İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında açılan siyasi yasak davası hakkında yaptığı açıklamada "Ön yargılı davranmak istemiyorum, umarım kalplerinde adalet hissiyle karar verirler" ifadelerini kullandı.

İmamoğlu'ndan 'Siyasi yasak gelirse ne yapacaksınız?' sorusuna yanıt

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı İmamoğlu, tv100'de yayınlanan Candaş Tolga Işık ile Az Önce Konuştum programının canlı yayın konuğu oldu.

Işık'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan İmamoğlu, 'Siyasi yasak gelir mi?' sorusuna "Vicdanıma ve ruhuma bu duyguyu yerleştirmiyorum. Milletimiz adına da Türkiye Cumhuriyeti yargısı adına da istemiyorum. Ekrem İmamoğlu bundan en son zarar görecek kişi. Siyaseten fayda göreceğimi iddia edenler var. Ben öyle bir faydanın zerresini istemiyorum.

Ben mağduriyet yaşamadan, hükümete karşı herkesin seferber olduğu bir seçimi kazındım. Ben mağduriyetle kazanmayı kendine adet edinmiş birisi değilim. Onu mağduriyetle kazanmış insanlara soracaksınız" ifadeleriyle yanıt verdi.

İmamoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı üç dört defa rüyasında gördüğünü söyleyerek, "Tahminde bulunuyorum, eminim ki o her gece rüyasında beni görüyor" dedi. İmamoğlu, Erdoğan hakkında, 'İstanbul travması' olduğunu dile getirdi.

İmamoğlu'nun katıldığı canlı yayında şu sözlere yer verdi:

"DEMOKRASİ GELİŞİMİMİZ AÇISINDAN ÇOK ÜZÜCÜ"

"Bugün farklı ülkelerden de katılan bir kısım öğrencilerle Türkiye ve demokrasiyi konuştuk. Hatta Standford Üniversitesi'nden vardı, Avrupa'nın farklı üniversitelerinden gençler vardı. Bizim üniversitelerimizden katılan gençlerle... Türkiye'nin bu demokrasi sürecini konuştuk. Konuşulan tek şey merkeze oturan tek şey baskı altında toplum, adalet duygusu, özellikle gençleri umutsuzluğa iten sebepler. Demokrasiyi öteleyen ya da demokrasiyi baskı altında tutan ekonomik sebepler; borçlanmış gençlik geleceği... Baktığınızda bunları konuşmak böylesi genç bir ülkede 33-34 yaş ortalaması olan bir ülkede bizim demokrasi gelişimimiz açısından çok üzücü.

Evet, olgunlaşmış bir demokrasi sürecine sahip değiliz. Çok şeye ihtiyacımız var. Çok çabaya ihtiyacımız var. Çaba gösterirken belki ihmalimiz oluyor, milletçe bunu söylüyorum. Bu ihmali gideren ya da toplumu bu konuda daha duyarlı hale getiren bir müsubet, bir nasihatten evladır misali bazen başımıza böyle müsibetler gelebiliyor. Bu yolculukta taşları kaldırmak, düzenlemek için bir fırsat olarak görüyorum.

"ÖNYARGILI DAVRANMAK İSTEMİYORUM"

Biz böyle bir kararı umut etmiyoruz. Her şeye rağmen yarınki mahkemenin hakimine, savcısına karar vericilerine sonsuz güvenmek istiyorum. Temennim o. Her zaman söylüyorum. Allah'ım vicdan yoksunu, adalet yoksunu insanlardan bizi koru. Bunlar önemli kavramlar. Güvenmek istiyorum. Kötü bir söz söylemek, önyargılı davranmak istemiyorum. Umarım kalplerinde adalet hissiyle ve en güçlü hukuk bilgileriyle karar versinler.

Düşünsenize; Ben 31 Mart seçiminde o en hararetli akşam, daha sandıklar sayılmamış, henüz rakamlar dökülmemiş. Anadolu Ajansı veriyi kesmiş. Öyle bir ortamda çıkıyorum hakkımı arıyorum. Hak yemem, hakkımı yedirmem diyorum. Öyle bir gece... Ve o gece o tansiyonla ben hiç bir laf etmiyorum, kimseye. 18 gün sabırla bekliyoruz. Hakkımızı alıyoruz. Sonra 6 Mayıs günü seçim iptal ediliyor. O hararetle yolumuz uzun diyorum, gençliğimiz var, heyecanımız yüksek deyip insanlara moral motive sağlıyoruz. Tek kötü lafımız yok. Ben aylar geçecek, 4 Kasım 2019'da bana hakaret edene, sayın bakana cevap veriyorum.

"BU SİYASİ BİR SÜREÇTİR"

Cümleme lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diyorum. Ben 4 Kasım'da, aradan 6 ay geçmiş. Görevimi yapıyorum, milletimle buluşmaktan moralimin en yüksek yerindeyim. O kadar süre sonra YSK'ya hakaret edeceğim... Ama daha acısı ne biliyor musunuz? Bu hakaret olarak ne zaman anlaşılıyor? 20 ay sonra. Dolayısıyla ben bir kaç yerde de söyledim. Size de söyleyeyim. Yine o muhterem İçişleri Bakanı söyledi ya, 'Hüngür hüngür ağladım İstanbul seçimlerini kaybettiğimiz gece diye. Ve o hüngür hüngür ağlayan akıl, o bakan ve o amiri bu davayı açtırmıştır. Bu siyasi bir süreçtir. Tekrar ifade edeyim gerçekten bu memleketi vicdan yoksunu, adalet yoksunu insanlardan bu devleti, bu milleti Allah korusun diye dua ediyorum ve aynı zamanda mücadele veriyoruz.

'Seçimi iptal edenler ahmaktır' dediğim lafın öncesinde bana hakaret eden insanı hedef alarak cümlemi kuruyorum, ucuna da bu cümlemi ekliyorum. Seçimi iptal edenlerin kim olduğunu da az önce söylüyorum zaten. Benim için seçimi iptal edenler net. O gün hüngür hüngür ağlayan ve onun amiri ve onun çevresindeki insanlar diyorum. Benim için seçimi iptal edenler onlar. Bana ahmak diyen kişi kendisi ve ona cevaben bu cevabı verdiğimi diyorum.

"İÇİŞLERİ BAKANI BANA HAKARET EDİYOR"

Ben AB Komisyonuna, bizim hükümetimiz diyor ki gel yerel seçimleri izle. Onlarda geliyor izliyor. Ve rapor tutuyorlar. O raporu tutan raportörde komisyonda beni konuşma yapmak üzere davet ediyor. Ben onun için gittim Strasburg'a. Ve orada bir konuşma yaptım. Konuşmamda aslında çok medeni bir konuşma. Aslında konuşmamda hükümete teşekkür ediyorum. Günün sonunda hakkımız olan bir seçimi iptal ettirdiniz diyorum. Bu seçimi iptal ettirmekle insanlarımızı ikinci seçime gitmekle bizim demokrasimize zarar verdiniz diyorum. Günün sonunda güya ben gitmişim Avrupa'da ülkemi şikayet etmişim... Bu düşünceyle İçişleri Bakanı bana hakaret ediyor. O ahmağa sesleniyorum diyor. Bir gün sonra gazeteciler soruyor bende lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diye diyerek bana yaptığı hakareti kendisine iade ediyorum.

"MİLYONLARCA İNSANIN OYLARINI YOK SAYDINIZ"

Sorgulanması gereken başka bir şey var. İstanbul seçimlerinde hatırlarsanız hırsızlar, çaldılar diye kampanya yaptılar. Sayın bakan çıktı televizyona ortalama 700-750 civarında terörist tespit ettik dedi. Programı yöneten emin misiniz diyor. Garanti veriyor. 3 tane dava açılıyor. Davaların tamamı sonuçlanıyor. Sonucu ne biliyor musunuz? Sıfır. Tek bir gün para cezası bile yok. Hepsi beraat ediyor. Bu milleti rezil ettiniz. Demokrasi tarihinde olmayacak bir işi yaşattınız. Milyonlarca insanın oylarını yok saydınız. Aslında yargılanması gereken, gerçekten o gün seçimi nasıl bu şekilde siyasi bir manipülasyona uğrattılar.

"HİÇ Mİ VİCDANINIZ SIZLAMADI"

Kim konuşmadı ki? Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Bakanlar hepsi. Sayın Cumhurbaşkanına konuşurken kafasını sallayarak Sayın Diyanet İşleri Başkanı eşlik etti bir cuma çıkışında. Bu kadar acı manzaraları gördük. Esas o seçimde suçlanması gereken onlar. Ama bugün söylüyorum. Buradan YSK üyelerine sesleniyorum. Hiç mi vicdanınız sızlamadı? Hiç mi böyle bir yanlış karar aldınız diye oturup muhakimiye yapmadınız? Hiç mi kendinizle hesaplaşmadınız? Böyle bir günü bütün İstanbullulara ve milletimize yaşattığınız için o yanlış kararın altına imza attığınız için hiç mi canınız yanmadı? diye soruyorum.

Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları, öyle bir seçim yenilgisi yaşattı ki iktidara... 25 yıllık iktidarlarının en büyük simgesi olduğunu düşündükleri bu kentteki yönetimleri ellerinden aldı. Çünkü onlar burayı yönetmeyi hak etmediklerini son yıllarda gösteriyor oldular. Özellikle son 10 yılı dehşettir İstanbul'un.