Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülke ekonomilerinden sadece mart ayında 83,3 milyar dolarlık rekor bir çıkış gözlendi. Küresel finansal krizin hemen ardından bunun yaklaşık üçte biri, 26,7 milyar dolarlık çıkış gerçekleşmişti

Koronavirüs ve GOÜ ekonomileri

Koronavirüs salgınının yarattığı ekonomik krizin dünya ekonomisine yayılması eşi benzeri görülmemiş bir hızda gerçekleşti. 2007-2008 küresel finansal krizinin Amerikan konut piyasasından Yunanistan, İspanya, Portekiz, Avrupa’nın güney ülkelerine uzanması bir yıl almışken, bu kez Çin’in Vuhan eyaletinde patlak veren pandemi üç ayda neredeyse tüm coğrafyalara bulaştı.(Bu da finansta yaygın virütik bir ifade.)

Küresel finansal krizle ilgili kapsamlı bir araştırma kaleme alan tarihçi Adam Tooze’a göre, virüsün Batı dünyasında İtalya, İspanya ile başlayıp ABD’ye atlamasıyla sağlık krizi finansal krizi tetikledi. Buna karşın Brezilya’dan Arjantin’e Hindistan’dan Tayland Malezya’ya kadar gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) henüz tıbbi vaka sayıları belirgin biçimde artmadan ekonomik kriz kapıyı çalmıştı bile.

GOÜ’LERDEN BÜYÜK ÇIKIŞ

Büyük bankaların araştırma kuruluşu Uluslararası Finans Enstitüsü’ne göre dünya borsalarındaki hisse senetlerinin toplam değeri kısa sürede %20 azalarak 70 trilyon doların altına düştü. Sadece Mart 2020’de Türkiye’nin de aralarında bulunduğu “yükselen ülkelerden” 52.4 milyar doları hisselerden, 31 milyar doları tahvillerden olmak üzere 83.3 milyar dolarlık rekor bir çıkış gözlendi. Küresel finansal krizin hemen ardından bunun yaklaşık üçte biri, 26.7 milyar dolarlık çıkış gerçekleşmişti.

Aynı dönemde çıkışların 966 milyon doları borsadan, 2028 milyon doları hazine kağıtlarından gelmek üzere yaklaşık 3 milyar dolarlık sıcak para Türkiye’yi terk etti. Böylelikle yabancıların portföyündeki kamu kağıtları stoku 10 milyar doların altına inerken, borsa yatırımlarıyla yabancıların toplam pozisyonu 32 milyar dolara geriledi.

GOÜ’LERİN CEPHANESİ TÜKENDİ

Gelişmiş ülkeler, başta 2.2 trilyon dolarla ABD gelmek üzere, birbiri ardına para ve maliye politikası niteliğinde ekonomiyi canlandırma paketleri açıklıyorlar. Buna karşın GOÜ’lerin çoğu yetersiz döviz rezervleri; ciddi bütçe açıkları; küresel krizden bu yana çoğunlukla özel sektörde, özellikle de finansal olmayan şirketlerde yoğunlaşmış dış borçlar/döviz borçları ile krize yakalandılar. Üstelik başta petrol, düşen emtia fiyatları da birçok GOÜ’ye darbe vurdu. Türkiye kayda değer bir hammadde üreticisi sayılamayacağı için son gelişme lehine olduysa da, yukarıda sayılan diğer tüm makro sorunlar ekonominin fazlasıyla belini büküyor. Bu nedenlerle küresel yardım inisiyatifleri gerçekleşmezse, GOÜ’lerin kendi iç dinamikleriyle ekonomilerine ivme kazandıracak cephanelikleri bulunmuyor.

KRİZ NEDEN GOÜ'LERİ SERT ÇARPTI?

GOÜ’lerin birçoğunda çok önemli bir döviz kazanç kapısı olan turizm çökmüş durumda. Biz güneydeki açılamayan otelleri konuşurken, Tayland’da turistler ortadan kaybolunca fillerin açlıktan kırıldığı, Peru’da İnka başşehri Machu Picchu’nun kapatıldığı, Afrika’da safari sektörünün çöktüğü bildiriliyor.

Avrupa ve Kuzey Amerika’da en fazla hizmetler sektörü zarar görüyor. Perakende ticaret, eğlence, lokanta-kafeler, ulaştırma sektöründe istihdam edilenler arasında çok sayıda GOÜ yurttaşı çalışan var. Nijerya, Filipinler, Lübnan gibi birçok GOÜ’nün ekonomisi işçi dövizleri ile dönüyor.

Uçuşlar iptal edilince Kenya’nın taze çiçek üreticileri ürünlerini Batılı müşterilere gönderemiyor. Sınırların kapanmasıyla Doğu Avrupalılar başta Fransa, Almanya, İngiltere gelmek üzere Batı Avrupa ülkelerine; Meksikalılar ABD’ye gidip tarım hasadını kaldıramıyor. Çilekler, kuşkonmazlar toplanamazken bir “kaybet-kaybet” durumu ortaya çıkıyor.

Polonyalılar-Macarlar arasında yaygın; hafta içi İngiltere gibi ülkelerde mesai yapıp işçi koğuşlarında yaşayıp; hafta sonunu charter uçuşlarıyla ailesinin yanında geçirmeye dayanan “iki mekanlı” istihdam tipi kayboluyor. GOÜ’lerin salgın karşısında tamamen kapanmanın ekonomik faturasını üstlenmeye cesaret edememeleri hastalığın yayılmasına, bütün dünyanın daha ağır bir fatura ödemesine neden olabilir. Buna karşın ekonomileri darboğazda bulunmasına karşın Hindistan ve Güney Afrika Türkiye’nin yapamadığını yapıp sıkı bir sokağa çıkma yasağı uygulamaya başladılar.

TÜRKİYE NİYE SWAP PROGRAMINDA YOK?

ABD 2009’daki gibi kritik gördüğü ülkelerin merkez bankalarına swap hatları açarak, dolar likiditesiyle hem ödemeler sistemini rahatlattı, hem de ABD dolarının daha fazla değerlenmesini engelleyici bir adım attı. Programa AMB, Japon, İsviçre, Avustralya merkez bankalarının yanı sıra Brezilya, Meksika, Güney Kore de dahil edildi. Güney Afrika, Hindistan, Tayland gibi bazı G-20 ülkeleri gibi Türkiye de liste dışı bırakıldı. Tayyip Erdoğan’ın tüm çağrılarına karşın ABD’yle ticari ilişkilerin sınırlılığı, ekonominin kırılganlığı, merkez bankasının bağımsız olmaması Türkiye’nin çizik yemesinin nedenleri olabilir. Bir de, Londra ile geçen yılki swap savaşı nasıl geri teptiyse , rahip Brunson tartışması sürecinde TCMB rezervlerinden ABD hazine kağıtlarının neredeyse sıfırlanması kararının bugün diyetinin ödendiği düşünülebilir.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

IMF genel direktörü Kristalina Georgieva “yükselen ülkelerin” 2.5 trilyon dolarlık desteğe ihtiyaç duyduğunu düşünüyor. Şimdilik en yoksul ülkelere yönelik 50 milyar dolar dışında hiçbir ülke IMF’nin kapısını çalmadı. Muhtemelen yumurtanın kapıya dayanması, ilk “teslim bayrağını” başka ülkelerin çekmesi bekleniyor.

GOÜ’lere yönelik en kapsamlı kurtarma paketi önerisi BM Ticaret Kalkınma Konferansı’ndan (UNCTAD) geldi. Kurum üç ayaklı bir finansman programı öneriyor:

■ Özel çekme haklarının (ÖÇH) kapsamının genişletilmesiyle 1 trilyon doların serbest kalması, (ÖÇH basitçe bir ülkenin kendi yerel parasıyla IMF tarafından küresel rezerv paraya erişmesi anlamına geliyor.)

■ Bu yıl GOÜ’lere ait 1 trilyon dolar borcun iptal edilmesi,

■ Sağlık sistemlerinin ayağa kaldırılması amacıyla 500 milyar dolarlık Marshall Planı’ndan bağışlar dağıtılması.

UNCTAD COVID-19 RAPORU

UNCTAD önerilerini ayrıntılandırdığı “Covid-19 GOÜ’lere Şok” başlıklı bir rapor yayımladı. Raporda salgının sonuçlarını tahmin etmenin giderek güçleştiği, ancak aşağıdaki nedenlerle kalkınan ekonomiler için aşağıdaki risklerin ortaya çıkmasının beklendiği ifade ediliyor :

Birincisi, eğer depresyon savuşturulabilirse bile küresel ekonomiyi bu yıl bir durgunluk bekliyor. İkincisi, 2010’dan sonra gözlemlenen hızlı toparlanmanın, bu kez Çin’in kapsamlı ekonomik canlandırma harekatına girişecek gücü olmaması da dahil, zayıflayan kamu sektörü, daralan mali alan, net hata noksan kalemlerine yansıyan kural dışı finansal akışlar nedeniyle tekrarlanması beklenmemeli. Üçüncüsü, dış ticaretin hızlıca canlanması da, muhtemelen, tedarik zincirlerinin basitleştirilerek revize edilecek olması kaynaklı güç görünüyor. Dördüncüsü, emtia fiyatlarının kısa sürede toparlanması da olası gözükmüyor. Beşincisi, GOÜ’ler Küresel Finansal Krizden sonra hem rezerv paralar cinsinden özel borçların artması, hem de alacaklıların resmi kuruluşlardan öte yabancı bankalar ve hedge fonları gibi özel aktörler haline gelmesiyle yeni kırılganlıklar peydahladılar. Sonuncusu da, GOÜ’lerin uluslararası rezervleri tarihsel standartlara göre yüksek düzeyde bulunsa da (Türkiye için bu durum bile geçerli değil) tahkimat Covid-19’un yarattığı büyük sarsıntıyı kaldıracak güçte değil.

UNCTAD’IN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

UNCTAD çözüm önerilerini de 5 maddede topluyor :

Birincisi, IMF’nin ÖÇH kotalarını yoksul ülkelere aktarması gerekiyor. İkincisi, IMF tarafından sermaye kontrolleri gerekli, sürekli ve meşru bir hak olarak tanınmalı. Üçüncüsü, dış borç ödemelerinde geçici durdurmalar borçlu ülke tarafından tek taraflı yürürlüğe sokulabilmeli. Dördüncüsü, yeni bir borç iyileştirme programı tasarlanmalı. Dünya Bankası’nın dünyanın en yoksul 76 ülkesi için attığı adımın kapsamı genişletilmeli. Beş, en yoksul GOÜ’ler için Resmi Kalkınma Yardımı (Official Development Assistance) yükümlülükleri yerine getirilmeli.

Yeni bir dünyaya atım atarken, eski küresel yönetişim zihniyetinin pespayeliği apaçık ortaya çıkarken, UNCTAD’ın önerileri tartışmalar için bir başlangıç noktası olma niteliğiyle büyük önem taşıyor.