Azerbaycan-Ermenistan gerilimini BirGün TV’ye değerlendiren Doç. Dr. Hakan Güneş, ‘Sorunun çözümü basit. Bu bir inanç meselesi, barış için çabalarsanız çözüm önerilerini masaya koyarsınız’ dedi.

Karabağ sorununda çözüm diyalog

HABER MERKEZİ

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki yüksek gerilim bölge sorunlarını tekrar gündeme getirdi. Her iki taraftan da can kayıplarının yaşandığı çatışmalarla ilgili karşılıklı suçlamalar var. İki ülke de seferberlik ilan etti. Yüksek gerilimin sıcak çatışmaya dönüştüğü bölge için birçok ülke kınama ve barış çağrılarında bulunuyor.

Sürecin tarihini, siyasi boyutunu ve Türkiye’nin tutumunu değerlendiren Doç. Dr. Hakan Güneş, “2020 senesinde insanlığın ilkel milliyetçi dürtülerle davranmaz, uluslararası güçlerin oyuncağı olmaya devam etmez ve çocuklarının geleceğini düşünürse” bölgede barışın mümkün olduğuna vurgu yaptı.

Bu kez Azerbaycan’ın tutumunun farklı olduğuna işaret eden Güneş, “Geçtiğimiz son 10 yılda aşağı yukarı bir, bir buçuk yılda bir cereyan eden sınır çatışmaları yaklaşık bir hafta sürüp biterdi. Tabii yine sivil ve asker birçok insan ölüyordu. Bu kez farklı oldu. Bu kez Azerbaycan tarafı daha farklı bir yaklaşımda görünüyor. Karabağ çevresinde 7 tane işgal edilmiş bölgeyi geri alma harekâtını sürdüreceğini görüyoruz. Çatışmanın hatta savaşın diyelim artık, başladığı daha sekizinci saat olmadan beş-altı kadar köy ve bazı tepelerin alındığını Savunma Bakanlığı ve ordu temsilcisi açıkladı. Ve devam edeceklerini de ifade etti. Ermenistan tarafı diyor ki çatışmayı durduralım çünkü Ermenistan’ın pozisyonu zaten Karabağ kontrolünde, üstüne bir de yedi tane vilayeti aldığı için statükonun sürmesini istiyor. Azerbaycan tarafı ise işgal edilmiş toprakların (Karabağ dışındakilerin) zaten tartışma konusu olmadığını söylüyor. Ama bugüne kadar buna ilişkin bir gücü yok. 1994’te daha da devam etse daha da çok toprak kaybedecekti. Çünkü çok perişandı askeri olarak. Son dönemlerde Azerbaycan kendisini askeri olarak da donattı” dedi.

karabag-sorununda-cozum-diyalog-786382-1.Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ilişkiyi değerlendiren Güneş şu ifadeleri kullandı:

“ Azerbaycan ie Türkiye’nin arası iyi değildi. Özellikle Erdoğan’la iyi değildi. İsrail’den zaten iha alınıyordu. Türkiye devreye daha yeni girdi. 18 yıllık iktidarın 16 yılında Azerbaycan diye bir ülkenin varlığı da tam biliniyor muydu? Bana kalırsa tartışılır. Ermeni tarafının Rusya üzerinde de Batı üzerinde de belli bir ağırlığı var. Bu iki yapı üzerinden Türkiye’nin olaya girmemesini istiyor. Türkiye girmediği sürece ben bunu dengelerim düşüncesinde. Çünkü gerekli teknolojik donanımı o da Rusya’dan alıyor. Başka kaynakları da var ve bu kaynaklarla Azerbaycan tarafını dengeleyeceği kanısında, dolayısıyla yeniden pakt durumunda bekleriz diye düşünüyor. Fakat bu kez Azeri tarafı kolay kolay duracak gibi görünmüyor. O nedenle farklı diye yorumluyoruz. Bir yerde duracak mı? Tabii ki bir yerde duracak. Ama bana kalırsa özellikle Karabağ’ın altındaki Nahçıvan’a ulaşmıyor da o hattı açan İran sınırı boyuncaki Zengezur’a doğru bir bölge var. Buradaki üç vilayeti almak isteyeceğini düşünüyorum. Bu, pazarlıkların ve tartışmaların bundan sonraki müzakere masalarının kurulmasına vesile olur. Türkiye’nin de çok arzu edeceği Nahçıvan’la Azerbaycan ana ülkesini bağlayacak bir yol yahut bir bölge değiş tokuşu da senaryolardan bir tanesi. O yüzden ona yönelik bir gerçeklik yaratmaya dönük bir operasyona dönebilir. Dönüyor da olabilir.”

Türkiye’nin Azerbaycan politikalarını analiz eden Güneş: “Türkiye’nin 1992’den sonraki tabloya bir parça müdahale etmeye çalıştığı, doğrudan ordu kanalıyla ve gayriresmi kanallarla işin içine girmeye çalıştığı bir dönem vardı. Fakat ne gücü ne de Rusya buna izin verdi. Rusya Türkiye’ye çok sert bir yaklaşım sergiledi. Onun dışında baktığınızda ben İsmail Cem’in ciddi bir barış diplomasisi yönettiği dönemi hatırlıyorum. O dönem yeni başlamıştım o bölgeyi çalışmaya ama tabii İsmail Cem’in dışişleri bakanlığı çok uzun sürmedi. Ondan sonra bir Davutoğlu-Gül dönemi diyebileceğimiz, son derece kısa ömürlü, iyi hazırlığı yapılmamış, feda edilmiş, komşularla sıfır sorun açılımı vardı. 18 yıllık iktidarının İslamcı sahipleri nedeniyle zaten bu coğrafyaya bakmadıklarını sayalım. Burası Şia ve laik bir bölge, bundan hiç hazzetmediklerini hatırlayalım. Buna koalisyon ortağı ve sözde Türk milliyetçisi olan MHP’nin de Şah İsmail sendromu olduğunu ekleyelim. Burada dert Azeri dostluğu değil Ermeni düşmanlığı. Türkiye’deki politikanın, dolayısıyla son dönemdeki enerji ortaklıkları bütün bunların sistematik anlamlı yol haritası ile yapıldığını düşünmüyorum. Rusya’ya dev bir askeri sipariş veriyorsun, nükleer santral ihaleleri veriyorsun, boru hatları döşetiyorsun. Sonra ilk fırsatta kalkıp alt üst edecek bir işe giriyorsun. AKP, geri dönüşü olmayan AKP’li seçmenin ondan uzaklaşmasının çözümlerini bulmaya çalışıyor. Bunu da düşünmeksizin yapıyor. Sorarsanız devlet aklı. Burada bir devlet düşüncesi bile yok. Devlet aklı dediğiniz şeyin asgari birtakım standartları var. Karabağ sorununda 26 yıllık ateşkes sürecinde Minsk grubunun bu sorunda bir arpa boyu yol almamış olmasını önemli buluyorum. Peki neden hiç yol alamadı derseniz, oradaki tüm ülkelerin Türkiye dahil çözüm önerisi sunmadığını söyleyebiliriz. Ama bizatihi sorumlusu bana kalırsa Rusya’dır. Rusya Kafkasya’daki hiçbir halkın tam bağımsız olmasını arzu etmiyor. Emperyalist bir kafayla yaklaşıyor. Rusya’nın rolünün çok büyük olduğunu, bundan sonraki süreçte de öyle olacağını, en önemli aktörün o olduğunu düşünüyorum.


Üstelik şu andaki yeni yönetim Putin’i pek memnun etmedi. Beyaz Rusya’daki gibi ‘önce bir boyunun ölçüsünü alma gücümü göstereyim, bir daha da sözümden çıkmasın’ tarzı bir yaklaşım gösterdiği söyleniyor. Ben tam böyle olduğunu düşünmüyorum ama payı vardır diyorum” şeklinde konuştu.
“Sorunun çözümü son derece basit ve mümkün” diyen Güneş sözlerini şöyle noktaladı: “Bu kadar çok dış faktör kalkar ve barış yönünde yeni bir masa kurulursa uluslararası bir yol haritası tarafları ikna etmeyi başarırsa; işgal edilmiş yedi bölgeden çıkılması karşılığında Karabağ’ın bağımsızlık ilanının da tartışılabileceği ama Azerbaycan içerisinde yüksek seviyeli bir özerkliğin kabul edileceği bir formülasyona gidilebilir. Karabağ’ın çok arzu ettiği bir yol Laçin üzerinden açılır. Türkiye’nin de çok destekleyeceği Nahçıvan ile Azerbaycan ana karasını bağlayacak karayolu hattı açılabilir. Toprak değiş tokuşu bile olabilir. Ama inanın çözüm bu basitlikte. Aşağı yukarı bölgesel aktörlerin hepsinin memnun kalacağı Ermenistan’ın da bu yoksulluktan kurtulacağı çözümler üretilebilir. Azerbaycan keza daha sonra dönüp içlerindeki demokrasi sorunlarıyla uğraşabilir. Bu bir barışa inanç meselesi, barış için çabalarsanız bu basitlikte çözüm önerilerini masaya koyarsınız. Taraflar açısından çok acılar yaşandı. 2020 senesinde insanlık ilkel milliyetçi dürtülerle davranmaz, uluslararası güçlerin oyuncağı olmaya devam etmez, çocuklarının geleceğini düşünürse bu mümkün.”