Türk futbolunun en itibarlı eşleşmesine her iki teknik adam da takımı istenen sonucu alması durumunda başarıyı kendi hanesine yazmayı amaçlamıştı. Fatih Terim’in cezalı olan Mariano’nun yerine Lines ile başlaması kimseyi şaşırtmadı ancak Donk’un yerine sakatlığının ardından henüz yeterli süre alamamış olan Fernando’yu tercih etmesi Kadıköy için cesur bir karardı. Belli ki tecrübeli teknik adam 99’dan beri süre gelen Kadıköy’deki galibiyet özleminin sona ermesi durumunda aslan payına talip olmayı planlıyordu. Kazanan takımı zorunda kalmadıkça pek değiştirmeyen Aykut Kocaman ise sol çizgide Aatıf’ın yerine Mehmet Ekici’yi, forvette ise Fernandao’nun yerine Soldado tercih ederek futbolseverlere iki sürpriz birden yapıyordu.

İlk yarı boyunca Fenerbahçe’nin ödevine daha iyi hazırlanan taraf olduğu belli oluyordu. Josef de Souza’nın her defasında doğru kademe yaparak arkadaşının açığını kapamayı başarması Mehmet’in serbest oyununun bir Aykut Kocaman hamlesi olduğunu da düşündürmedi değil. Taktik disipline gereğinden fazla önem veren Kocaman’ın Mehmet Ekici’nin hareketlerini tolere etmesini başka türlü açıklamak mümkün değil. Terim’in Fernando tercihi ise ilk yarıda bekleneni vermekten çok uzaktı. SüperLig’in açık ara en golcü ismi Gomis’in ilk yarı sona erdiğinde kaleciler dahil sahada topla en az buluşan futbolcu olması, Fenerbahçe savunmasının başarısıydı. Ancak Fransa milli takımıyla ismi yeniden anılmaya başlanan yıldız oyuncu bu baskı altında bile iki kere gole yaklaşmayı başararak nasıl tek başına Karabükspor ve Konyaspor’un takım olarak attığından fazla gol atabildiğini gösteriyordu.

İkinci yarıda taktik disiplinin ve orta sahaların oyundan düştüğü dakikalarda yapılan bu değişiklik ibreyi Fenerbahçe’nin lehine çevirdi. Ancak Fenerbahçe maç boyunca Galatasaray ceza alanının çevresinde dolanıp dursa da bir türlü skor üretecek pozisyonları bulamıyordu. Bu durumun farkında olan Kocaman’ın bir sonraki hamlesinin Fernandao olacağını hemen hemen herkes bekliyordu. Ancak son çeyreğe girilirken Kocaman’ın Dirar’ın yerine Brezilyalı’yı oyuna alarak Soldado’yu oyunda tutup, çift forvete dönmesini kimse beklemiyordu. Kocaman’ın 77’de Soldado’nun yerine Valbuena’yı oyuna almasıyla oyun tamamen Galatasaray’ın yarısına yığılmaya başladı. Fenerbahçe’nin ezber bozan ikilisi Alper – Velbuena takımlarının maç boyunca girdiğinden daha fazla gol pozisyonuna girmesini sağladı. Ancak Fenerbahçe bir türlü Muslera’yı mağlup etmeyi başaramadı. Son dakikalarda Galatasaray yeniden oyuna ortak oldu. İkinci yarının tamamında olduğu gibi son bölümünde de orta sahasız futbol devam etti ve top iki kale arasında gidip geldi. Ancak hem Muslera hem de Volkan günündeydi. Hani böyle maçlar için üç ihtimalli derler ya, bu maç uzatma dakikaları işaret edildiğinde hala üç ihtimalliydi. Ancak taraflar sezonun ilk maçında olduğu gibi bu maçta da gol atmaya muvaffak olmayınca maç başladığı skorla sona erdi. Son zamanların en centilmen derbisinin yaşanmasının temel nedeni sahadaki yabancı oyuncu sayısı olabilir mi? Yabancı sınırın olmamasının bir faydası da sahalarımızdaki gereksiz gerginlik katsayısının düşmesi olabilir mi?