İskoç polisiyesine Anadolu dokunuşu
İskoç yazar John Buchan’ın ‘39 Basamak’ romanının Anadolu casusluk hikâyesine dönüştürüldüğü ‘39,5 Basamak’, tiyatro sahnesinde. Oyuncu Yaygın, “Yabancılaştırma efekti yapıp devam ettiğimiz bir oyun” diyor.
Eda Köprü YILMAYAN
‘Teftişör’, ‘Einstein’ın İhaneti’ ve ‘Son Ada’ oyunlarının ardından Tiyatroadam ekibi yeni bir oyunla tiyatro izleyicisiyle buluşuyor. İskoçyalı yazar John Buchan’ın yazdığı, Alfred Hitchcock tarafından sinemaya uyarlanan, radyo tiyatrosu yapılan ve defalarca sahnelen 39 Basamak oyununa bu sefer yarım basamak eklendi. Oğuz Utku Güneş tarafından yeniden yazılan ve yönetilen 39,5 Basamak’ta bir Anadolu polisiyesi izliyoruz. Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Pera Palas Oteli’nde başlayan macera tarihi bir kurmacaya dönüşüyor. Oyuncu kadrosunda Berk Yaygın, Murat Akkoyunlu, Deniz Özmen ve Pelin Abay var. Bir sinema sahnesi gibi tasarlanan oyunda müzikler Vehbi Can Uyaroğlu’nun imzasını taşıyor. Uyaroğlu ayrıca sahnede enstrümanıyla da oyunculara eşlik ediyor. Oyundaki sinema efektinin arttırılmasında Ömer Dinar’ın emeği var. Oyunun neden 39 Basamak değil de 39,5 Basamak olduğunu ve diğer ayrıntıları Deniz Özmen ve Berk Yaygın’a sorduk.
Oyunun orijinal adı 39 Basamak. Sizinki neden 39,5?
Deniz Özmen: Oyunun yaratıcısı yönetmenimiz Oğuz Utku Güneş. İskoçyalı yazar John Buchan romanı 1915’te kaleme almış ama o dönem için çok ses getirmemiş. Fakat Alfred Hitchcock filme uyarladığında o zaman tanınmış. Polisiye edebiyatın da köklerini oluşturan bir roman. Tiyatro sahnesine uyarlanmış ama yine Hitchcock’un filmi üzerinden. Oğuz oyunlara zaten çok farklı bir yaklaşım getiriyor, yazıldığı gibi oynatmıyor, bir uyarlama yapıyor. Uyarlamanın dışında 39,5 Basamak aslında yeniden yazılan bir metin oldu. Orijinalinde İskoçya’dan başlayıp İngiltere’ye uzanan bir casusluk hikâyesi. Oyunda ise İstanbul’dan başlayan Anadolu’ya giden bir hikâyeye dönüştü. 39 Basamak daha önce Türkiye’de oynandı. Biraz farklılaştırmak istedik, 39 Basamak’tan sonrası gibi 39,5 Basamak’ta karar kıldık.
Oyunu sahnelemeye nasıl karar verdiniz?
Berk Yaygın: Uzun zamandır aklımızdaydı. Utku’nun oyununu Eskişehir’de izlediğimizden bu yana planlıyorduk. Her sene de mutlaka 39 Basamak gündeme geliyordu. Utku’nun da programı önemliydi, ona önerince o da çok heyecanlandı. Eskişehir’de yaptığı uyarlamadan da farklı uzun bir masa çalışması yaptı. Hatta bu uyarlama, provalarda da son birkaç güne kadar devam etti.
Değişiklikler yapılmaya uygun bir metin değil mi?
B.Y: Evet tabii. Oyuncunun da bir handikabı aslında. Çünkü farklı bir şey söylesem daha da komik olabilir diye düşünebilir. Herkesin sınavı da bu.
D.Ö: Prova aşamasında yararlı bir şey. Oğuz’un da yönetmen olarak gücü buradan kaynaklanıyor. Oyuncuya sınırsız bir alan tanıyor, istediğinizi yapın diyor ama oyun çıktıktan sonra bunu paketleyelim ve böyle kalsın istiyor. Genelde bunun tersi olur ve raydan çıkılır. Yani provada fazla üretken olunmuyor, sonrasında bir dramaturgi ve yönetmen bakış açısı olmadan oyuncuların eline teslim oluyor, oyun rayından çıkabiliyor. Oğuz’un katkısı bu yönde çok büyük. Bize çok alan açtı, söylediklerimizi yazdı, not aldı, onlar da oyuna dahil oldu.
POPÜLER KOMEDİ ALGISI
Tanıtım metninde melez bir tür yarattığınızdan söz ediyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız? Oyunu böyle sahnelemeniz size oyunculuk anlamında kolaylık sağladı mı?
B.Y: İçinde farklı türleri barındırıyor. Örneğin bir grup insan epik tiyatronun iyi bir örneği dedi. Bir grup geleneksel bir yerden beslenmişler, ne kadar orta oyun tarzı bir yapıyı benimsemişler dedi. Utku aslında herhangi birini benimsemeden hepsini aynı potada eritmeye çalıştı. Bizim için de çok eğlenceliydi. Oyunun dramatik anları da var ama onun dışında seyirciyle çok oynadığımız bir oyun. Yabancılaştırma efekti yapıp tekrar devam ettiğimiz bir oyun. Popüler bir komedi algısı da var.
Daha önce oynanan oyunlardan farkı ne oldu?
D.Ö: Bizim oyunumuzda sahne içinde bir müzisyen var. Oyun bir sinema setinde geçiyor gibi. Metinde değişiklikler var. Örneğin Halide Edib, Mustafa Kemal hikâyenin içinde.