İmar barışı

Ayşe Ece Uysal*
Beyza Aşkar**

Artık hepimizin bildiği fakat yöneticilerin bir türlü dikkate almadığı, almak istemediği bir söz var: ‘’Deprem değil, bina öldürür.’’ Yakın geçmişte yaşadığımız İzmir depremi bunun en acı örneği. 2020 yılının şimdiye kadarki en ölümcül depreminde 116 kişi İzmir depreminde hayatını kaybetti.

Ülke olarak panik, telaş, acı, üzüntü, pişmanlık, sevinç, tedirginlik, hayal kırıklığı duygularını bir arada yaşadık. Hepimizin gözü ve kulağı çöken binaların enkazından gelecek umutlu haberlerdeydi. Tüm bunların sürdüğü esnada enkaz bölgelerinde arama ve kurtarma ekipleri mücadele verirken bakanların kurtarma çalışmalarını adeta şova, böylesi kritik durumlardan bile siyasi malzeme elde etmeye çalışmalarını utanç ve kaygıyla takip ettik.


Yaşanan depremde birbirine çok yakın mesafede ve benzer özelliklere sahip 12 bina yıkıldı ve 200’e yakın bina ise yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Depremin merkez üssü Seferihisar açıkları olmasına rağmen yıkılan binaların tamamı Bayraklı bölgesindeydi. Şüphesiz ki bu bir tesadüf değil. Gerek zemin özellikleri gerekse bina yapıları depremin yıkım nedenlerindendir. “Fakat zemin kötüydü, binalar bu yüzden yıkıldı” demek buradaki tüm sorumluları bir taraftan da aklamak demektir.

Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu kabul ederek denetimsiz ve kaçak yapılaşmaya derhal son verilmeli, imar afları yasaklanmalı, imar barışı adı altında ruhsatlandırılan tüm ruhsatlar iptal edilmelidir. Tüm yasal düzenlemeler yapılmalı, doğru politikalar uygulanarak halkımız deprem konusunda bilinçlendirilmelidir.

* genç İMO Konsey Başkanı
**genç İMO Konsey Sekreteri