Dün açıklanan mayıs ayı işsizlik rakamları iki nedenle gerçekçi bir tabloyu yansıtmıyor. Birincisi, söz konusu dönemde işten çıkarma yasağı bulunduğu için, özellikle “ücretsiz izin” kapsamındaki çalışanlar işsiz sayılmıyordu. İkincisi ise, aynı dönemde pandemiye ilişkin sınırlamalar uygulandığından işyerlerinin yeni eleman alma eğilimleri çok düşüktü.

Tüm dünyada Covid-19 döneminde gözlemlenen iki eğilimden birisi Türkiye için geçerli, diğeri değil. İnsanlar sağlık riski nedeniyle bu dönemde işgücü piyasasına girme konusunda ürkek davranabiliyorlar. Özellikle kadınlar çocuklarının evde olması nedeniyle de iş aramayı erteleyebiliyorlar. Bu Türkiye’de de gözlenen bir olgu. Diğeri ise, sosyal yardımların göreceli cömert olduğu ülkelerde çalışanlar iş başvurularında acele davranmıyorlar. Bizim memlekette insanları iş aramaktan caydıracak bir sosyal program bulunmadığı için bu konu Türkiye için geçerli değil.

TÜİK’in açıkladığı mayıs ayı işsizlik oranı bir önceki aya göre yüzde 0,6 azalışla yüzde 13,2 düzeyinde gerçekleşti. Buraya kadar normal. Pekâlâ, zaten yüksek olan işsizlik oranı bir parça düşmüş, istihdam edilenlerin sayısı kıpırdamış olabilir. Ancak rakamların ayrıntılarına göz attığımızda garip bir tabloyla karşılaşıyoruz. Son tahlilde, çalışma yaşındaki kadınların sadece yüzde 26,3’ünün, kabataslak dörtte birinin bir işe sahip olduğu hazin bir manzara ortaya çıkmış.

ÇALIŞAN SAYISI AZALDI İŞSİZLİK DÜŞTÜ!

Mayıs’ta bir önceki aya göre çalışma yaşındaki insan sayısı 84 bin artmış Ancak anlaşılmaz bir biçimde işgücüne katılanlar, yani çalışmak isteyenler 481 bin düşmüş. Böylelikle fiilen çalışanların sayısı 216 bin, işsizlerinki ise 265 bin gerilemiş. Sonuçta işgücüne dâhil olmayan çalışma yaşındaki yurttaşlarımızın sayısı garip bir şekilde 566 bin çakılmış.

KADINLAR İŞGÜCÜ PİYASASINDAN ÇEKİlDİ

İstihdamdaki kadınların zaten çok düşük bir oranda olduğunu biliyoruz. Mayıs ayında tam 419 bin kadın işgücü piyasasından çekilmiş. Bunun üzerine çalışma yaşındaki kadınların sayısındaki 46 bin artışı ekleyince, işgücüne dâhil olmayan kadınların 464 bin arttığını görüyoruz. Diğer bir ifadeyle, istihdamdaki kadınlar 332 bin azalmasına karşın, bunun daha fazlası 419 bin kadın işgücü piyasasından çekildiği için, işsiz sayısı 87 bin gerilemiş.

Genç nüfusta işsizlik oranının yüzde 26’dan yüzde 24’e düştüğü bildiriliyor. Ama bu pembe tablo daha fazla gencin iş bulmasının değil, istatistiklere göre çalışma isteği beyan eden gençlerin sayısının azalmasının sonucu. Gençlerin işgücüne katılma oranı yüzde 1,1 gerilerken, istihdam edilenlerin oranı sadece yüzde 0,1 artmasına karşılık işsizlik oranı yüzde 2,0 düşüyor.

Kadınlarda işgücüne katılanların oranı yüzde 2,9 gibi keskin bir düşüş gösteriyor. Bunun sonucunda istihdam oranı yüzde 0,4 azalsa da, işsizlik oranının yüzde 5,6 gibi çok sert düşmesi şeklinde acayip bir durumla karşılaşıyoruz. Sonuçta karsımızda, çalışma yaşındaki genç kadınların sadece ve sadece yüzde 20,4’ünün istihdam edilmesi gibi vahim bir tablo var.

ATIL İŞGÜCÜ ORANI YÜZDE 27,2

DİSK’in geniş tanımlı, TÜİK’in atıl işgücü oranı diye adlandırdığı zamana bağlı eksik istihdamı, potansiyel işgücünü ve işsizleri kapsayan oran, nisan ayına göre yüzde 0,2 azalsa da yüzde 27,2 gibi bir düzeyde kaldı. Bu istatistik, ancak eksik saatli bir iş bulanları, çoğunlukla iş bulma umudunu kaybettiği için iş aramayan ama bir iş olsa çalışırım diyenleri ve işsizleri kapsıyor.

İstihdamın 216 bin daraldığını söylemiştik. Bu istatistiğin toplumsal cinsiyete göre kırılımı, çalışan erkeklerin sayısı 117 bin artarken kadınların 332 bin azalması. Erkekler inşaat ve hizmetlerde (38 bin ve 129 bin) iş bulurken, tarım ve sanayide (-6 bin ve -44 bin) işgücü kaybına uğramışlar. Kadınlar ise, başta tarım (-305 bin), sanayi ve inşaatta (-13 bin ve -14 bin) daha az istihdam olanağına ulaşırken, hizmetlerde yerinde saymışlar.

SONUÇ: Bir kez daha inandırıcılıktan uzak, ekonominin gercekleriyle yorumlamakta güçlük çektiğimiz işgücü istatistikleriyle karşı karşıyayız. Bu istatistikler bile, çalışma yaşındaki her 100 insanımızın 43.8’inin; her 100 kadının 26.3’ünün bir işinin bulunduğu üzücü tablonun üstünü örtemiyor. Yurttaşlarının yarısının bile işbaşı yapamadığı bir ekonomiden başarı öyküsü yazmaya kalkanların hali ise kara mizahtan öteye gidemiyor.