Toplumun hemen her kesimi ayakta ama Meclis muhalefeti yaklaşık altı ay sonra yapılacak yerel seçimlere sıkıştı. Gerekli özeleştiri sürecini yerine getiremeyen muhalefet partileri halkı unuttu, türlü hesaplar içinde. Sorunlarla baş başa bırakılan halkın muhalefeti hesap vermeye zorladığını belirten Siyaset Bilimci Ahmet Murat Aytaç’a göre, muhalefetin yapamadıklarının faturasını toplum ağır şekilde ödemek zorunda kalıyor.

Masum değilsiniz hiçbiriniz
Muhalefetin sessizliğine rağmen toplumun bütün kesimleri, iktidar politikalarına tepkili. (Fotoğraflar: BirGün-Depo Photos-DGD SEN)

Öncü DURMUŞ

İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, çevreciler, meslek örgütleri... Toplumun hemen hemen her kesimi iktidarın yıkım politikalarına karşı ayakta. Ayağına gelen fırsatı mayıs seçimlerinde tepen meclis muhalefeti ise hiç bir şey olmamış gibi siyaseti yine sandığa endekslerken yenilginin suçunu da birbirinin üzerine atmayı sürdürüyor. CHP’den İYİ Parti’ye kimse suçu kabul etmiyor. 

Yaklaşık 6 ay sonra yapılacak yerel seçimler öncesi kulisler hareketlenirken muhalefetin önceliği halkın sorunları değil, adaylar, ittifaklar, pazarlıklar. Toplumda büyük bir yenilgi havası ve hayal kırıklığı yaratan muhalefetin bu tavrı kitlelerin muhalefete olan öfkesini daha da büyütüyor.

BİRBİRLERİNE PAS ATILIYOR

Bugün gelinen süreçte ise değişim, dönüşüm tartışmaları, yeni dönem siyasetinin belirlenmesi halkın en çok duyduğu kelimeler arasında. Ancak pratik süreçte asıl olan gerçekten böyle mi bir tartışma konusu. Toplumda büyük bir yenilgi havası ve hayal kırıklığı yaratan muhalefetin seçimlerden sonra bu havayı kıramayaşı halkın gözünde hem AKP iktidarının yenilebileceğine hem de yapılan siyasete karşı güvensizlik yaratmış durumda. Bu güvensizlik de tartışmaların bir boyutunu İttifak olmazsa yerel seçimler de gider gibi toplumu göz ardı eden söylemlere bırakıyor. Birbirlerine pas atarcasına yapılan açıklamalarda hiç kimse sorumluluğu kabul etmiyor.

Son dönemde partilerin  ve parti içindeki aktörlerin birbirleri hakkında yaptıkları açıklamalardan bazıları şöyle:

- CHP Lideri Kılıçdaroğlu seçimlere yönelik, hakkında yapılan partiyi sağa çekti açıklamalarını reddetti. Kılıçdaroğlu ”Sağ anlayış eleştirilerine katılmıyorum. Seçim yenilgisi üzerinde en büyük etki ittifakı yeterince anlatamadık” dedi.

- İYİ Parti Lideri Meral Akşener geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada 2018 yılında Kılıçdaroğlu’nun Abdullah Gül’ü önerdiğini belitti. Kendini ön plana çıkaran Akşener, ‘O seçim kazanılsın diye ben zehir içtim’ dedi. Akşener yerel seçimlerde kendi adayları ile çıkacaklarını ittifakın zarar verdiğini de savundu.

- TBMM ortak grup kuran Saadet ve Gelecek Partileri Liderleri Temel Karamollaoğlu ve Ahmet Davutoğlu’nun önceki gün yaptığı ortak açıklamalarında "Muhalefetin dağınık olduğu doğrudur, biz toparlamaya çalışıyoruz” ifadeleri yer aldı. Neredeyse hiçbir özeleştiri sürecinin içerisinde olmayan Davutoğlu, bu konuşmasında var olan dağınıklık haline müdahale konusunda tek ümitli hamlenin kendileri olduğunu dile getirdi.

- Eski CHP Milletvekili Atilla Kart 2017’deki Anayasa değişikliği referandumunda geçerli sayılan mühürsüz oylara dair itirazı partinin merkezi tarafından engellendiğini açıkladı. Detaylı bir çalışma yaptıklarını ve partinin önce bu itirazı kabul edip sonra reddettiğini aktaran Kart’a dönemin CHP Grup Başkanvekili Bülent Tezcan cevap verdi. Tezcan, “Hukukçular, AİHM’e ikinci bir dava açılmasının uygun olmadığını söylediler. Biz de isterse AİHM’de kendi adına dava açabileceğini söyledik" diye konuştu.

- Seçimlerden sonra görevden alınan CHP Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel de hiçbir suçunun olmadığını savundu. Geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada seçim akşamı partisinin veri sisteminin çöktüğü eleştiriler hakkında “Sistemimiz tıkır tıkır çalışıyordu. İllerden gelen veri akışında sıkıntılar oldu. Ayrıca bu sonuçlara benzer anketler de partinin merkezine seçim önceleri geldi. Ancak Genel Merkez bu anketleri dikkate almadı” dedi.

- İstanbul il Örgütü Başkanı Canan Kaftancıoğlu da seçimlerde İstanbul İl Örgütü bütün görevleri başarıyla yaptığını savunarak “Sandık güvenliği ve veri akışı konusunda İstanbul örgütünün bir eksiği olmadığı gibi teşekkürü hakeden başarısı olmuştur. Diğer illeri bilmiyorum” dedi.

Muhalefetin yenilginin çıktılarını doğru değerlendiremediklerini vurgulayan Siyaset Bilimci Ahmet Murat Aytaç gelinen son süreci değerlendirdi.

Ahmet Murat AYTAÇ

KAZANMAYI DEĞİL YENİLMEYİ DE BİLMİYOR

Seçim yenilgisini ‘bozgun’ olarak tanımlayan Aytaç, sürecin uzamasıyla ortaya pek de iç açıcı tablo çıkmadığını belirterek şu ifadelere yer verdi:

“Gördüğümüz kadarıyla muhalefet sadece kazanmayı değil, yenilmeyi de bilmiyor. Muhalefet ilk kez yenilmiyor. Bu sefer farklı olan şu; toplum ilk defa seçim yenilgisine dair ileri sürülen gerekçeleri dinlemeyi, bu geçti şimdi önümüzdeki süreçlere bakalım telkinine kulak vermeyi reddetti. Bugüne kadar “hile yapıldı”, ”seçimlerde devlete karşı yarıştık” gibi argümanlarla durumu idare eden muhalefeti alışkın olmadığı bir şekilde hesap vermeye zorladı. Oysa seçim yenilgisinin ardından muhalefette açığa çıkan eğilimler toplumda muhalefetin gerçek bir siyasi aktör olamadığının, kendini siyasetin koşullarını belirleyecek bir fail olmaktan çok, başkalarının yarattığı koşullara ve koyduğu kurallara tabi bir mağdur gibi sunuyor. Seçmenlerde yaşanan hayal kırıklığı seçim yenilgisinden çok muhalif siyasetçilerin bu yenilgiyi ele alma ve açıklama süreci oldu bence. Herkes kendi üstüne düşeni yaptığını, ama diğerlerinin hataları yüzünden seçimin kaybedildiğini söylüyor. Tabii bu yoldan kendini fail olmaktan da çıkarıyor ve toplum nezdinde bunlar hiçbir iş başaramaz izleniminin güçlenmesine yol açıyor.

BEDELİ ÜLKENİN EMEKÇİLERİ ÖDEYECEK

AKP’nin politikaları karşısında etkisiz kalan muhalefetin olduğunu belirten Aytaç, “Bugün Türkiye’de maneviyatı geliştirme adı altında ÇEDES Projesi ile karma eğitim, emekliliği teşvik gerekçesiyle işçilerin kıdem tazminatı, OVP yoluyla ekonomik istikrarı arttırmak gerekçesiyle insanların yaşam standartları tehdit ediliyor. Gençler, işçiler, emekçiler ve başka birçok toplumsal kesim iktidarın izlediği yanlış ekonomik ve sosyal politikaların bedelini ödemek zorunda bırakılacak” ifadelerine yer verdi.

Muhalefetin sorumluluktan kaçmamasını ve yönünü topluma çevirmesini belirten Aytaç, “Halk adına konuşan, halkı temsilen yetki isteyen ve kullandığı yetkilere kıyasla hesap verme eğilimi çok güdük kalan bu yüzeysel demokrasi anlayışının ötesine geçmek çözüm yolumda atılacak ilk ve en önemli adımdır diye düşünüyorum. Siyaseti tabana yaymak, özgür eleştiri ve tartışmayı tüm yaşam alanlarının işleyiş biçimi haline getirmek, hak aramayı suç olmaktan çıkarmak, her türlü darbeye, otoriterliğe ve baskıya karşı olan bir “dirençli demokrasi” yaratmanın ön koşuludur” dedi.