“Yarısı Gümüş Yarısı Köpük” sergisinin küratörü Neslihan Muratbeyoğlu sergi için “1972’den günümüze kadar kesintisiz devam eden bir koleksiyon. İstanbul aynı ama yansımalar başka” dedi.

İstanbul aynı, yansıması başka
Şükriye Dikmen, Balıkçılar, 1947 (Fotoğraflar: BirGün)

Deniz Burak BAYRAK

İçinden deniz geçen şehrimiz İstanbul’da çok anlamlı bir sergi açıldı: Yarısı Gümüş Yarısı Köpük. Bu sergide İstanbul var, Boğaziçi var, deniz, balık ve balıkçılar var. Serginin ev sahipliğini İstanbul Resim ve Heykel Müzesi üstlenirken eserler Mustafa Taviloğlu Koleksiyonu’ndan seçilmiş. Ayrıca koleksiyon ilk kez bir müze kapsamında sergileniyor. İstanbul’un önemli simgelerinden olan balık ve balıkçılık temalarının işlendiği serginin küratörü Neslihan Muratbeyoğlu sorularımızı yanıtladı.

Sergi Taviloğlu’nun denize duyduğu tutkuyu ortaya koyuyor; eserlerin bütününe bakınca da ismini çok anlamlı buluyoruz. Bedri Rahmi’nin “İstanbul Destanı” şiirindeki dizelerinden adını alan serginin yaşama geçişini Muratbeyoğlu şöyle anlatıyor: “Taviloğlu Koleksiyonu’ndan bir seçki ile böylesi bir müzede sergi yapmak gerçekten çok güzel bir deneyimdi. Elbette ki koleksiyondan bir seçki yapmak, bir temaya karar vermek kolay olmadı. Çok sayıda tema çıkartabilecek çapta, 1972’de başlayıp günümüze kadar kesintisiz devam eden bir koleksiyon. Biz nitelik ve nicelik bakımından çok küçük bir kesit sunmuş olduk.”

Neslihan Muratbeyoğlu

KLASİKTEN ÇAĞDAŞA

İstanbul, Türk resim sanatının başta gelen konularından biri. Konu olmadığı zamanlarda da fon olarak sıkça görüyoruz. Bununla beraber balık ve balıkçılığın resim ya da diğer sanat dallarına yansımasını Muratbeyoğlu “Boğaziçi’ni, Yıldız’ı, Sarıyer’i, Fenerbahçe’yi sıklıkla görürüz resimlerde. O resimler bize, o dönem ile şimdinin İstanbul’unu karşılaştırma fırsatı veriyor. İstanbul’un simgelerinden biri olan balık da doğal olarak yansıyor resimlere. Edip Hakkı Köseoğlu’nun “Balık Tutanlar”ını izlerken gerçekten tam olarak o Ana gidiyor gibi oluyorsunuz” deyip devam ediyor: “Resimde balık figürü zaman içinde değişime uğramamış desen olarak. Yani kronolojik bir gidişat yok. Ancak mekân aynı mekân, balık aynı balık ama ruh değişmiş. Yani İstanbul aynı ama yansımalar başka. Resim de bize bu değişimi çok güzel aynalıyor.”

Dönemsel açıdan baktığımızda klasikten çağdaşa birçok sanatçıyı anıyoruz sergiyi gezerken. Son Osmanlı’dan Cumhuriyet’e oradan da modern Türkiye’ye sanatçıları bir araya getirmek nasıl bir tecrübe? Küratörün bu sorumuza yanıtından farklı dönemleri bir araya getirmenin ve onların birbirleriyle etkileşimlerinin çok etkileyici olduğunu anlıyoruz. Bu heyecanı “Avni Arbaş’ın işlerini seyrederken birden arkanızda Şevval Konyalı’nın 1800’lerden kalma İstanbul derinlik haritasını kullanarak ürettiği bir enstalasyonla karşılaşıyorsunuz. Bu çeşitlilik küratör olarak size çok güzel imkân sağlıyor, izleyeni de sıkmadan daha haraketli bir anlatımla buluşturuyor” sözleriyle belirginleştiriyor.

Peki bu sanatçılar arasında kimler var? Bazılarını kayda geçmek gerekirse Ali Avni Çelebi, Avni Arbaş, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Tollu, Fikret Mualla, Hale Asaf, Şükriye Dikmen, Naile Akıncı, Nedret Sekban, Nejad Melih Devrim ve Zeki Faik İzer’i sayabiliriz. Göreceğiniz işlerse resimler, seramik, polyester gibi farklı malzemelerden üretilmiş heykeller ile enstalasyonlar.

Bedri Rahmi Eyüboğlu, Mavi Gezi Balığı, 1970.

DENİZLERDEKİ KİRLİLİK

Denizlerde kirliliğin artması ve balık popülasyonunun azaldığına ilişkin bazı araştırmalar mevcut. Geçtiğimiz yıllarda çok ciddi bir müsilaj sorunu yaşadık, hâlâ yaşıyoruz. Kötümser bir gelecek tasavvuru gibi gelebilir ancak belki de sergi uzun yıllar sonra burada yaşayacak olan kuşaklar için artık İstanbul’da olmayan bir canlıyı anlatan çok hoş ve hüzünlü bir anı olarak arşivlerde yer alacak. Neslihan Muratbeyoğlu’nun böyle bir serginin küratörü olarak bu ekolojik soruna nasıl baktığını merak ediyoruz. “Umuyorum bu söylediğiniz olmaz. İstanbul’da balığın hoş bir anı olarak kalması gerçekten çok ürkütücü. Sergide de bu bahsettiğiniz kirliliğe değinen eserler yer alıyor. Vildan Dülgeroğlu’nun 3D çıktılarla ürettiği plastik balıklar tam olarak bu konuya dikkat çekiyor. Günün sonunda plastik balıklarla karşılaşmayalım diye… Sadece sanat tarihinde yer etmesini umut ediyorum” diyerek sözlerini noktalıyor.

Emekten keyfe, doğasından çok renkli kültürel mirasına İstanbul’u, balık ve balıkçıları ele alan sanatçıların penceresinden izleyiciye sunan sergi, 20 Şubat’a kadar kurumun geçici sergi salonunda görülebilir.