Hint coğrafyası gençlerinden yaklaşık elli kişilik iki grubun bir caddede beyzbol sopası, demir çubuk ve bıçaklı kavgasında benim için en unutulmaz kare “Allahuakbar” diye bağıran dört kişilik gruptu. Önce uygar insanlığın dünyasını da kendi yaşadıkları o ilkellik cehennemine çevirmeye çalışan İslamcı militanların buralara da sıçrattığı bir kavga olduğunu düşündüm. Yanılmışım. Kavga edenler biri Hindistanlı, diğeri Pakistanlı iki mafiyöz grupmuş. Olan biteni olaya birlikte tanık olduğumuz, iki dili de iyi bilen ve iki kültürü de tanıyan Pakistanlı (modern dindar) dostum Ali açıkladı.

Bunlar Hong Kong’da (HK) soygun, hırsızlık, narkotik madde satışı, korsan taksicilik vs gibi yasadışı işler yapan çete mensuplarıymış. “Allahuakbar” diye bağıranlar ise Pakistanlı din kardeşlerine karşı Hindu Hintliler safında kavga eden Hint Müslümanlarıymış. Bir çete hesaplaşmasında tekbir getirmelerine çok şaşırmıştım. Aslında hiç şaşırmamak lazım. Malum, insanlığın başına bela olan it-uğursuzların hep arkasına saklandıkları bir “dava”sı olur. Bu çetecilerin davası da bir nevi Hint milliyetçiliği. Ülkeyi böldükleri için Pakistanlıları hain olarak görürler. Tanıdığım Hintli Müslümanların çoğunun aklı o kadar ağır bir düşmanlıkla bilenmiş ki, Pakistanlıları Müslüman bile kabul etmek istemezler. Aynı şeyi Pakistanlılar da onlar için düşünür. Yani bir din kardeşliği ki o kadar olur…

Ali, başlıktaki söz için “Bu söz sıradan bir Müslümanın düşüncesi veya inancı değil (Siyasal) İslamcıların yaydığı bir politik yalan. Zira İslam ülkelerinin kiminle savaştığına bir bakın. Ya birbirleriyle savaşıyorlar ya da ülke içindeki mezhepler, tarikatlar veya aşiretler birbirini yiyor. Sıradan bir dindar böyle bir kardeşliğin söz konusu olmadığını bilir ve bu soruyla ilgilenmez. Kardeşlik bilinci oluşturmak insani gelişmişlik düzeyi yüksek toplumların harcıdır. Oysa İslam toplumları çok ilkel, geri durumdalar ve ağır bir cehaletle malüller. İslamcılığın elindeki din hayatı kuşattıkça bu ilkellik ve cehalet daha da artıyor, tıpkı Pakistan’da olduğu gibi. İslamcılık kardeşliğin değil kin, nefret ve düşmanlığın yani insan ruhundaki kötülüğün dilidir. Benim inancıma göre, İslamcılık, Şeytan’ın dilidir” dedi.

Konudan uzaklaşmak pahasına Ali’nin sözlerine bir dipnot düşmek istiyorum: İslamcı gericiler Şeytan’ı kendilerinde değil dışarıda ararlar. Böylece, insani-ahlaki olarak ne kadar düşkünleşseler de her daim “masum” kalırlar ve imanlarına halel gelmez. Yani Şeytan onları kandırmış ve mağdur etmiştir (hep aciz, hep mağdur). Onlar da Şeytan’ı suçlayıp temize çıkarlar. Bir de kurban kestilermi tamamdır, pirüpak oluverirler…

Ali, Pakistan’dan yaklaşık yirmi yıl önce yani İslami gericilik ülkenin üstüne kâbus gibi çökerken ayrılmış. Dolayısıyla, o kâbusun ülkeyi ne hale getirdiğine tanıklık etmiş. “Hükümet ve Taliban mollaları birlikte mahvettikleri ülke çöktükçe, insanlar yoksullaştıkça bir sürü cahil-yobaz molla aracılığıyla daha fazla din sattılar. Bunlar özellikle küçük yerleşim birimlerinde bütün hayatı kuşatıp yaşanmaz hale getirdiler. “Müslümanlar kardeştir” lafını onlardan da çok duyardım. Bırak kardeşlik bilinci oluşturmayı, toplumu bir arada tutan ve farklıklarla birlikte yaşamayı sağlayan bütün sosyal kurallara ve dokuya da ağır zarar verdiler. Komşular ve hatta yakın akrabalar arasında bile düşmanlık oluşmasına yol açtılar. Halk, İslamcılığın onları daha iyi bir yaşam, güzel ve güvenli bir gelecek talebinden uzak tutmak için boyunlarına takılan bir kement olduğunu artık anlamaya başladı. Çünkü bu ilkellik bütün hayatı çürüttü…” diyor.

Ali’ye göre, “Batı’da olan ama İslam dünyasında olmayan şey akıl. İslam dünyası akıl düşmanı. İnsan aklı özgürleşecek diye ödleri patlıyor. İslamcıların Batı’ya düşman olmasının nedeni uygar dünyaya duydukları derin hased. Çünkü Batı’ya karşı her açıdan yenik durumdalar ve bu yenilgi her gün daha da ağırlaşıyor. Batı bilim-teknoloji ve refah üretirken onlar halkı ahmaklaştıracak yalan ve ağır cehalet üretiyor”.

Ali, bir Atatürk hayranıdır . Bu konuda başvuru kaynağı sayılan bütün eserleri okuduğunu biliyorum. Bütün İslamcıların ağır bir “Atatürk hasedi”yle kıvrandıklarını söyler. Ona göre, “Aklı Taş Devri’ne ait İslamcıları bu Atatürk hasedi öldürecek”.