İstanbul Deprem Çalıştayı'nda konuşan İmamoğlu 'Kanal İstanbul Projesi'yle ilgili olarak, "Bu proje İstanbul’a bir ihanet projesi bile değildir. Resmen bir cinayet projesidir" dedi

İmamoğlu: Kanal İstanbul, cinayet projesidir

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından İstanbul'un afetlere dayanıklı bir şehir olması amacıyla düzenlenen "İstanbul Deprem Çalıştayı" başladı.

İBB başkanı Ekrem İmamoğlu açılışta yaptığı konuşmada , AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'çılgın proje' olarak nitelendirdiği Kanal İstanbul'u değerlendirdi.

İmamoğlu, projenin kentin hem karadaki hem de denizdeki ekolojik denge sistemini değiştirebilecek riskler içerdiğine dikkat çekti. Projeyi 'ucube' diye adlandıran İmamoğlu "Özetle bu proje İstanbul’a bir ihanet projesi bile değildir. Resmen bir cinayet projesidir. İstanbul için gereksiz bir felaket projesidir. Bu proje bittiğinde İstanbul bitmiş olacak” diye konuştu.

'BAKAN'IN NE DEDİĞİ BENİ HİÇ İLGİLENDİRMİYOR'

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Kanal İstanbul ile ilgili “Kazmayı vurduğunuz anda denizcilik uçacak” açıklamasına yanıt da verdi.

İmamoğlu “Bakanın ne dediği beni hiç ilgilendirmiyor. Ben, İstanbul'a 16 milyon insana bu ülkeye neye mal olacağına bakıyorum. Sayın Bakanı nereye uçurur, dış ilişkileri veya başka konuları nereye uçurur o beni hiç ilgilendirmiyor” dedi. İstanbul Deprem Çalıştayı'na davet edilmedikleri için tepki gösteren bilim insanları ile ilgili de “Davet edilmeyen kimse yok, gösterilen tepki konuşmacı olmakla ilgili. Ama bilim adına konuşmacı olmadım diye gelmemeyi kendileri tercih etmemeli. Eksiklikler giderilir. Hep böyle depremle ilgili konuşacağımız alanları İstanbul'un her anına dahil edeceğiz. Çünkü bizim birinci meselemiz deprem” dedi.

'ÖNCELİĞİMİZ KANAL İSTANBUL OLABİLİR Mİ?'

'Ekonomi darda ise, yakın gelecekte ise çok daha darda olacağı aşikarsa ne yaparsınız? Milletin kaynaklarını bir ham hayale harcar mısınız? Bu şehirde bir süredir bir Kanal İstanbul projesidir konuşuluyor.' diyen İmamoğlu şöyle devam etti:

Bize sordular mı hiç? Bizim görüşümüzü aldılar mı? Bunca millet evladı yüzbinlerce genç, 4 milyon yetenekli insan işsizken ve umutsuzken. Bunca insan yoksulken. Bunca üretim ihtiyacı ortadayken. Bunca fabrika kurma ihtiyacı varken. 16 milyonluk bu şehrin, bu koca şehrin geleceği olan çocuklar yeterince beslenemezken. Çok ağırlıklı bölümü okul öncesi eğitim alamazken. Kalabalık sınıflarda eğitim görürken bizim önceliğimiz Kanal İstanbul olabilir mi?”

imamoglu-kanal-istanbul-cinayet-projesidir-656383-1.

Kanal İstanbul'un sadece bir deniz yolu ulaşımı projesi olmadığını vurgulayan İmamoğlu, projenin kentin hem karadaki hem de denizdeki ekolojik denge sistemini değiştirebilecek riskler içerdiğine dikkat çekti. İmamoğlu, konuşmasında bu riskleri şöyle sıraladı:

  • Göller, havzalar, tarım alanları, yaşam alanları, yer altı suyu sistemi ve şehrin tüm ulaşım sistemi projeden kritik şekilde etkileniyor. Tarım arazilerinin yok olması bir yana, İstanbul Boğazı ile yeni açılacak kanal arasına oluşacak olan adaya 8 milyonluk bir nüfusun hapsedilmesi gibi bir durum ortaya çıkıyor.
  • Bu ucube projeyle, ülkenin deprem riski en yüksek bölgesine 8 milyon hapsedilmiş olacak. Deprem anında bu denli yüksek bir nüfusu başka bir coğrafyaya nakledecek hiçbir devlet yoktur dünyada. Bu nasıl bir projedir Allah aşkına? Bu neyin aklıdır? Bakın konuşulan projedeki kanal yaklaşık 45 kilometre uzunluğunda, 20,75 metre derinliğinde ve en dar yerinde 275 metre genişliğinde bir kanal. Sazlıdere ve Terkoz Havzaları içinden geçen bir kanal. Yani proje Sazlıbosna ve Terkoz Havza Alanlarını yok ediyor.
  • Yer altı suları ve Terkoz Gölü'nün tuzlanması riski taşıyor. İstanbul'un içme suyu ihtiyacı için müthiş bir tehdit oluşturduğu net olarak anlaşılıyor. Tek başına bu bile, bu projenin yapılmaması için yeterli bir gerekçedir! İstanbul halkı deniz suyu mu içecek? Öte yandan proje bölgeye 1,1 milyon yeni nüfus getirecek.
  • Yani 6 adet Beşiktaş veya 5 adet Bakırköy ilçesi nüfusu büyüklüğünde yeni nüfus eklenecek. Bu proje yüzünden 3.4 milyon yeni yolculuk oluşacak. İstanbul trafiği en az yüzde 10 artacak. 23 milyon metrekare orman alanı, 136 milyon metrekare tarım alanı yok olacak. Sazlıdere Barajı kalmayacak. Devlet Su İşleri (DSİ) bu yüzden projeye olumsuz raporu verdi. Rapora göre su ihtiyacını karşılayan havzaların yüzde 29'u yok olacak. Kanal inşaatı ile birlikte devasa hafriyat oluşacak. TMMOB raporuna göre 2.1 milyar metrekğp hafriyat çıkacak. İstanbul trafiğine günlük 10 bin hafriyat kamyonu katılacak. Hafriyatın nereye döküleceği belirsiz! Çıkan hafriyat, örneğin; Güngören-Esenler-Bağcılar ilçelerinin üzerine dökülse bu ilçeler yaklaşık 30 metre yükselecek.”

'SINIRLI BİR BÜTÇENİZ VARSA, NASIL HARCARSINIZ?'

Deprem gibi yakıcı bir konu varken, “Kanal İstanbul” projesinin gündeme getirilmesini eleştiren İmamoğlu şunları kaydetti:

Tüm İstanbullulara sormak isterim: Sınırlı bir bütçeniz varsa, o bütçeyi nasıl harcarsınız? Aile fertlerinizi doyuracak gıdayı almakta zorlanıyorsanız. Çocuklarınızı iyi ve sağlıklı bir biçimde beslemeye ve okutmaya yeterli geliriniz yoksa. Evinize gereksiz ve lüks bir mobilya almak için borca girer misiniz veya bankadan borç alıp tatile gider misiniz?

Bir aile, bir baba, bir anne olarak kendi bütçenizi harcamayı planlarken neleri önemsersiniz? Eğer esnafsanız, tüccarsanız, iş adamıysanız nasıl davranırsınız? Akıllı birer esnaf, tüccar veya akıllı iş adamı olarak kazandıklarınızla yat kat mı alırsınız? Yoksa şirketinizin hayatta kalmasını sağlayacak yatırımlara mı yönelirsiniz?

'BU PROJE BİTTİĞİNDE, İSTANBUL BİTMİŞ OLACAK'

Kanal İstanbul'a harcanacak para ile ülkede birçok cazibe merkezi şehir, fabrika, okul ve iş imkanları yaratılabileceğine dikkat çeken İmamoğlu sözlerini şöyle sürdürdü;

Açlık sınırındaki milyonlarca yurttaşımızın kendi yaşadıkları kent ve köylerinde istihdam edilebileceği bir diğer konudur. Özetle bu proje İstanbul'a bir ihanet projesi bile değildir. Resmen bir cinayet projesidir. İstanbul için gereksiz bir felaket projesidir. Bu proje bittiğinde İstanbul bitmiş olacak. Bu şahane şehir yaşanamaz bir kent olacak.

Temiz hava, su altyapı trafik açısından çözülemez sorunlarla başbaşa kalacaktır. Ne boğaz geçişi, ne deniz deniz trafiği geçişi, ne de ekonomik olarak böyle bir ihtiyaç söz konusu değildir.

Sadece yeni rant alanları yaratmak uğruna hazırlanmış, yol açacağı yıkıcı sonuçlar hiç düşünülmemiştir. Birileri para kazanacak diye bu kadim şehrin doğal çevresinin, yaşam alanlarının ve su havzalarının yok edilmesine izin veremeyiz, vermeyeceğiz. Sizlerin uzmanlığı, duyarlığı ve cesareti ile yanlışları önleyeceğiz.

Sizlerin ortaya koyacağınız ortak akıl ile 16 milyon için şehrimizi daha güvenli, daha yaşanır ve daha cazip hale getireceğiz.

'İSTANBUL BOĞAZ TRAFİĞİNDE AZALIŞ VAR'

Projenin 1., 2., ve 3. derece deprem bölgelerinde kaldığını belirten İmamoğlu, “11 kilometre mesafeden Kuzey Anadolu Fayı, 30 kilometre mesafeden Çınarcık Fayı geçiyor. Bilim insanları Kanal İstanbul Projesi'nin, yeryüzü ve yeraltı gerilme dengelerini bozacağını, aşırı yüklemelerin yeni depremleri davet edeceğini söylüyor.” dedi.

İmamoğlu’nun tespitleri şu şekilde:

  • Boğazın tarihi dokusunun korunması proje için gerekçe olarak gösteriliyor. Oysa ki projeyle birlikte, 17 milyon metrekare SİT alanını etkilemektedir. Küçükçekmece Gölü kıyısında yer alan Bathenoa Antik Kenti ve ilk yerleşmelerden biri olan Yarımburgaz Mağaraları proje alanında. Boğaz trafiği ile ilgili olarak ta dikkatinizi çekmek isterim.
  • ÇED başvuru dosyasında Boğaz trafiğinde iddia edildiği gibi, yıllara göre bir artış değil, tam tersine özellikle son 10 yılda yüzde 22,46 oranında bir azalış gözlenmektedir.

'BÖLGE CİDDİ TEHLİKE ALTINDA'

Olumsuzlukların İstanbul'la sınırlı kalmayacağını ifade eden İmamoğlu, Marmara Denizi ve Bölgesi'nin de ciddi tehlike altında olduğunu vurguladı.

İmamoğlu, "45 kilometre uzunluğunda ve ortalama 150 metre genişliğinde çok verimli tarım ve orman alanı sonsuza kadar ortadan kaldırılmış olacak. İstanbul Yarımadası Trakya'dan ayrılacağı için yeni bağlantı köprülerine ihtiyaç duyulacak. Proje dolayısıyla Karadeniz'den Marmara'ya oluşacak tek yanlı akıntı dolayısıyla Marmara Denizi aşırı kirlenecek. Bu durum Marmara'daki canlı yaşamını tehlikeye attığı gibi balıkçılığı ve bu işle geçinen insanları da zor duruma sokacaktır. Kanal aynı zamanda iklim değişikliklerine de yol açacak. Yok edilen arazi ile birlikte oradaki yaban hayatı da yok edilmiş olacaktır" dedi.

'İSTANBUL'UN EN ÖNEMLİ RİSKİ DEPREMDİR'

Şehrin en önemli riskinin deprem olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, "Etkilediği yerleşimler nedeniyle dünyanın en fazla risk oluşturan fay hatlarından birinin üzerine kurulmuş olan İstanbul'un deprem konusundaki mevcut fotoğrafını çekeceğiz. Nerede olduğumuzu anlamak istiyoruz. Yapmamız gereken hazırlıkları hep birlikte objektif bir şekilde tartışmak ve net bir yol haritası ortaya koymayı, 16 milyon İstanbulluya bu süreci en objektif şekilde göstermeyi amaçladık. Onun için bir aradayız.

Çok net ifade edeyim ki, biz başımızı kuma sokamayız. Sokmayacağız. Bu şehrin en önemli riski depremdir. Ve bu risk öyle küçük bir risk de değildir. Ama biliyoruz ki İstanbul için risk olan bu süreç, aynı zamanda Türkiye için hatta dünya için bir riskidir. Hayatın duracağı, ekonominin büyük hasar alacağı bir büyük kaos ve ulusal felaket ihtimalinden bahsediyoruz. İşte bu kadar ürkmeli, korkmalı ve bu süreci bu denli ciddiye almalıyız" dedi.

Bu nedenle yeni yönetim olarak, İstanbul'u afetlere ve özellikle depremlere dayanıklı bir şehir haline getirmek bizim öncelikli hedefimiz. Uluslararası ve ulusal ölçekteki tüm bilimsel çözüm önerilerini dikkate alarak bir yol haritası üretmek en somut amacımız. Bilimsel veriye dayanan ve ilgili tüm paydaşların görüşlerini dikkate alan bir yaklaşım bulmak ve harekete geçmek istiyoruz. İstanbul'a deprem konusunda çok zaman kaybettirildiği saptamasında bulunan İmamoğlu, “Önleyici ve rehabilite edici tüm süreçlerde herkes yer almalıdırlar. Çünkü bu bir seferberliktir” diye konuştu.

'ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ İSTANBUL'U DEPREMLERE HAZIRLIKLI HALE GETİRMEK'

İstanbul'u afetlere ve özellikle depremlere dayanıklı bir şehir haline getirmenin öncelikli hedefleri olduğunu kaydeden İmamoğlu, "Hali hazırdaki 1.2 milyon yapının karşı karşıya olduğu büyük bir riskten bahsediyoruz aslında. 48 bin binanın ağır hasar göreceği bir süreci anlatıyoruz ve on binlerce insanın can kaybından bahsediyoruz. Bu nedenle yeni yönetim olarak, İstanbul'u afetlere ve özellikle depremlere dayanıklı bir şehir haline getirmek bizim öncelikli hedefimiz. Uluslararası ve ulusal ölçekteki tüm bilimsel çözüm önerilerini dikkate alarak bir yol haritası üretmek en somut amacımızdır. Bilimsel veriye dayanan ve ilgili tüm paydaşların görüşlerini dikkate alan bir yaklaşım bulmak ve harekete geçirmeyi İstanbulumuz'da birinci öncelikli vazifemiz olarak ortaya koyduk.

Çünkü 20 yıl önce depremi en derin hissederek tabiri caizse doğanın marifeti ile öğrendiğimiz günden bugüne ne yazık ki 20 yılı aşan bir süre geçmiştir ve çok zaman kaybettik, kaybettirdik. Bir toplum bu denli büyük bir riskin altındayken nasıl bu kadar vurdum duymaz ya da bu süreci öncelikli hale getirmez. Biz daha fazla vakit kaybetmek istemiyoruz. Üniversitelerin, enstitülerin, sivil toplum kuruluşlarının, merkezi ve yerel kamu kuruluşlarının hepsi; yetkileri, eğitimleri ve uzmanlıkları ölçüsünde bu sürece katılmak zorundadır. Önleyici ve rehabilite edici tüm süreçlerde herkes kayıtsız şartsız yer almalıdırlar" şeklinde konuştu.

DHA