Batı, son 40 senedir uyguladığı yalnızlaştırma politikasıyla Tahran’ın küresel finans sistemine erişimini engelliyor. Tahran yönetimi BRICS’e katılmanın dış ticarette yeni olanaklar getireceğini, dolara ve Batılı finans kuruluşlarına bağımlılığı azaltacağını düşünüyor.

İran’ın BRICS’teki geleceği

Fardin EFTEKHARİ

İran, BRICS’e katılmak için geçtiğimiz yaz resmen başvuruda bulunduğunda kimse davet mektubunun bir sene içinde gelmesini beklemiyordu. Neticede Şanghay’ın İşbirliği Örgütü’ne katılması 15 yıl sürmüştü.

BRICS’e katılmak için başvuruda bulunmak, İran devlet başkanı İbrahim Reisi tarafından “stratejik” bir karardı. Mevcut hükümetin bu tür kararları pragmatik ve gerçekçi bakış açısıyla ele aldığı biliniyor. Neticede İran’ın BRICS blokunun ekonomik potansiyelini göz önünde bulundurduğu, birliğe katılım sürecini iç politikada siyaset malzemesi etmeyeceği değerlendirmeleri yapıldı.

Reisi hükümeti Batı ile ilişkileri onarmak adına, önüne çıkan uluslararası ve bölgesel ittifak olanaklarını da geri çevirecek durumda değil. Güney Afrika’daki BRICS zirvesine katılan Reisi, İran’ın “dış politikayı, iç siyasete alet etmeyeceğini” söyledi ve “Ulusal çıkarlarımızı güvenceye alma niyetindeyiz… yaptırımların kaldırılması ve komşu ülkelerle ilişkilerimizin iyileştirilmesi de bunlara dahil” dedi.

İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Ali Bagheri ülkesinin “doğuda ve batıda ulusal çıkarlarını gerçekleştirmeye çalıştığını” söyledi ve “dünyanın tek bir bölümüne yoğunlaşılmaması gerektiğinden” bahsetti.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan ise BRICS üyeliği sayesinde İran’ın küresel ölçekte “çok taraflılığı” destekleyen bir pozisyona geldiğini söyledi.

Söylemlerin ötesine geçtiğimizde de İran’ın BRICS’in “dolardan arınma” programını desteklediğini görüyoruz. Küresel güneyin yükselen güçleriyle yakın işbirlikleri kuruyor, Amerikan güdümündeki küresel finans kuruluşlarıyla arasına mesafe koyuyor.

Reisi, BRICS zirvesinde yaptığı konuşmada İran’ın “eşsiz becerilere sahip” bir ülke olduğundan söz etti ve “BRICS’in başlıca fonksiyonlarından üçüne doğrudan katkı yapmaya açık olduklarını” söyledi. Bu üç ekseni “politika-güvenlik, ekonomik-finansal ve sosyal” olarak tarif etti. Sözlerine devam ederken, “Eşsiz transit konuma, zengin enerji kaynaklarına, üstün bilimsel ve mühendislik becerilerine sahip olan İran, BRICS üyeleri ile ortak ekonomi ve yatırım projelerinde işbirliği yapmaya açıktır” dedi.

BRICS zirvesinin arka planında imzalanan bir anlaşma ile İran’ın Güney Afrika’da beş rafineri inşa etmesi için imzalar atıldı. Tahran yönetimi ayrıca BRICS’in Yeni Kalkınma Bankası’na katılmak için de görüşmelerde bulundu. Bu adım hayata geçirilirse, Hindistan ve Rusya’yı İran üzerinden birbirine bağlayacak Kuzey-Güney Koridoru projesi gibi kritik altyapı projeleri için aranan finansal kaynak bulunabilir.

ŞANTAJ POLİTİKASI

Son 40 senedir İran’ı yalnızlaştırma politikası yürüten ABD ve Avrupa ülkeleri Tahran yönetiminin küresel finans sistemine erişimini engelliyorlar ve tek taraflı ABD yaptırımları vasıtasıyla Batılı olmayan ülkeleri de Washington’ın şantaj siyasetine ayak uydurmaya zorluyorlar.

Yaptırımların kalıcı olarak yürürlükten kaldırılmasını olası görmeyen Tahran yönetimi, BRICS’e katılmanın dış ticarette yeni olanaklar getireceğini, dolara ve Batılı finans kuruluşlarına bağımlılığı azaltacağını düşünüyor. Reisi hükümeti aynı zamanda ülkenin finansal ve ekonomik ilişkilerini küresel güney ülkelerini kapsayacak şekilde çeşitlendirmek istiyor, Pekin ve Moskova yönetimlerine “haddinden fazla” bağımlı hale gelmek istemiyor.

İran hükümetine yakın düşünce kuruluşları, İran’ın BRICS konusunda “gerçekçi” davranması gerektiğini vurguluyor ve birliği “batı karşıtı bir güç” gibi algılamamak gerektiğini söylüyorlar. BRICS’te üyeler arasında siyasi ve stratejik koordinasyon sağlayacak bir sistem tam olarak kurulmuş değil. Çin ve Hindistan gibi ülkeler arasında görülen “üyeler arası rekabet” olgusu da gerçekliğini koruyor ve ABD’nin grubun önüne taş koyması için eşsiz bir fırsat olmayı sürdürüyor.

BRICS içinde şu günlerde hüküm süren baskın düşünce, mevcut uluslararası düzene “ayak uydurma” eğilimi. Ülkeler geleneksel ekonomik ve siyasi yapılarla “doğrudan çekişme” yoluna gitmiyorlar. Örneğin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Güney Afrika’da yapılan son zirveye katılmadı çünkü Uluslararası Ceza Mahkemesi hakkında tutuklama kararı çıkardı. Yeni Kalkınma Bankası da batı yaptırımlarını hesaba katarak şu an için Rusya ile yeni projelere imza atmayacaklarını ifade etti.

Dahası, Hindistan-ABD arasındaki stratejik ilişkiler ve İsrail, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve ABD’den oluşan “I2U2” gibi jeoekonomik ortaklıklar, Yeni Delhi yönetimi için batılı müttefiklerin halen önem arz ettiğini gösteriyor.

BRICS’in Brezilya ve Hindistan gibi bazı kurucu üyeleri ya da BAE ve Suudi Arabistan gibi yeni üyeleri ABD’nin “geleneksel müttefikleri” olarak göze çarpıyor. Bu ülkeler ABD güdümündeki finansal ve ekonomik standartların yerine bir tür BRICS sistemi inşa edilmesini önermiyor. Diğer yandan, Riyad ve Abu Dabi yönetimlerinin Çin ve Hindistan gibi ülkelerle “dolarsız ticaret” yapmak için adımlar attığını da görüyoruz.

Şu an için İran ile bu ülkeleri doğrudan temasa sokan tek platform BRICS. Fakat tekil anlaşmalar ve ticari standartlar ortaya konmadıkça, Tahran yönetimi BRICS’in ülke içi ekonomisine ya da finansal ilişkilerine kısa vadede derinden etki etmesini beklememeli.

Batı yaptırımlarının kaldırılmasına ya da azaltılmasına yönelik müzakerelerin sürdürülmesi, bu esnada BRICS üyeleriyle ilişkilerin ilerletilerek finansal işlemler için yeni mekanizmalar ve şeffaf kurallar ortaya konması BRICS’in İran için “amaçlarına hizmet edecek yeni bir platform” haline gelmesi için önemli ön koşullar oluşturuyor.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: Middle East Eye