İzmir’de kent ve sanat ilişkisi tartışıldı
Kültür Sanat Servisi
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 3. Uluslararası Akdeniz Sinemaları Buluşması çerçevesinde, festivalin paydaşlarından Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin İzmir Mimarlık Merkezi’nde gerçekleştirilen panelde, kentlerin sanat alanları ile ilişkisi tartışıldı. Festival direktörü Vecdi Sayar’ın moderatörlüğünde gerçekleşen panelde ilk konuşmayı yapan TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı İlker Kahraman “İnsanlar kenti biçimlendirirken, kentler de insanları biçimlendirir” diyerek başladığı konuşmasında, İzmir’in bir hoşgörü kenti olduğunu, bu kente yerleşen herkesin kendini İzmirli hissettiğini belirterek, ülkemizde çok yetenekli mimarlar olduğunu, ama bunun talebini oluşturacak ortamın varlığının tartışmaya açık olduğunu söyledi.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Üyesi Ceylan Ekin Işık da 8 Kasım’ın Dünya Şehircilik Günü olmasını güzel bir kesişme olarak nitelendirerek, ideolojik, canlı, toplumsal bir mekân olarak kentin birlikte inşa ettiğimiz yapı olduğunu belirtti. “İçinde yaşadığımız dünyaya ilişkin sorular sormaya başladığımızda kentle olan bağımızı ve yaşadığımız dünyanın haritasını çıkartmaya başlıyoruz. Kimler sanat üretebiliyor, kimler sanat ürünlerine erişebiliyor ya da neden bir kültür sanat etkinliğine gitmekten vazgeçiyoruz, yaşadığımız kentin sanat üretimine katkısı ne olabilir sorularını sorarak bu alandaki adaleti tartışmaya açabiliriz” dedikten sonra, kent içinde kültür sanat alanlarının belirli bölgelerle sınırlı kaldığını, kamusal alanda karşılaştığımız sanat etkinliklerinin önemini vurguladı.
Mimarlık eğitimi almış bir karikatürist ve yazar olan Behiç Ak ise konuşmasında mimarlık ve sanat ilişkisi üzerinde odaklandı. Tarihten örnekler vererek, mimari mekânın kimi zaman içinde yer alan sanat ürünleri ile yarışabildiğinden söz etti. Mimarinin sinema sanatına etkilerini, Nazi döneminde propaganda aracı olarak kullanılan filmler ve bu filmlerdeki mekân anlayışını örneklerle açıklayan Behiç Ak, savaşta yıkılan kentleri n sinemacıların kaydettiği görüntüler aracılığı ile belgelendiğini, mimarinin sinema kadar kalıcı olamadığını anlattı.
Ak’ın konuşmasının ardından, gazeteci-yönetmen Gökmen Ulu, Dikili’nin efsanevi başkanı Osman Özgüven hakkında yaptığı belgeseli tanıtan konuşmasında, kentteki çarpık yapılaşmayı durdurmak adına yaptığı çalışmaları ve Özgüven’in sanata ve barışa öncelik veren yöneticilik anlayışını anlattı.
Panelin ardından Ulu’nun yaptığı “Komünist Osman” belgeseli gösterildi.
İzmir Akdeniz Sinemaları Buluşması’nın ikinci gününde de, İzmir Mimarlık Merkezi’nde Ragıp Taranç’ın “Sadıkbey” belgeseli gösterildi. Filmin ardından Taranç ve uzun süren bir araştırma sürecinin ardından “Sadıkbey” semtinin kitabını yazan Bülent Şenocak’ın katıldığı bir söyleşi gerçekleşti. İzmir kentinin tarih içindeki değişimi ve yitirilen değerlerin anlatıldığı, duygusal anlar da içeren söyleşiyi izleyenler arasında bugünün Sadıkbey sakinleri de vardı. Üçüncü günün filmlerinden, Mesut Tufan’ın “Gök kubbenin Sedaları” adlı belgeseli de festivalin ‘Kentler-Kimlikler’ bölümünde yer alan filmlerden bir diğeri idi. İstanbul’un farklı dinlerini, kültürlerini bir araya getiren bir unsur olarak müziğin önemini vurgulayan belgeselin ardından yönetmen Mesut Tufan seyircinin sorularını yanıtladı.
Festival filmleri hafta sonunda da İzmir Sanat, Fransız Kültür Merkezi ve İzmir Mimarlık Merkezi’ndeki gösterimlerle sürecek. Bu akşam (Cumartesi) Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde ‘Savina Yannatou ve Selanik Trio’ Akdeniz’in farklı dillerindeki şarkılardan oluşan bir konser verecek. 13 Kasım günü de İzmir Sanat’ta Henri Langlois ve Sinema Belleği’ başlıklı bir sempozyum düzenlenecek.