nebze nefes alsa da merkezi yönetimin antidemokratik müdahaleleri hız kesmeden sürdü. Bu tabloda İstanbul gün geçtikçe kronikleşen problemler ile geleceğe dair kararlı bir tablo ortaya koysa da bu durumu değiştirme görevi biz meslek insanlarını düşünmektedir. Zorlu ve karmaşık bir görev olmasına karşın bunu başaracak kadrolu birikim TMMOB’da fazlasıyla bulunmaktadır.
Öncelikle depreme dayanıklı ulaşım sorunları çözülmüş ve toplumsal eşitsizlikleri azaltan, planlı bir gelişim için İstanbul bizlere düşen büyük bir sorumluluk vardır. Bunun bilinciyle mücadeleyi sempozyumda belirlenecek ilkeler doğrultusunda sürdüreceğinize eminim. Yılmadan sürdürdüğümüz mücadelemizi, bizi her türlü baskı ve tehditlerle yıldırmaya çalışsalar da cezaevlerine koşsalar da bırakmayacağız. 

Sevgili meslektaşlarım, bu mücadelenin bedeli olarak cezaevinde olduğum süre boyunca göstermiş olduğunuz destek ve dayanışma için teşekkür ederim. Fakat bu açıklık, hukuksuzluk arasında düşen ses, maalesef artık cılız kalmaktadır. Dayanışmayı büyütmek toplumsal farkındalığı arttırmak ve daha bir gür sesle vermek üzere TMMOB ve meslek odalarımıza büyük bir sorumluluk düşmektedir. Gezide tecrübe ettiğimiz gibi yan yana durmak, bu karanlığı dağıtıp, aydınlığa kavuşturmak için tek şansımız olacaktır. Birlikte inşa edeceğimiz özgür ve mutlu yarınlara inancımla yakın bir zamanda aranızda olmayı ümit ediyor, başarılı ve verimli bir sempozyum olması dileğiyle Silivri'den sizlere sevgi ve selamlarımı yolluyorum."