Brexit, İrlanda barışı ve bununla bağlantılı ticaret anlaşması konuları bu nedenle Johnson hükümetiyle Biden yönetimi arasında bir gerginlik yaratabilir. Bu açıdan Biden’ın İşçi Partisi’nin yeni lideri “Sir” Steirmer ile daha uyumlu çalışacağı da tahmin edilebilir.

Johnson hükümeti yeni yönetimle nasıl anlaşacak?

Emre Eren KORKMAZ*

ABD seçimleri doğal olarak Britanya’da da yakından takip edildi. “Tek millet-iki devlet” sloganının çok daha uygun düştüğü ve özel bir ilişki olarak tanımlanan İngiliz-Amerikan ilişkileri de yeni yönetimle beraber yeniden şekillenecek.

Genel hatlarıyla Trump’ın pervasızlığı ve diplomasi kurallarına önem vermemesi Muhafazakâr Parti hükümetlerinde sıkıntıya neden oluyordu. Brexit nedeniyle ABD ile imzalanması arzulanan Serbest Ticaret Anlaşması (STA) sürecinde, hem de seçim öncesinde Trump’ın İngiliz sağlık sisteminin özelleşmesini ve Amerikan firmalarına açılmasını May’le beraber yaptığı basın toplantısında ifade etmesi de çok tepki çekmişti. Boris Johnson ise hem politik hem de kişisel açıdan Trump’ın suyuna giden bir tutum benimseyerek bir şekilde süreci ilerletebileceğini düşünüyordu.

İKİLİ İLİŞKİDEN MEMNUN

Bu açıdan hem Britanya toplumunda hem de devlet kademelerinde Biden’ın kazanmasına sempatiyle bakıldığı anlaşılıyor. Toplum içinde sağ popülist, Brexitçi, Nigel Farage gibi birkaç figür dışında toplumun ağırlıklı kısmının imkânı olsa Biden’a oy vereceğini söylemiş olması, diğer yandan bürokrasiden temsilcilerin de artık diplomatik, kurallar dahilinde bir ikili ilişki kurmaktan memnun olduğu anlaşılıyor.

Burada esas sorunu Boris Johnson’ın yaşaması beklenebilir. Biden’ın Johnson’dan hazmetmediği, onu Trump’ın klonu olarak tanımladığı biliniyor. Ayrıca ABD dış politikasına hâkim bir figür ve İrlanda kökenlerine vurgu yapan bir siyasetçi olarak Brexit sürecine karşı çıktığı ve İrlanda’da barışı sağlayan Hayırlı Cuma Anlaşması’nın korunmasını istediği de bir sır değil. Johnson hükümetinin Avrupa Birliği (AB) ile geçen sene imzaladığı ve uluslararası anlaşma niteliğinde olan ayrılık anlaşmasının İrlanda sınırı ile ilgili bazı maddelerini yok sayacağını ve uluslararası anlaşmayı tanımayacağını ilan etmesi de ciddi bir gerginlik konusu.

(AB ile yapılan anlaşmada bir geçiş dönemi süresince İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasında sınır olmayacak, K. İrlanda AB ve Gümrük Birliği kurallarına uyacak, K. İrlanda ile İngiltere arasında gümrük kapısının kurulmasına karar verilmişti. Johnson, İngiltere açısından bunun barışı korumak için gerekli ve geçici bir taviz olduğunu iddia etmişti. Ancak geçen ay bunu artık tanımayacağını, Birleşik Krallık’ın iç pazarının bölünmesini kabul etmeyeceğini duyurmuş ve büyük tepki çekmişti.)

Aslında Johnson en çok Trump’ın bu konuyla ilgilenmemesine güvenerek bu adımı atmış, Trump ile kişisel ilişkisine dayanarak serbest ticaret anlaşmasının da hızlıca imzalanacağını öngörmüştü. Ama Biden ve Demokrat Parti bu karar ilan edildiğinde çok sert tepki vermiş ve uluslararası anlaşmanın ihlali durumunda STA’nın olamayacağını duyurmuştu.

UZLAŞMAZ AŞAMAYA GETİRMEZ

Brexit, İrlanda barışı ve bununla bağlantılı ticaret anlaşması konuları bu nedenle Johnson hükümetiyle Biden yönetimi arasında bir gerginlik yaratabilir. Bu açıdan Biden’ın İşçi Partisi’nin yeni lideri “Sir” Steirmer ile daha uyumlu çalışacağı da tahmin edilebilir. Ancak yine de Johnson hükümetinin bu sorunları uzlaşmaz bir aşamaya getirmeyeceği açık. Taktiklerde bazı değişiklikler yeterli olacaktır.

Ayrıca Biden Ocak ayında görevi aldığında Covid gibi çok çeşitli meselelerle uzun süre uğraşacağı için ticaret anlaşmasını öne almayabilir. Brexit’in büyük ihtimal bir anlaşma olmadan gerçekleşecek olması ve İrlanda sınırı konuları da Ocak ayında netleşmiş olacak. Bir oldubittiyle bu sürecin sorunlu, kavgalı da olsa sonlanması ve ardından Covid ve ekonomik kriz gibi konular biraz rahatlayınca ve araya zaman gelince ilişkilerin yeniden güçlendirilmesi de beklenebilir.
Ayrıca AB’nin ABD’li teknoloji devlerine karşı yasal düzenlemeleri gündeme getirdiği bir dönemde Britanya’nın vergi cenneti adaları gibi veri cenneti bir ülkeye dönüşmesi gibi planlar da ABD’li şirketlerin yatırımlarını çekmeye sebep olabilir.

Bu hassas konular dışında Britanya dış politika tercihleri açısından Biden hükümetinden memnun. Örneğin ABD’nin Paris Anlaşması sürecine geri dönecek olması ve küresel iklim değişikliğini gündeme alması, NATO ve Birleşmiş Milletler gibi kurumlarda daha etkin olması ve Çin yerine Rusya’yı öncelikle hedefe alması gibi konularda ABD ile Britanya’nın ortak hareket etmesi bekleniyor. Diğer yandan dış işleri bürokratlarındaki temel kaygı Biden’ın Avrupa Birliği projesine önem vermesi ve Britanya’nın öneminin azalmasıdır. Öncesinde AB ile ilişkilerinde Britanya’nın sözcülüğüne güvenen ABD yönetimlerinin artık doğrudan Berlin ve Paris’i muhatap alacağı ve Britanya’nın Avrupa politikalarındaki etkisinin zayıflayacağı tahmin ediliyor.

Bu birkaç sorunlu konu başlığına karşın bunların uzlaşmaz karşıtlığa, çözülemeyecek çelişkilere dönüşeceğini iddia etmek elbette mümkün değil. Britanya gerekli düzenlemeleri yaparak Biden Yönetimi ile uyumlu ve etkili bir işbirliği için hareket edecektir. Bilhassa AB dışındayken buna özel ihtiyacı da olacaktır.

* Dr., Oxford Üniversitesi