Tommy Clark’ın Kıbrıs tarihi çalışması, adanın tarihsel arka planı ışığında, okurunu mevcut siyasal durumu tarafsızca düşünmeye, sorgulamaya çağırıyor.

Kıbrıs’ın dünü, bugünü ve geleceği
Kısa Kıbrıs Tarihi, Tommy Clark, Çeviren: Ekin Duru, Say Yayınları, 2023

Tekin UÇAR

Kıbrıs kimine göre sakala karşılık kol, kimi için tabiatın sunduğu doğal bir askeri uçak gemisi, kimine göre Enosis düşlerinin objesi, kimi için de Yavru Vatan olageldi. Doğu Akdeniz’in kalbinde bulunan Kıbrıs adası, stratejik öneminden dolayı tarih boyunca Persler, Bizanslılar, Venedikliler, Osmanlılar gibi çeşitli imparatorlukların kontörlüne geçti.

Ancak Kıbrıs’ın yakın tarihinde, bilhassa adanın Birleşik Krallık denetimine geçtiği 1878 yılı büyük önem arz ediyor. 1950’li yıllarda İngiliz yönetimine karşı başlayan Yunan ayaklanmalarını 1960’ların kanlı iç savaşı takip etti. Türkiye’nin 1974 yılındaki müdahalesi sonrası Birleşmiş Milletler öncülüğünde sürdürülen çözüm arayışlarıysa ne yazık ki günümüze dek sonuçsuz kaldı. Britanyalı araştırmacı ve yazar Tommy Clark’ın ilk kitabı olan ve Say Yayınları etiketiyle dilimize çevrilen Kısa Kıbrıs Tarihi adlı çalışma, adanın tarihine ve bugün de devam eden siyasi anlaşmazlıkların, krizlerin kökenine dair objektif ve aynı zamanda derinlikli bir bakış sunma iddiasında.

Kıbrıs günümüzde ikiye bölünmüş durumda. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuzeyde adanın yaklaşık yüzde otuz beşini, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ise güneyde adanın yaklaşık yüzde altmışını kaplıyor. Kalan yüzde beşlik alanda Birleşmiş Milletler denetimindeki tampon bölge ile İngiliz askeri üsleri bulunuyor. Adadaki iki devletin de uluslararası toplumlarla olan ilişkileri birbirlerinden son derece farklı. İngiltere’nin 1960 yılında bağımsızlığını tanıdığı Güney Kıbrıs, kuruluşundan bu yana Birleşmiş Milletler üyesi ve 2004 yılında da Avrupa Birliği’ne katıldı. Ekonomisinin temeli öncelikle turizm ve finansal hizmetlere dayanmakta; ayrıca Rusya, İsrail gibi ülkelerin offshore hesapları için güvenli bir alan oluşturuyor.

Buna karşılık, KKTC 1983’te tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmiş ve bilindiği gibi yalnızca Türkiye tarafından tanınıyor. Pakistan ve Bangladeş bu devleti önce tanımışlarsa da kısa süre sonra Birleşmiş Devletler’in baskısıyla geri adım attı. KKTC, uygulanan ciddi ambargolar yüzünden bugün pek çok uluslararası örgütle ilişki kuramıyor. Futbol takımları FIFA karşılaşmalarında yer alamıyor, gıda belgeleri AB tarafından geçerli sayılmıyor. Bu kısıtlamalar yüzünden KKTC tüm ithalat, ihracat ve uçuş faaliyetlerini Türkiye aracılığıyla gerçekleştiriyor. Oysa bir zamanlar adanın tümü tek bir ülke konumundaydı; Türkçe konuşan Müslüman toplum ile Rumca konuşan Ortodoks toplum bir arada ve üstelik barış içinde yaşıyorlardı.

Osmanlı İmparatorluğu için, dört bir yandan Osmanlı toprakları ile sarılmış bulunan ve Memluklere haraç ödeyen Kıbrıs cazip bir yerdi. Dahası, Venedikliler Osmanlının Anadolu’daki merkezi ile egemen olduğu Mısır arasındaki ticaretine sekte vuran korsanları korumaya yelteniyordu. Yüzyıllardır Venedik baskısı altında ezilen Kıbrıslılar için Osmanlı yönetiminde yaşam biraz farklı oldu. Venedikliler Bizans soyundan gelen Yunan Ortodoksları köle olarak kullanıp satarken Osmanlılar yönetiminde kölelik yasaklandı. Kıbrıslılar mülkiyet hakkına kavuştu. Türk yöneticiler için yönettikleri bu adanın dinini değiştirmekten ziyade vergi tahsili daha büyük önem taşıyordu. 1869’da açılan Süveyş Kanalı, İngiliz İmparatorluğu’nun gözdesi olan Hindistan gibi yöreler arasındaki ticari ilişkilerde yeni bir çığır açtı. Kıbrıs’ın yeni açılan kanalın yakınında bulunması, İngilizlerin bu adayla aşırı ilgilenmesine neden oldu.

Sonuç olarak adaya emperyalist müdahalelerle geçen 20. yüzyıl, hem Rum hem Türk tarafındaki ilişkileri kökünden değiştirdi. Yunanlar ile Türkler arasındaki gerilim, Yunan milliyetçiliği ve giderek güçlenen Enosis fikri, sorunu uluslararası bir boyuta taşıdı. Milliyetçi Yunan isyanlarına karşın Kıbrıs’ın denetimini elinden kaçırmaya başlayan İngilizler ise Yunan ve Türk hükümetlerini birbirine karşı kullanageldi. Türkiye’nin 1974’teki müdahalesinden sonra sular biraz olsun durulsa da bugün hâlâ zaman zaman tırmanan gerginlik su yüzüne çıkabiliyor. Dileriz bir gün Lefkoşa duvarlarındaki barışçıl yazılamalar saldırgan olanlara ağır basar; Kıbrıslı Rum ve Türkler bir kez daha yaşamlarını uyum içinde sürdürebilirler. Kısa Kıbrıs Tarihi adlı çalışma, adanın tarihsel arka planı ışığında, okurunu mevcut siyasal durumu tarafsızca düşünmeye, sorgulamaya çağırıyor.