Üstlendiği emperyalizmin BOP projesi taşeronluğu iflasla biten, Ortadoğu-Arap dünyasından dışlanan ve dolayısıyla bölgede liderlik fantezisi gerçeğin duvarına çarpan nev-zuhur Osmanlı şimdi Asya’da nüfuz alanları arıyor. İllaki bir şekilde liderlik taslayacaklar, hem de bu çapsızlıkla ve üstelik iflasa sürükledikleri bir ekonomiyle… Göz diktikleri nüfuz alanlarından biri de 300 milyon Müslüman nüfusuna sahip Hindistan. Yakında orada da […]

Üstlendiği emperyalizmin BOP projesi taşeronluğu iflasla biten, Ortadoğu-Arap dünyasından dışlanan ve dolayısıyla bölgede liderlik fantezisi gerçeğin duvarına çarpan nev-zuhur Osmanlı şimdi Asya’da nüfuz alanları arıyor. İllaki bir şekilde liderlik taslayacaklar, hem de bu çapsızlıkla ve üstelik iflasa sürükledikleri bir ekonomiyle… Göz diktikleri nüfuz alanlarından biri de 300 milyon Müslüman nüfusuna sahip Hindistan. Yakında orada da bozguna uğrayacaklarına bahse girerim. Hindistan’ın en nüfuzlu Müslüman ailelerinden birinden gelen eski dost Mahboub, şunları söylüyor: “Hintli Müslümanlar bugüne kadar sadece bir tek Müslüman lidere, Mustafa Kemal Atatürk’e, taparcasına saygı duydular. Halen birçok Müslüman’ın (hatta Hindu’nun da) evinde bir Atatürk resmi asılıdır.

Tarihte İngilizlere en ağır yenilgiyi yaşatan Atatürk, İngiliz emperyalizminden çok çeken Hintlilerin de kahramanıdır. Bizim için Türkiye demek Atatürk demektir. AKP, bu Atatürk sevgimizi kullanarak Hint Müslümanları arasında nüfuz kazanmaya çalışıyor. Birkaç (İngiliz dostu) yobaz mollayı ve ucuz yazarı satın alarak bunu yapamazlar. Çünkü bize din üzerinden hamilik taslamaya çalışanların aslında İngiltere adına konuştuğunu biliriz. İslamcılığın ve İslamcıların gerçek sahibi İngiliz emperyalizmidir. Batıyla işbirliği yapıp Müslüman Arap coğrafyasını yangın yerine çeviren, ülke savunması için emperyalizmle savaşan M. Kemal’in ordusunu ABD’nin Ortadoğu lejyonuna çevirmeye çalışanlara saygı duymamız için bir neden yok. Ülkeyi yağmalayıp ağır bir ekonomik krize soktuklarını da tabii ki biliyoruz. Müslüman dünyaya liderlik-hamilik taslayacaklarına aynaya bakmalılar”. Bence, bu lafları eden Mahboub da millettin bir ferdi sayılmamalı…

Uzay ajansı, İslami uzay

Bir Hong Kong TV kanalında haber yapımcısı olan David’in “Sizinkiler uzay ajansı kurdu” müjdesini okuyunca o kadar sevindim ki, hülooğğğ çekesim geldi. Ajansın bilim dünyasına “Yok artık!” dedirtecek nice araştırmaya imza atacağına eminim. Örn. zamanda (Bell laboratuarları gibi) yeteri kadar geri gidebilirlerse, Hz. Nuh’un cep telefonu sinyalini bile yakalayabilir ve oğluyla arasında geçen konuşmayı deşifre edebilirler. Böylece, “ahlaksız Batı”nın bilimi İslam âleminden arakladığını dünya-âleme ispat edebilirler. Daha da ilginci, bir türlü kuyruğunu tutamadıkları Şeytan’ın izine uzayda rastlayabilirler. Ne de olsa karargâhı uzayda bir yerlerde… (Bence, Şeytan çok yakınlarında. Kendi ruhlarına bakabilseler görecekler).

Diğer beklentim, “Konyalı bilim adamları”nın yarattığı “hem savaş helikopteri hem de tank olabilen ve görünmezlik özelliğine de sahip “İslamcı halüsinasyonların” seri üretimini başlatması. Bu onaylı bir proje olduğu için seri üretimi zaten çoktan başlamalıydı. Şöyle ki; bir AKP toplantısında bir Milli ve Yerli “yeni elit” söz alıp bu tank-helikopter zırvasına övgü düzmüş. “Bu zırvayı uyduran, inanan ve yayanları akıl hastanesine yatırın” demesi gereken malum zat ise övgü düzene teşekkür etmiş. O kadar yani…

“Niye alay ediyorsun, İslamcılar bilim yapamaz mı?” demeyin. Yapamazlar. Üstelik dünyada saygınlığı olan ülkenin yüz akı bilim kurumlarını kasten çökertirler. Ancak ilahiyat-diyanet içerikli masal-martaval külliyatı üretebilirler, daha fazlasını değil. İçlerinden bilim (ve sanat ve felsefe) yapabilecek çapta bir kişi bile çıkmaz. “Hazır çeşme akıyorken testiyi dolduralım” düşkünlüğüyle davranacak kadar onursuz, normalde ıskarta sayılması gereken yanaşmalar da bunlara dâhil.