Doğaldır. Her seçim sonrasında köşeciler bir muhasebe yazısı döktürür. Elbette her biri, kendi mahallesine ve meşrebine göre yapar muhasebeyi.

Yine öyle oldu. Yandaş medyanın neredeyse tamamı CHP’ye, Kılıçdaroğlu’na yüklendi. Karşı kamptakiler de Erdoğan’a..

Eğer yeni / yepyeni bir döneme.. Tek adam rejimine.. Siyasal İslam’ın “ilk” iktidarına.. Yani “karanlık tarafa” geçmiş olmasaydık okumak da, üzerine laf söylemek de eğlenceli olabilirdi.

Ne yazık ki, artık karanlık taraftayız.

16 Nisan akıbeti göstermişti. 24 Haziran’da malumu ilan ettiler. Ettik.

Peki, 24 Haziran sahiden “son çıkış” mıydı? Bundan sonra “çıkış” yok mu? Öyleyse de değilse de ne yapmalı?

Önce, Cumhuriyet yazarlarından Ergin Yıldızoğlu’nun bir tespiti:

“Muharrem İnce’nin kabul ettiği gibi Erdoğan kazanmıştır. Ancak bunun sandıklardan çıkan oylarla ilgisi çok zayıftır. Dahası sebep-sonuç ilişkisinin oku, alınan oylardan kazanmaya doğru değildir: Erdoğan kazandığı için, sandıktan o sonuçlar çıkmıştır. AKP ve siyasal İslam’ın bu “zaferinde” neden-sonuç ilişkisi oy oranlarından kazanmaya doğru olsaydı, seçimlere bu koşullarda gitmezdik, seçim günü ve gecesi yaşananlar yaşanmaz, sonuçlar bu biçimde açıklanmazdı.”

Çok doğru! Kabaca özetlersek, 24 Haziran’da sandıktan bu sonuç çıktığı için Erdoğan kazanmış değil. Erdoğan kazandığı için sandıktan bu sonuç çıktı.

Gerekçeleri uzun uzadıya anlatmaya gerek var mı! Devlet olanaklarını ölçüsüz biçimde kullanmak.. Yurttaşı maaşa / sadakaya, dolayısıyla kendisine bağlamak.. Yalan söyleyerek savaş çığırtkanlığı yapmak.. “Harp hiledir” diye her türlü hileye hurdaya yol vermek.. Ve seçim günü / gecesi de gördük, sandıkta ve sokakta terör estirmek..

“CHP, bu denli gayri meşru bir seçimi meşru hale getirmek yerine boykota gidebilirdi. Bunu bir ihtimal olarak bile tartışmadı” diyor Ergin Yıldızoğlu.

•••

Tamam! Geçmiş geçmişte kaldı. Önümüzdeki maçlara bakacağız da..

Doğrusunu isterseniz bu teknik direktörler ve takımlarla önümüzdeki maçların akıbeti de belli.

Baksanıza, CHP’nin seçim sonrası ilk işi disiplin kurulunu harekete geçirmek oldu. Muhalefet ittifakının öteki partileri de ağır yaralı.

Peki yarın toparlanırlar mı? Yeni bir strateji belirleyip hedefe kilitlenirler mi?

Çok beklersiniz!

Partilerini elde tutmak yetiyor hepsine. Nasıl iktidara gelecekleri hakkında hiçbir fikirleri yok. Ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlar. Bildikleri kadarından da korkuyorlar. Kolu bacağı budanmış Meclis’te top koşturmayı marifet diye takdim edecekler.. Bir sonraki seçime kadar öyle idare edecekler.

Oysa...

•••

Birkaç hafta önce aleyhinde yazmıştım. Ama hakkını teslim etmek lazım. Türkiye Gazetesi’nin (eski solcu) yazarı Fuat Uğur, AKP’nin 7 puan kaybını dert etmiş. Oturmuş “nerelerde yanlış yapıldığını” tek tek kaleme almış.

“AK Parti’de kibrinden yanlarına yaklaşılmayan teşkilat yöneticilerinin hataları” demiş..

“Kimi belediye başkanlarının ayyuka çıkan yolsuzlukları, nepotizm, kentsel dönüşümden ‘kazanılan’ yüzlerce daire” demiş..

“Son seçimlerde bazı illerde gösterilen milletvekili adaylarının hiç sevilmemesi, tembel ve nobran bulunması, sevilen ve saygı duyulan isimlerin ısrarla partinin uzağında tutulması” diye eklemiş..

Daha önemlisi, “Tarım ve ekonomide alınan yanlış kararların, sonradan telafi edilmeye çalışılsa bile üretici ve tüketicide kalıcı etkiler bırakması” diye vurgulamış..

Ondan da önemlisi; “Adalet mekanizmasında yargıçların aldığı akıllara ziyan kararlar. Herhangi bir nedenle hâkimlerin ‘tedbiren, neme lazım’ düşüncesiyle insanları gözaltına alınıp tutuklaması” diye de eklemiş.

•••

Eğri oturup doğru konuşalım. Sadece CHP’de değil.. HDP’de.. Bir salon dolusu insanı görünce mutlu / tatmin olan “hareketler”de.. Hiçbir işe yaramayan platformlarda.. Konuşmanın, gerçekleri fark etmenin ve o gerçeklerle yüzleşmenin zamanı. Bu ülkeyi karanlıktan çıkarmanın yollarını aramanın, ama samimiyetle aramanın zamanı.

Ha! “SON TAHLİLDE HAKLI OLMAK” yetiyorsa, diyeceğim yok. Mezarlıklar haklı çıkmış insanlarla dolu. Nasılsa biz de bir vakitte yanlarına yatacağız. Bizim mezar taşımıza da yazacaklar:

“Çok haklıydı.. Anlamadılar.. Yenildi..”

“Yenen” taraftaki yazar, 7 puanı dert etmiş. Oturup, acı tatlı demeden hataları (ve daha neler neleri) yazmış. Biz “kaybedenler kulübündekiler” sadece iktidarı analiz etmekle mi yetineceğiz! Kendi “doğrularımızı” savunmanın şehvetiyle yola böyle devam mı edeceğiz!