Ne kadar uzağa gidersem o kadar büyük sıcaklıkla karşılaşıyorum. Böyle bir müzikle kabul görmek büyüleyici

Kendiyle barışık Mabel

BARIŞ AKPOLAT barisakpolat@gmail.com

Son yılların en çok konuşulan isimlerinden biri Mabel Matiz. Kısa sürede Anadolu’nun her köşesinde konser vererek hayran kitlesini çok büyüten Mabel Matiz’nin, David Bowie, Barış Manço ve Zeki Müren’den etkilenerek yazdığı üçüncü ve son albümü Gök Nerede’yi ve müziği kendisiyle konuştuk.

İlk albümde ne kadar farklı olduğunuz konuşuluyordu. Bu üçüncü albümde siz ne hissediyorsunuz?
Pozitifim. ‘Gök Nerede’nin süreci ve geldiği noktada, bende en başından beri sağladığı karşılık yüksek ve tatmin hissi.

Yüzde 100 tatmin olmak sıkıntılı bir durum değil midir bir müzisyen için?
Bunda tamamlanmış bir his var. Ve bunun uzun vadede bana zarar vereceğini düşünmüyorum. Bunlarla kendimi çok paralarım. Tamam hissediyor olmam bu albümle alakalı, zaten şimdiden 4. albümün krizlerini yaşıyorum.

Sanatçıların patladığı albümler çok sıkıntılıdır. Sizin de ilk albümünüzde insanlar yeni bir şeyle karşılaşmıştı. Bu sonraki albüm için baskı yaratmış mıydı?
Her seferinde yaptığımın ve karşılığının baskısını hissediyorum ama bu hayatımı kuşatmıyor. Ama bir yerde elektrik sinyali gibi ayakta tutuyor. Yeni bir şey yapmak için tetikliyor. Hayatı kuşatmadığı sürece böyle bir baskıyı, müziğin büyümesinde, müzisyenin kendini geliştirmesinde faydalı buluyorum.

Mükemmelliyetçi misinizdir?
Biraz hastalık seviyesinde. Bu zaman zaman işi güzelleştiriyor zaman zaman da beni ve etrafımdakileri yoruyor.

Kendini zorlaman gereken bir iş yapıyorsunuz çünkü yenilik peşindesiniz. Bu yenilik fikri sizi ne kadar zorluyor? Geceleri kâbus filan görüyor musunuz?
Yok, o kadar değil. Özellikle bir albümü yapıp çıkarttığımda buna takılıyorum. Sonra o süre zarfında yeni besteler yaparken yeni albümün süreci başlamış oluyor. O ilk günlerde ve albümü kaydederken saplanıyorum. Yazdıklarımın kafamdaki formunu bulana kadar çıldırıyoruz. Mesela Tuzla Buz’un 4 farklı versiyonu var.

Bu arada şarkı favorim. Gerek armonik yapısı gerek rahat şarkıcılığıyla...
Benim de. Albümün yelpazesini göstermesini istediğim şarkı oydu. Sound ve aranje anlamında bir yeniliğe işaret ediyor. Bir ayağı alternatif bir ayağı da anaakımda bir şarkı. Çıkış için belki de ‘Gel’ seçilmeliydi ama ‘değişime açığım’ mesajını verebilecek en iyi şarkıydı.

İlk albüm biraz zordu. İkincisinde siz de çok geliştiniz. Buysa baştan sona akıp giden bir albüm. Barış Manço’nun 1970’lerdeki sound’una yakın bir hal var. Albüm sırasında kimlerden etkilendiniz?
Albümde Barış Manço ve David Bowie yanyanaydı. Dönem dönem kurdukları sound ve hayat tarzları beni çok etkiliyor. Albümün sonlarında mesela Bowie’nin Berlin üçlemesinden çok etkilendim. Manço’nun sound’u albümün pek çok yerinde var. Zeki Müren figürü de albümde çok etkili. Özellikle de yaylı kullanımları.

1990’larda bir anda meşhur olma durumu vardı. Ama sizde böyle olmadı. İlk albüm gelene kadar Mabel fikren neydi ne oldu?
Bir yandan geçerli bir mesleği olmasını isteyen bir çocuk vardı bir taraftan da çocukluğundan beri müzisyen olmak istiyordum. Hiçbir şey için asla dememeyi öğrendim. Albümler yapıp konserler veren birisi olmayı düşünmüyordum. Söz ve şarkı yazarı olarak düşledim kendimi.

Albümde diğer şarkıları etrafında toplayan şarkı Gel gibi hissediyorum. Çok ‘Sen’ bir şarkı...
Bence de, o şarkı aşka olan özlemimi anlatıyordu. Şarkı bittiğinde onu şarkının sözcüsü yaptım. Aslında salt aşktan da bahsetmiyor. Çağırma ve kavuşma hissiyatı var. Birleştirici bir güç olsun istedim.

Bazı şarkılar yazım aşamasında isteklerini belirtiyor. O istekler size nasıl geliyor?
Şarkılarla kesinlikle konuşuyorum ve onu rahatsız ettiğimi düşündüğüm hiçbir şeyi koymuyorum. Sonra başımın etini yiyor. Tuzla Buz’un 4 versiyonu bu yüzden var. Çünkü şarkının isteklerini aradım hep. Öbür türlü benim de içime sinmezdi. ‘Atlar Yoruldu’ da böyle bir şarkı.

Türünüzde çoğu müzisyen büyük şehirlerde aynı kitlelere çalarken siz sürekli Anadolu’da konser veriyorsunuz. Farklı müziğinizle ülkenin her köşesinde kabul görüyor olmanız da inanılmaz. Anadolu’yu gezmek sizi nasıl besledi?
Bunun altını çizmen gerçekten şahane. Tatmin ve mutluluk hissediyorsam bunu sağlayan şey Anadolu konserleri. Elazığ, Kars, Erzurum.... Böyle bir müzikle kabul görmek büyüleyici. Oralarda kendine karşılık bulması çok güzel. Bu albümün şarkılarının yarısı oralarda yazıldı.

Sahneye çıkar çıkmaz karşıdaki insandan hangi hissiyatı alıyorsunuz?
O an doğrudan akan bir şey hissediyorum. Çok nadirdir laf olsun diye gelenle karşılaşmam. Büyük ölçide bir şey paylaşmak için gelen insanlar var.

Fotoğraflarınız muhteşem. Amahem şarkı hem bakışlarınızdan kırılgan biri olduğunuzu anlıyorum. Fotoğraflarda farklı bir Mabel mi var?
Fotoğraflardaki halim albümü bitirmiş halim. Mutlu ve kendiyle barışık Mabel...

Bir şeyleri gizlediğiniz maskeleriniz var mı?
Bazen, bir şekilde hayatı ayakta tutan klişeler var ve bu zamanlarda daha usturuplu olmak zorunda kalıyorum. Daha az rahat bir durum o. Mesela televizyon programlarında çok kasılıyorum. Bir şeye uymak zorunda olduğum zamanlarda çok rahatsız hissediyorum.

Annem de Mabel hayranı olabiliyor bir metalci de... Bu farklılık sizi nasıl etkiliyor?
‘Yaşım Çocuk’ albümü ve ‘Sultan Süleyman’ şarkısıyla yelpaze gelişti. Farklı kitlelerden insanları albümle birleşmesi çok güzel. Bu albümlerin herkese dokunmasını beklemiyorum ama bir şekilde kotarabiliyor olmak çok özel bir durum.

Dördüncü albüm fikirleri var mı?
Genelde her albümümün arasında 2 yıl oluyor ama Gök Nerede’nin ömrü daha uzunmuş gibi geliyor. Yazdığım birkaç parça var ama şimdiden. Bir yandan erken gibi geliyor bir yandan da yeni ne yapabileceğimi düşünüyorum.