İzmir Yarımada Talanını Durdur Koordinasyonu, Çeşme Projesi’ne tepki göstermek için basın açıklaması düzenledi. Yapılan açıklamada, “İzmir’in ‘Kanal İstanbul’una dur diyoruz. Mücadeleyi, dayanışmayla büyüteceğimize inanıyoruz” denildi.

Kaynak: Haber Merkezi
İzmir Yarımada Talanını Durdur Koordinasyonu:  “İzmir’in ‘Kanal İstanbul’una dur diyoruz”
BirGün

BİRGÜN EGE 

İzmir’in ‘Kanal İstanbul’u olarak tanımlanan ve kenti felakete sürükleyecek Çeşme Turizm Projesi’ne karşı mücadele sürüyor.

İzmir Yarımada Talanını Durdur Koordinasyonu, Çeşme’de projeye tepki göstermek için basın açıklaması düzenledi.  Açıklamanın ardından projeye karşı imza ve bilgilendirme  çadırı kuruldu.

Açıklamada, “Toplamı 16 bin hektar olan bölgede ağırlıklı olarak “orman alanı, tarım arazisi, çayır, mera, ağaçlandırılacak alan” gibi yeşil kuşak alanlarının yanı sıra içme ve kullanma suyu koruma alanları, doğal sit alanı, birinci derece arkeolojik sit alanı, tarihi sit alanı gibi korunması gereken kültür ve tabiat varlıkları yer alıyordu. Proje ile korunması öngörülmüş olan nitelikli doğal koruma alanları, ve bölge içinde yer alan endemİk tür bitkilerin bulunduğu alanları yok edecek uygulamalar öngörülmekteydi. Proje alanında nadir ve endemik türler barındıran, kendine has yaban yaşamı ve habitatlar oluşmuş uluslararası öneme sahip doğal ve bakir, korunması zorunlu alanlar yer almaktaydı” denildi.

“Bu alanlarda yapılaşmaya izin verilmesi yıllardır tarafı olunan biyolojik çeşitlilik sözleşmesine de, Anayasa’ya da aykırıydı” diye belirtilen açıklamada şunlar aktarıldı:  “Alaçatı Önemli Doğa alanı da bu projenin sınırları içinde yer almaktaydı. Hassaslık ve benzersizlik kriterlerine sahip olan dünyanın biriciği olan bu alanın sınırında, Alaçatı Kıyı Ekosistemi Sulak Alan sınırı da vardı. Yarımada için tarımın da, turizm kadar yaşatılması gereken bir değer olduğu göz ardı edildi. Tarım alanları da yapılaşma kapsamına dahil edildi. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde, koruma kaygısından çok alanın korunması gereken özel değerlerinin tahribatı ve yok olmasına yol açacak yapılaşma ve faaliyetlere izin verecek şekilde sit statülerinin düşürülmesine, planların değiştirilmesine tanık olduk. Tarihi, arkeolojik ve doğal sit tesciline sahip bu alanların yapılaşmaya açılması bütüncül koruma anlayışına sahip olunması gerekirken, bunun tamamen aksine davranıldığına tanık olduk.”

ÇEVRESEL ADALETSİZLİĞİN KAYNAĞI OLACAK

Projenin Yarımadaya vereceği zarara vurgu yapılan açıklamada, Yarımada’nın önemli bir bölümünü yapılaşmaya açacak olan bu proje ile İzmir kısa sürede büyük bir nüfus yoğunluğu ile karşılaşacak. Kentin kimliği ve kültürü yok olma tehlikesi ile karşılaşacak. Yapılması planlanan büyük ölçekli oteller, golf sahaları, marinalar ve alışveriş merkezleri ile şantiyeye dönüşecek olan Yarımada’nın mevcut turizm yapısı da, yaşam biçimi de tümüyle değişecek. Bugün için bile yetersizliği bilinen Yarımadanın alt yapı ve su sorununu çözmek için planlanan çözüm önerileri bilimsellikten ve gerçekçilikten çok ama çok uzaktır. Kamunun kullanımına açık, devlete ait kıyıların, tapuda kaydı olmayan deniz alanlarının, adaların sermayeye tahsis edilmesi, şimdi bile zor yararlandığımız sahilleri bizlere tamamen kapatacaktır. İzmir’in günü birlik dinlenme ve deniz gereksinimini karşılayan bu alan tamamen soylulaştırılacaktır. Çevresel kaynaklara eşit ulaşım hakkını engelleyecek olan bu proje halkın tüm kesimlerine açık olmadığı için çevresel adaletsizliğin de kaynağı olacaktır” ifadelerine yer verildi. 

RET EDİYORUZ 

Açıklamada şunlar belirtildi: “Projenin önünü açan son karar Danıştay’da 2'ye karşı 3 oyla alındı. Kararın iptali için Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu’na 23 haziranda temyiz davamızı da açtık. Davayı yakından izliyoruz. Danıştay tarafından alınan kararın tamamen politik olduğunu biliyoruz. Geçen 2 buçuk yılda çok sayıda eylem ve etkinlikle, sayıları neredeyse 50’ye yaklaşan basın açıklaması, demeç, imza, dilekçe kampanyaları, mitinglerle konuyu hep gündemde tutmaya çalıştık. İzmir’in, Yarımadanın, Çeşme’nin yaşam alanlarının yok edilmesini hedefleyen bu projeye izin vermeyeceğiz. Bizler Çeşme Yarımada projesi ile iktidarın cari açığı kapatmasına izin vermeyeceğiz. İzmir’in ‘Kanal İstanbul’una dur diyoruz. Mücadeleyi, dayanışmayla büyüteceğimize inanıyoruz. Bu karara karşı, hukuk önünde gücümüzü, kitlesel tepkilerle büyütebileceğimize, birlikte başarabileceğimize inanıyoruz. 2 Eylülden bu yana 22 gündür burada çadırımızdayız. Sizlerden 10 bine yakın imza topladık. Seslerimizi birleştirdiğimizde, güçlü olacağımıza, çoğalıp, başaracağımıza biliyoruz. Son sözümüz kamuya ait olan 166 milyon metrekarelik bu alanın, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından satışa çıkartılmasının önünü açan kararı bilimsel dayanaktan uzak, yerelin taleplerine kulak vermeyen, şeffaf, katılımcı, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, yasal mevzuata, kamu ve doğa yararına aykırı buluyor, ret ediyoruz.” 

NE OLMUŞTU? 

Çeşme Projesi, İzmir’in Yarımadası’nı kapsayan Urla ilçesine bağlı Zeytineli köyünden Çeşme’ye bağlı Alaçatı ve Ildır’a uzanan 16 bin hektarlık alanı kapsıyor. Buradaki doğal sit alanları, zeytinlikler dâhil tarım ve mera alanlarının vasfı projeye göre değiştirildi. Proje için Resmi Gazete’de 12 Şubat 2020’de yayınlanan alan belirme kararına karşı; TMMOB, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, Ege Çevre ve Kültür Platformu ve 100 yurttaş dava açarak yürütmeyi durdurma talebinde bulundu.

Danıştay 6. Dairesi’nce atanan bilirkişi heyeti bölgeye giderek, inceleme yaptı. Raporda, projenin ‘kamu yararına uygun olmadığı’ görüşüne varıldı. Danıştay 6. Dairesi ise yürütmeyi durdurma talebini reddetti. Davacılar ise kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na taşıyarak, sonuca itiraz etti. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından ise itiraz kabul edildi. Kurul geçtiğimiz Kasım ayında yürütmeyi durdurma talebini reddeden kararı kaldırması ve işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Danıştay 6. Dairesi ise Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun kararını hiçe sayarak yürütmeyi durdurma kararını reddetti.

Öte yandan projenin yapılacağı Çeşme ve Urla ilçelerinde yer alan doğal sit alanlarının “doğal sit-nitelikli doğal koruma alanı” ve “doğal sit-sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı” olarak düşürülmesine karşı açılan yürütmeyi durdurma davası da sonuçlandı. İzmir 2. İdare Mahkemesi’nde görülen davada, bölgenin bir bölümünde sit derecesinin düşürülmesini durdururken bir bölümün ise yürütmeyi durdurma talebinin reddine karar verdi.