OECD’nin dokuz göstergeye dayanan 2017 İstihdam Görünüm raporuna göre Türkiye’nin numunelik yüz güldürücü bir istihdam göstergesi bile bulunmuyor

İşsizlik düşüşte ama...

Geçen hafta Şubat-Nisan arası dönemi kapsayan mart ayı işgücü istatistikleri yayımlandı. Buna göre işsizlik bir önceki aydaki %12.6’dan, %11.7’ye geriledi. Hükümet yetkilileri hemen ekonominin düze çıktığından, yeni istihdam alanları açıldığından dem vurarak, pembe tablolar çizme alışkanlıklarını sürdürdüler. Rakamlara biraz yakından bakınca ise, ne yazık ki öyle böbürlenecek bir durum olmadığı gözleniyor.

Fazla geçmişe gitmeye gerek yok, TÜİK’e göre daha geçen yılın, 2016’nın mart ayına göre işsiz sayısı 619 bin artarak 3 milyon 642 bin kişi olmuş. Tarım dışı işsizlik %13.7, 15-24 yaş arası “genç nüfus” işsizlik oranı ise %21.4 şeklinde gerçekleşmiş. Tablo-1’den de görülebileceği gibi son 1 yılda işgücüne 1 milyon 125 bin kişi katılmış. Bunların ancak 497 bini için iş kapıları açılırken, çalışmak isteyen her 100 kişiden 56’sı açıkta kalmış.

issizlik-dususte-ama-306804-1.

Peki, Saray çevrelerinin bu iyimserliği nereden kaynaklanıyor? Çünkü Ocak 2017’de %13 olan işsizlik oranı, Şubat’ta %12.6’ya, Mart’ta %11.7’ye geriledi. Ekonomiyle biraz ilgili olanlar, mevsimsel nedenlerle işsizliğin genellikle ocakta zirve yaptığını, nisan-mayısta ise en düşük oranları gördüğünü bilirler. Çünkü tarımda, inşaatta, özellikle son yıllarda turizmde ilkbaharla birlikte yeni iş alanları açılır. Son üç yılın rakamları bile Tablo-2’de görüldüğü gibi bu trendi kavramaya yeter.

2015’te ocaktan marta işsizlik %0.7, 2016’da ise %1 düşmüş. 2017’de ise %1.4’lük bir iyileşme sağlanmış. Demek ki istihdam seferberliğinin, vergi ve prim desteklerinin etkisi çok sınırlı olmuş. Nisan ve mayısta işsizliğin daha da düşmesi beklenebilir. Ne var ki tek haneli rakamlar şimdilik çok zor görünüyor.

issizlik-dususte-ama-306805-1.

TÜİK’in mevsimsellikten arındırılmış istatistikleri, yine fazla şişirmeye malzeme sağlamayan aynı manzarayı ortaya koyuyor. Bu rakamlara göre, 2017 Şubat’tan Mart’a, ancak 115 bin yeni istihdam yaratılmış, işsiz sayısı da sadece 34 bin gerilemiş. 2017 Ocak’ta %11.8 olan mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı ise %0.3 düşüşle %11.5 oranında gerçekleşmiş. Yani “Referandum Seferberliği’nin” istihdama etkisi marjinal olmuş.

OECD’de istihdam artışta
Geçen hafta OECD de 2017 İstihdam Görünüm raporunu açıkladı. İstatistikler 2007’de küresel krizin patladığı yıldan sonra ilk kez istihdam oranının kriz öncesi düzeyi yakaladığını gösterdi. 2007’de 15-74 yaş arası nüfusun %60.8’i iş bulabilirken, bu oran 2017’de %61’e yükseldi. Türkiye’nin de üyesi bulunduğu, çoğu zengin 35 ülkeyi içeren OECD kulübünde işsizlik düşerken, gelir ve servet dağılımı bozulmasının arttığını, yaşam standardı uçurumlarının derinleştiğini yetkililer de kabul ediyor.

OECD genel sekreteri Meksikalı Angel Gurria, “İstihdam açığı kapanırken, birçok insan durgun ücretler ve önlerinde kariyer umutları bulunmaması nedeniyle bu süreçten fayda görmüyor. Tüm çalışanların yararlarını hissettiği bir ekonomik modele gereksinim duyuyoruz” diyerek sorunun altını çiziyor. OECD’nin esnek emek piyasaları, piyasa dostu “yapısal reformlar” reçetesinin emek lehine sonuçlar vermeyeceği görüşümüzü koruyoruz.

Gelgelelim ekonomik adaletsizliklerin varlığını ve toplum için önemli bir sorun oluşturduğunu kabul etmeleri yine de önemli.

OECD’nin araştırmalarına göre, 1995-2015 aralığında orta becerili işlerin istihdamının ağırlığı %9.5 gerilerken, yüksek becerili ve düşük becerili işlerin payı %7.6 ve %1.9 artmış.Teknolojik gelişmenin, ve küresel tedarik zincirlerinin yaygınlaşmasının ceremesini orta sınıflar çekmiş.

Yeni işgücü barometreleri devrede
OECD, yalnızca işsizlik oranları, genç işsizliği gibi istatistiklerle istihdam piyasasının MR’ının çekilemeyeceğini anlamış. Üç boyutlu, istihdamı niceliksel, niteliksel ve kapsayıcılık eksenlerinde değerlendiren, dokuz göstergeye dayanan yeni bir barometre geliştirmiş.

Niteliksel faktörler istihdamı, tam zamanlı istihdamı ve işsizliği ölçüyor. Niteliksel göstergeler ise kazançların kalitesini, iş güvencesini ve çalışma ortamının fotoğrafını çekiyor. Kapsayıcılık deyince de, çok düşük ücretlerin oranı, toplumsal cinsiyet açığı ve dezavantajlı grupların istihdamı anlaşılıyor.

İsterseniz tüm bu göstergeleri, Türkiye’nin konumunu da göz önüne alarak kısaca inceleyelim.


1- İstihdam oranı: 15-64 yaş arası istihdam edilenlerde OECD ortalaması %66.4, Türkiye %50.2 ile 35 ülke arasında sonuncu sırada.

2- Tam zamanlı bir işe sahip olanların oranı: OECD ortalaması %60.4, Türkiye ise %47.2 ile yine 35’inci sırada bulunuyor.

3- İşsizlik oranı: OECD’de 2015 itibarıyla ortalama %7.0, en yüksek oran %25’le Yunanistan’da. Türkiye ise o tarihte 30’uncu sırada bulunuyor.

4- Saatlik ücretler: OECD ortalaması 16.5 ABD doları, sonuncu 4.0 dolarla Meksika, Türkiye 5.6 dolarla 34’üncülük koltuğunda.

5- Emek piyasasında güvencesizlik: İşsiz kalınca karşılaşılacak parasal kayıplar göstergesinde ortalama 6.5, en kötü durumda 32 puanla Yunanistan bulunuyor. Türkiye ise 9,8 puanla 30’uncu sırada.

6- İş stresi: Bu metriğin de OECD ortalaması 41.4, en kötü durumdaki ülke 76.2 puanla tahmin edilebileceği gibi Türkiye.

7- Düşük ücret oranı: Medyan, yani ortanca hane halkı gelirinin %50’sinden düşük gelire sahip olanların oranı OECD ortalaması %10.6, en kötü durumda %16.5’la İspanya, Türkiye ise %13.1’le bu kategoride 10 ülkeyi geride bırakarak, 25’inci sırada.

8- Toplumsal cinsiyet açığı: Erkekle kadın arasındaki ücret farkını yansıtan bu göstergede OECD ortalaması %39, en az sorunlu ülke %21.9 ile Finlandiya, en berbat ülke %61’le Kore, Türkiye’de ise ölçüm yapılamamış.

9- Dezavantajlı grupların istihdam açığı: Erkeklerin ücreti ile kadınlar, gençler, ülke yurttaşı olmayanlar ve engelliler arasındaki ücret farkını yansıtan bu göstergede, OECD ortalaması %25.4, en iyi durumdaki ülke %9.8’le İzlanda, en berbat konum ise %47.6 ile Türkiye’ye ait.

Ne yazık ki, “bir teselli ver” şarkısını yanıtsız bırakmayacak, numunelik yüz güldürücü bir istihdam göstergemiz bile bulunmuyor.