Nâzım Hikmet, doğumunun 122’nci yılı etkinlikleri kapsamında edebiyat ve fotoğraf sanatlarını buluşturan sergiyle Mecidiyeköy Sanat’ta anılıyor. 21 sanatçı usta şairin şiirinden ilhamla memleketin insan manzaralarını yansıtıyor.

Memleketimden insan manzaraları
Fotoğraf: Meriç Aktay

Deniz Burak BAYRAK

Mecidiyeköy Sanat’ta açılan Memleketimden İnsan Manzaraları adlı sergi, adını şairin edebi zenginlik açısından eşsiz şiirinden alıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Nâzım Hikmet Vakfı işbirliğiyle yaşama geçen sergi, Nâzım Hikmet Vakfı ve Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu ortaklığında gerçekleşen ve 51 ilden 346 amatör ve profesyonel sanatçının katıldığı yarışmanın sonucunda sanatseverlerle buluşuyor.

Memleketimden İnsan Manzaraları gerçekten ülke ve ülke insanın hâlini gözler önüne seriyor. İstanbul’dan Bursa’ya, Hakkâri’den Van’a şehirlerin ve köylerin sosyolojik panoramasını sunan sergide toplam 20 sanatçıdan 105 fotoğraf var. Değindikleri birçok konu her gün karşılaştığımız, az çok fikir sahibi olduklarımızken bazıları halı altına süpürdüğümüz, umursamadığımız ya da iktidarlar tarafından gösterilmeyen, konuşturulmayanlar.

İNSAN BİR ŞEHİR OLSA…

Yarışmada 3 ödül ve 3 mansiyon ödülü verilmiş. Ayrıca 15 sanatçının eserleri de sergilenmeye layık görülmüş. Peki kazananlar ve irdeledikleri neler? Yarışmanın birincisi Mustafa Mesut Şık’ın “Güzergâh” adlı projesi. Şık, her gün geçtiği güzergâhta farklı yaşamlar ve insanlar görüyor. Şehrin en sevdiği kısımsa şehir merkezine uzak kenar mahalleler. Bu mahallelerdeki evler göçmen ve yoksullara ev olmuş. Şık şöyle diyor: “İnsan bir şehir olsa kalbi bu mahalleler olurdu.”

Duygu Çeltikli, Pehlivanköy’deki Pavli Panayırı’nı merceğine alıyor. Sanatçı panayırın Trakya kültürünü,  insanını ve rahat doğasını çok iyi yansıttığına inanıyor. İkinci olan sanatçı “Panayır kültürü her zaman yaşatılmalı” diyor.

Kenan Demir’in üçüncülük alan serisi ise bir yılı geride bıraktığımız büyük felakete sebep olan deprem gerçeğine çeviriyor kadrajını. Ama olaya biraz farklı bir açıdan bakıyor. Depremin ardından yıkım ekipleri ve yıkımdan çıkan inşaat malzemelerinden faydalanmak isteyenlerin arbedesini gösteriyor Demir bizlere.

Sergi 25 Şubat’a kadar açık.

KENTSEL ÖLÜŞÜM

Tabii konular sadece bunlarla bitmiyor. Memleketin konusu sadece yaşanan hukuksuzluklarla bitmiyor ki. Kadıköy’ün Fikirtepe semtinde yaşananlar bunlardan biri. 2007 yılında imar planına alınarak dönüşüme başlanan semtteki sakinlerle ilgili Abdullah Agâh Öncül şöyle diyor: “Dönüşümlerle mahalleli için köye dönme vakti geldi” ve ekliyor, “Böylesi bir kentsel dönüşüm belki de bir kesim için üzücü bir ‘kentsel ölüşüm’ olmuştur.”

Nâzım Hikmet yaşamı boyunca emeği önceleyen, insana yaraşır bir düzeni savunan eserler kaleme aldı. Şiirleriyle fotoğraf sanatını ortaklaştıran belki de en güzel örneklerden biri Onur Altunsaray’ın işleri diyebiliriz. Sanatçı emeğin değerini bilen insanların sabah yola düştükleri anları gösteriyor. Nâzım’dan insan, emek, var oluş ve kimlik sorunlarına dikkat çeken sanatçı toplumsal bir gerçekliğe objektifiyle değiniyor.

Fotoğraf: Ufuk Turpcan

O GÜZEL İNSANLAR…

Meriç Aktay ise bizleri depremde büyük kayıplar yaşayan Hatay’ın Altunözü ilçesine götürüyor. Fotoğraflarda mutlu, gülümseyen, huzurlu insan yansımaları yazarın notunu okuduğumuz zaman hüzünlü bir duygu yoğunluğuna sebep oluyor. Fotoğraflardaki bazı insanların depremde yaşamlarını yitirdiğini öğrenmek yaşamdaki hırs ve kavgaların ne kadar anlamsız olduğunu duyumsatıyor. Aktay projesini yitirdiğimiz bu güzel insanlara ithaf ettiğini söylüyor.

TOPLUMUN AYNASI

Fotoğraflar anlatmakla bitmiyor. Hakkâri’nin yaylalarındaki sıkı aile ve dostluk ilişkilerine tanık olurken koronavirüsün yaşlılar üzerinde bıraktığı fiziksel ve duygusal yalnızlığı duyumsuyoruz. Her çizgisi bir hikâye barındıran geleneksel dövme “deq”in Doğu’nun yaşlı kadınlarına ne çok yakıştığını söylerken Van’ın Başkale ilçesindeki deve çobanı Mustafa ve Baran’a bakıp neşeleniyoruz. Edirne Sınır Kapısı’ndaki Suriyeli mültecilerin yaşamak için aradıkları kaçışı ibretle izlerken bize hem yakın hem de oldukça uzak olan Afro-Türkleri tanıyoruz. Duvar resimlerinin toplumun aynası olduğunu aklımızdan geçiriyoruz.

PROSTESTOLAR

Türkiye olur da eylem, sokak, protesto olmaz mı? Hatırı sayılır ölçüde protesto görüntüleri de sergide kendine yer bulmuş. “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” pankartlarının başkahraman olduğu kadın mücadelesinin yansımalarına 1 Mayıs’ın şanlı enstantaneleri eşlik ediyor. İşçilerin şartlarının daha da iyileştirilmesi için aldıkları grev kararı da mekânda düşmanı yenecek büyük bir işçi direnişine selam gönderiyor.

Fotoğraf: Özensel Akarsu