James Webb ve kum fırtınası
Fotoğraf: AA

Gizem ÇOBAN

Uzayın derinliklerinde her an yeni bir şey olduğunu ve asla durağan olmadığını bilmek gerekiyor. Kum fırtınaları da aslında Dünya yüzeyinde rastlanılan bir durum, tanıdık gibi görünse de aynı olayın uzayın farklı bölgelerindeki etkisi ve varlığı değişkenlik göstermekte. 2012 yılında ESO-Avrupa Güney Gözlemevi, Şili’deki VLT teleskobu ile ölmekte olan yıldızların atmosferlerini gözledi. Elde edilen görüntüde yıldız atmosferinde o dönemin teknolojisi ve çözünürlüğü ile toz rüzgârları tespit edildi. Dönemin araştırmaları sınırlı bilgi verse de toz taneciklerinin tahmin edilenden daha büyük boyutlarda olduğu ve yıldız ışığının etkisiyle hızının saniyede 10 km ile 32.000 km arasında değişkenlik göstereceği de elde edilen bilgiler arasında.

O dönem yıldızlardaki bu tip kum fırtınaları dikkat çekerek araştırma konusu olsa da geçen haftalarda yeni bir durum gelişti ve James Webb Teleskobu ötegezegende bir kum fırtınası tespit etti. Ötegezegenin 22 saatlik günü boyunca atmosferinde sıcak maddelerin yukarıya taşındığı ve nispeten daha soğuk maddelerin aşağı itildiği bir kum fırtınası gözledi. Bu kum fırtınasını Sahra Çölü’nden bir kum fırtınası gibi düşünmeyin, fırtına kayalık formundaki büyük taneciklerden ve silikatlardan oluşmakta. Kum fırtınası sırasında ortaya çıkan parlaklık önemli bir yoğunluğa işaret ediyor. Bu durumu gözünüzde canlandırabilmeniz için Venüs’ün yoğun atmosferi sebebiyle parlak görünümlü olması gibi düşünebilirsiniz.

4 KAT DAHA FAZLA

Arizona Üniversitesi’nden Miles liderliğindeki ekip, elde ettiği verilerde su, metan, karbondioksit ve karbonmonoksit tespitleri de yaptı. Bu araştırmanın önemi ise güneş sistemi dışında bir gezegende aynı anda tanımlanan en fazla molekül sayısını tespit etmiş olması. 2015 yılında, Şili’deki Vista teleskobuyla tespit edilen ve katalogdaki ismi VHS 1256b olan ötegezegenin bir gaz devi olduğu düşünülüyordu. İlk keşif sırasında da silikatlar, karbon monoksit ve metan tespit edilmişti. Gezegen bize 40 ışıkyılı uzaklıkta ve 10.000 yıllık bir süredir iki yıldızın yörüngesinde dönüyor. Bu açıdan da oldukça ilginç. Ötegezegenin kendi yıldızlarına uzaklığı ise Güneş ve Pluto arasındaki uzaklığın 4 katı daha fazlası. Bu uzaklık gezegenin yıldız ışıklarındaki etkisini düşürüyor, sıcaklığı 830 santigrat dereceye ulaşan silikat bulutlarının yoğun olduğu atmosferin kendi ışığını da oluşturması söz konusu.

Ötegezegen, büyük kütleli kahverengi cücelere kıyasla düşük yerçekimine sahip; bu, silikat bulutlarının görünebileceği ve Webb’in tespit edebileceği atmosferinin daha yüksekte kalabileceği anlamına gelir. Gökyüzünün bu kadar çalkantılı olmasının bir başka nedeni de gezegenin yaşı. Astronomik açıdan oldukça genç. Oluşumundan bu yana sadece 150 milyon yıl geçti ve milyarlarca yıl boyunca değişmeye ve soğumaya devam edecek. Ekibin gözlemlediği tüm özellikler Samanyolu’nun başka yerlerindeki diğer gezegenlerde başka teleskoplar tarafından tespit edilmiş olsa da, James Webb’in özelliği birden fazla teleskobun ve araştırma ekibinin çalışmaları sonucunda elde edilen verilerin tek bir teleskop ile yapılmış olması. James Webb Teleskobu’nun 2016 yılındaki maliyeti 10 milyar dolardı. Belki bir gün bizim de olur.