Gayri safi yurt içi hasıla, yılın ilk çeyreğinde %2,2 daraldı. Bu daralma 2009 finans krizinden beri çeyrekten çeyreğe yaşanan en büyük daralmayı oluşturuyor

Korona’nın Alman ekonomisine etkileri

EGEHAN ÜNLÜ/BERLİN

Wiesbaden merkezli Alman İstatistik Dairesi (Statistisches Bundesamt) Cuma günü yaptığı basın açıklamasında Korona krizinin ilk çeyrekte Alman ekonomisine etkilerini paylaştı. Verilere göre gayri safi yurt içi hasıla, yılın ilk çeyreğinde %2,2 daraldı. Bu daralma 2009 finans krizinden beri çeyrekten çeyreğe yaşanan en büyük daralmayı oluşturuyor. Ancak krizin sonuçlarının bu çeyreğe tam yansımadığı, ikinci çeyrekteki rakamların daha ağır olacağı öngörülüyor.

KORONA KRİZİNİN YANSIMALARI İLK ÇEYREKTE TAM GÖZLEMLENEMİYOR

Bu dönemde özel tüketimde ve makine teçhizat yatırımlarda büyük azalma gözlemlendi. Devlet harcamaları ve bina stokuna yapılan yatırımlar ise daralmanın daha fazla olmasını engelledi. Dış ticarette ise hem ithalat hem de ihracatta büyük düşüş yaşandı.

Krizin etkileri istihdama da bu çeyrekte tam yansımadı. Geçen yılın aynı çeyreğine göre çalışan sayısında %0,3’lük bir artış gözlemlendi. Ancak bu rakam da istihdam artışında bir zayıflamaya tekabül ediyor. Bu dönemde kapsamı genişletilen kısaltılmış iş ödeneği, çalışan sayılarındaki ağır düşüşü engellese de toplam çalışma saati ve brüt gelirlerde düşüşe sebep oldu.

ÖNEMLİ SEKTÖRLERDE DARALMA

Mart ayında merkezi sektörlerde kırılmalar yaşandı. Endüstriyel üretim, yeni üretim siparişleri ve ihracat rakamlarındaki düşüş, 1990/91’den beri, perakende sektöründeki aylık düşüş ise 2007 Mayıs’ından sonraki en fazla azalma anlamına geliyor. Havayolu sektörü ise neredeyse durma noktasında.

Yeni kredilerdeki azalma da tüketimde düşüşe işaret ediyor. Ayrıca enflasyon rakamlarında, temel olarak enerji fiyatlarındaki düşüşe bağlı olan aşağı yönlü bir hareket gözlemleniyor. Ancak gıda fiyatları enflasyonunda ise artış var.

İstatistik dairesinin verileri krizin etkisini yeni yeni göstermeye başladığı ilk çeyreği kapsadığı için, radikal düşüşler gözlemlenmiyor. Ancak ikinci ceyrek verilerinde daha radikal düşüşler yaşanacağı bekleniyor. Hükümet bu yıl GSYİH’daki daralmanın tarihi bir rekor kırarak %6,3 olarak gerçekleşeceğini hesaplıyor. Toparlanmanın hızı ise salgınla ilgili öngörülen senaryolardan hangisinin gerçekleşeceğine bağlı bulunuyor. İktisatçıların çoğu, salgının maliyetlerinin katlanarak arttığını bu sebeple de salgınla mücadele önlemlerinin gevşetilmesini savunuyor.

DIŞ TİCARET ALMANYA İÇİN ÖNEMLİ

İhracatın önemli rol oynadığı ekonomisiyle Almanya’nın kısa dönemde kriz öncesi tabloya dönebileceği düşünülmüyor. Diğer Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında Almanya’daki daralma daha hafif gerçekleşti. Fransa, İtalya ve İspanya’da ilk çeyrekte daralmanın %5 olacağı tahmin ediliyor. Buna rağmen Almanya’daki ekonomik rakamlardaki iyileşmelerin, diğer ülkelerdeki iyileşmelerle ilişkili olduğu vurgulanıyor. Almanya ihracatının % 59’unu Avrupa’ya; % 37,5’ini ise Euro kullanan ülkelere yapıyor. Bu sebeple de Avrupa içi sınırların açılması ile Avrupa çapında konjonktür programları sadece Güney Avrupa ülkelerinin değil Almanya’nın da çıkarına bulunuyor. Bunun dışında uluslararası ticaretin zayıflaması ve tedarik zincirlerindeki kırılmalar, iç tüketimin artırılması ve tedarik zincirlerinin kısaltılmasıyla göğüsleneceğe benziyor. Almanya’nın kriz öncesi seviyeye ancak 2022’de erişebileceği hesaplanıyor.

korona-nin-alman-ekonomisine-etkileri-732874-1.

EKONOMİYE DEVLET DESTEKLERİ

Ancak Maliye Bakanı Scholz geçen hafta yaptığı açıklamada, vergi gelirlerinin 2020 yılında beklenenden 100 milyar Euro daha az olacağını öngörmüştü. Buna rağmen, kemer sıkma politikalarının yerinde olmadığını eklemişti. Krizin etkilerini hafifletmek için de Mart sonunda açıklanan 156 milyar Euro’luk ek bütçenin, yeni bir büyük çaplı konjonktür programıyla desteklenmesi bekleniyor.

Almanya’nın borçlanma maliyetleri, düşük faizler nedeniyle şimdilik yüksek bulunmuyor. Yine de bu borçların ödenmesinde hangi kaynakların kullanılacağı sorusu gündemi meşgul ediyor. Tasarrufun devlet harcamalarını azaltarak, en fazla zayıfları vuracağı vurgulanıyor bu sebeple de krizin bu aşamasında kabul edilecek gibi görülmüyor. Bu konuda Sosyal Demokratlar’ın (SPD) Eşbaşkanı Saskia Esken, servet vergisi ve yüksek gelirlerin vergilerinin artırılmasını gündeme getirmiş, Hristiyan Demokratlar’ın (CDU) ekonomi kanadı ise buna karşı çıkmıştı. Ancak bu tartışmanın orta vadede Alman siyasetini meşgul edeceğini görmek zor değil.

İSTİHDAM PİYASASI

Ekonomik daralmanın önemli bir sonucunu da işsizlik oluşturuyor. Ancak işsizlikte artışlar yaşansa da kısaltılmış iş ödenekleriyle büyük çapta işsizlik şimdilik önlenmiş gibi görülüyor. Almanya son 14 yılda çalışan sayısında sürekli bir artış yaşamış, 2019 yılında çalışan sayısı 45 milyona ulaşmıştı. Korona krizi neticesinde ise nisan ayında işsizlik gecen yıla kıyasla 415.000 arttı. İşsizlik sayılarının görece düşük olmasında kısaltılmış iş yatıyor. İşverenler şu ana kadar 10 milyon civarında çalışan için kısaltılmış işe (Kurzarbeit) başvurmuş durumda, ancak gerçekten kısa işe çıkan çalışan sayısı, 10 milyonun altında kalabilir.

İşsizlik şu an için dramatik boyutlara ulaşmamış olsa da firma içi tasarruflar veya zayıf rezervlere sahip orta ve küçük işletmelerin iflası, kısaltılmış işten yararlananların bir kısmının, kalıcı olarak işsiz kalmasına yol açabilir. Özellikle kültür ve eğlence sektöründe bu tehlike yüksek görünüyor. Bu sebeple de kültür sektörüne ek desteklerin geleceği duyurulmuştu. Nisan ayında verilen kararla, gastronomi sektörü için de KDV oranları 1 Temmuz 2020 ile 30 Haziran 2021 arasında geçerli olmak üzere %19’dan yüzde %7’e çekilmişti.

Önlemlerin gevşetildiği içinde bulunduğumuz dönemden sonra bu sektörlerdeki toparlanmanın seviyesi ve hızı da işsizlik rakamlarına yansıyacak gibi duruyor. Buna rağmen şimdiden çeşitli sektörlerden firmaların iflas açıkladığı, önemli sayıda firmanın ise iflas duyurusundaki erteleme imkânları ve devlet yardımları sayesinde iflası ertelediği konuşuluyor.

KRİZİN UZUN DÖNEM ETKİLERİ

Almanya da krizin ekonomik etkilerini yoğun olarak hissediyor. Kısa vadede iktidar partileri özellikle Hristiyan Demokratlara verilen destek artıyor görünüyor, yine de de krizin orta vadede halkın siyasi tercihlerine nasıl yansıyacağını şimdiden görmek pek mümkün değil. Bunun dışında salgının bazı kalıcı sonuçlar doğuracağı da düşünülebilir. Bunların başında, devletin artan rolündeki kalıcılık, belirli mesleklere verilen değerin artması, çalışma alışkanlıklarındaki değişmeler sebebiyle ulaşıma olan talebin azalması, tüketim alışkanlıklarında değişmeler ve dijitalleşme sürecinde hızlanma geliyor.

Gelişmelerin, toplumun zayıf tabakalarında kalıcı yaralar açmasını engellemek için de salgınla mücadelede atılan veya atılmayan her adımın; toplumsal paylaşıma etkileri açısından değerlendirilmesi gerekiyor. Bu konuda da hükümete ve organize gruplara büyük rol düşüyor.