İliç’teki felaketin tehlikeli olmadığını savunanlarla mühendisler farklı düşünüyor. Altın madenlerinı tez konusu yapan Küçük, "Siyanürlü su toprağa, suya, havaya sızıyor. Bölgedeki köyler hemen boşaltılmalı" diyor.

Madenlere kilit, bölgeye tahliye
Göçük altındaki işçileri arama çalışmalarına ara verildi. (Fotoğraf: AA)

Semra KARDEŞOĞLU

Cemalettin Küçük, TMMOB (Türkiye Mimar Mühendis Odalar Birliği)’de yöneticilik yapmış bir metalurji mühendisi. Yüksek lisans tezi altın madenlerine ilişkin. Altın madenlerinin yol açtığı yıkıma karşı uzun yıllardır mücadele veriyor. Üstelik İliç’teki felaket için 11 yıl önce uyarı yapmış bir isim. İliç’te 9 işçinin kaybolduğu felaket sonrası ‘Endişe edecek bir durum olmadığını’ söyleyenlere karşı çıkıyor Küçük. Riskin büyük olduğunu savunuyor. Sorduk, yanıtladı.

Cemalettin Küçük
Metalurji Mühendisi

İliç’e ilişkin 11 yıl önce uyarı yaptığınız söyleniyor. Nedir bunun aslı?

Bir belgesel çekildi. Özer Akdemir’in ‘Fırat’ın Siyanürle İmtihanı’ belgeseli. O belgeselde benden de görüş alınmıştı. O zaman da söyledim evet, bu riski. Buna şimdi kaza deniyor ya hayır, bu kaza değil. Uzun süreli planlanmış, kasıtlı bir cinayet. Çünkü o işletmeye ruhsat verenler de işletenler de sonucu biliyordu. Ama kazanın işletmenin çalıştığı süreçte yaşanması beklenmiyordu. Üretimi bitirip çekip gittikten 10 -20 yıl sonra olabileceğini düşünüyorlardı. Öyle olmadı.

ALTINLA YOKSULLAŞANLAR

Siyanürle altın aranmasının riskli olduğunu söyleyenlere karşı “İyi de çıkarmayalım mı, bu büyük bir ekonomik değer” diyenlere ne yanıt verirsiniz?

Altın bir spekülasyon aracıdır. 2000’li yıllarda onsu 200 dolar iken bugün 2 bin dolar. 2000 yılından bugüne kadar 500 ton altının üretildiği beyan ediliyor. 500 ton altının karşılığı para bassak ortaya çıkan zararı karşılayamayız. ABD Montana’da 1998’de bir ocak kapanıyor. İşletmeninin yarattığı zararı azaltmak için 1 milyar dolar bütçe ayrıldı. Bakın ortadan kaldırmak için demiyorum çünkü tümden ortadan kaldırmak mümkün değil. Bir de 2000’lerin başında bütün madenleri çıkarırsak borcumuzu ödüyorduk. Ne oldu? Hepsini çıkardık. Borcumuz da katlandı. Eşme’ye Bergama’ya bakın, halkına bakın. Hepsi yoksullaşmış. İliç’teki hayvan sayısının ne kadar azaldığını gördük.

Altın aramasında siyanürle birlikte başka zararlı elementlerin de açığa çıktığını söylüyorsunuz? Nasıl gerçekleşiyor bu?

Altın ararken sadece kullanılan kimyasal değil kayacın kendisi de kimyasal. Ağır metaller barındırıyor. Gümüş çıkarılacak diyelim. Ona uygun bir kimyasal kullanıyor. Gümüşü alıyor geride kalan zararlı elementlerin ne yapılacağı ile ilgilenmiyor. Kayaçtaki o maddeler hava ya da suyla temas ederek yayılıyor. Bir de şu var çıkarılan pasanın barajın yakınında olduğu söyleniyor. Yakın falan değil burası Karasu, Sabırlı deresinin içi. Dolayısıyla Fırat. Şu an o kimyasallar ve altın yeraltı sularına sızıyor.

HAVAYA, SUYA KARIŞIYOR

Ama bazı uzmanlar endişelenecek bir durum olmadığını savunuyor. Doğru olabilir mi bu?

Bugün asıl suçlu ‘tehlike yok’ diyendir. Şu an siyanürlü su ağır metallerle birlikte yer altına iniyor. Sıvı altın da var. Kimyasallar kayaçlardaki sadece altını değil, ağır metalleri de çöze çöze gidiyor toprağa. Arsenik de dahil. Erzincan İliç’te başka pınarlardan çıkacak bu ağır metalli su. O zamana kadar kimyasal yapısı değişecek buharlaşacak maddeler de var. Asidik bileşikler. Bugün yaz olsa örneğin ağaçların üzerinde yaprak olsa hepsi yanacaktı. 2006’da Uşak Eşme’de böyle oldu. İnsanlar zehirlendi. Bergama ve Eşme’de hayvan üreticilerine sorulmalı, engelli, çift başlı kaç hayvan doğdu.

Siyanürlü altın aranmasına karşın Bergama’da büyük bir mücadele verildi. O mücadeleden kalan ne oldu bugüne?

Bergama olmasa bu yıkım faaliyeti 20 yıl daha erken başlayacaktı. 1997’deki Danıştay kararında “Siyanürlü altın arama şirketlerine bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir” denildi. Ama sonra hukukun arkasından dolanılarak büyük yıkım getirecek o süreç başladı 2000’lerde.

Kaza olmadan önce de o madende çalışanlar zarar görmüyor muydu?

Olmaz olur mu? Sadece bu yıkımda şiddeti arttı. Orada ceviz ağaçları, hayvanlar, arılar olumsuz etkileniyordu.

İliç’te oluşan riski durdurma imkanı yok mu?

Burayı kapatmak yetmez. Etraftaki köyler dahil olmak üzere bölgede yaşayanları yeni bir yere taşımalı. Geçimlerini sağlayacak iş imkanları yaratılmalı. Çünkü kirletmeye devam edecek. Bölge halkının sağlığı da sürekli kontrol edilmeli. Uzun süreye yayılan etkiler var.

Maden sahalarının aşırı yaygınlaşmasına tepkiler var. Yabancı şirketlerin gelip altın aramasına. Yerli firmalar yapsa sorun çözülür mü? Kaldı ki ortaklar da yerli.

Şirketlerin önünü açan yasal değişiklikleri bir bütün olarak ortaya koyup hayata geçirdiler. Yasa ve yargı kararlarına da uymadan yürütüyorlar. Hatırlatayım, Irak işgal altında ama maden kanunu ve petrol kanunu daha özgürlükçü. 1908 Lahey Adalet Sözleşmesi’nde “Bir ülke işgal altında olsa bile o bölgenin kaynakları bölge halkı için kullanılır” der. Tamamı yerli olsa da sorun değişmez. Bu şirketler kendi ülkelerinde de yapıyor, sadece orada çok göz önünde değiller. Sonuç olarak ne özel ne kamu, bu madenler tamamen kapatılmalı. Toplumu altının ışıltısıyla kandırmaya kalkmasınlar. Dünyadaki altın yıllarca insana yeter.

KIRMIZI SU AKABİLİR

Ne yapılmalı öyle ise?

Kayaç bilimci, biyolog, bitki hayvanla ilgili bilim dallarından insanlar TMMOB, TTB ve akademisyenler bir araya gelecek. Görüşlerinden faydalanılacak. Yoksa mesela Kemah’ta çok güzel bir çeşme var. Birkaç ay sonra oradan kırmızı bir su akabilir ya da altın pırıltılı saydam su. Zehir akar anlamayız. Geleceği de yok eden bu mantıktan çıkılmalı.

RİSKLİ ALANLARA DİKKAT

İliç gibi benzer risk taşıyan alanlar var mı?

Uşak Eşme, Bergama, Efem çukuru, Bolkar Dağları, Gümüşhane ve Fatsa. Sadece altın değil bakır da kimyasal kullanılarak çıkarılıyor. Bu bölgelerde benzer felaketler her an yaşanabilir.