Yerel seçimler sonrasında kentler açısından yeni bir döneme giriliyor. Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere birçok metropolde kazanan belediye başkanları, yeni bir anlayışla kentleri yönetecekleri sözünü veriyorlar. Bu yönde sembolik adımlar atılıyor, arkası gelecek deniliyor. Ankara’da kentin stratejik planını katılımcı bir süreç izleyerek hazırlama yönünde toplantılar yapılıyor. Konuya ilişkin haberleri okurken Ankara’nın başkent olduktan hemen […]

Yerel seçimler sonrasında kentler açısından yeni bir döneme giriliyor. Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere birçok metropolde kazanan belediye başkanları, yeni bir anlayışla kentleri yönetecekleri sözünü veriyorlar. Bu yönde sembolik adımlar atılıyor, arkası gelecek deniliyor.

Ankara’da kentin stratejik planını katılımcı bir süreç izleyerek hazırlama yönünde toplantılar yapılıyor. Konuya ilişkin haberleri okurken Ankara’nın başkent olduktan hemen sonra, yeni bir anlayışla şekillendirilmesine yönelik yaşanan planlama süreci aklıma geldi. Cumhuriyet’in ilanı ve Ankara’nın başkent yapılışı sonrasında, kentin hızlı büyümesinden doğan ranta kimin el koyacağı kavgası başlar. Parça parça yapılan planlar ve uygulamalar kentin yeni bir kimlik edinmesine engel haline geldiğinde Atatürk, uluslararası bir yarışma ile kentin planlanmasını ister. 1929 yılında Alman mimar-plancı Jansen yarışmayı kazanıp, Ankara’ya gelir.

Çankaya kitabında Falih Rıfkı Atay, Jansen’in Atatürk’le ilk karşılaşmasını şöyle anlatır; “Yansen tercümanla konuşmakta idi. Arkasından bir sual sordu: ‘bir şehir planını tatbik edebilecek kadar kuvvetli bir idareniz var mıdır?’ Atatürk kızdı. ‘Koca memleketi yedi düvelin elinden kurtarmışız. Bir Ortaçağ saltanatını yıkarak yerine bir yeni çağ devleti kurmuşuz. Bunca devrimler yapmaktayız. Bütün bunları başaran bir rejimin bir şehir planını tatbik edecek kuvvette olup olmadığı nasıl sorulabilirdi?’ Biraz sertçe cevap verdi. Dik kafalı Prusyalı: ‘belki sizin hakkınız var, dedi, biz Almanya’da bile türlü güçlüklerle uğraşıyoruz da, onun için sormuştum.’”

İzleyen yıllar Jansen’in kaygılarını haklı çıkaracak gelişmelere sahne olur. Çankaya kitabında Atay, bu deneyimi ve yaşadığı büyük hayal kırıklığını, geleceğe yönelik bir derse dönüştürmek için, ayrıntılı biçimde anlatır. Atatürk-Jansen karşılaşmasını anlattığı sayfada, “Yansen planının ve plan disiplinciliğinin, spekülasyoncular ve keyifçiler elinde iflas etmesine yandığım kadar hiçbir şeye yanmam” dedikten sonra, şu notu düşer; “bu hatıraları okuyacaklar arasında bir gün iktidar fırsatlarını elde edenler olursa, kendilerine hizmet etmek için menfaatçilik ve keyfilik yüzünden Ankara’nı neler kaybetmiş olduğunu kısaca anlatayım”.

“Fakat kimse durmuyordu” diye başlar Atay ve “spekülatörlerin arsa toplayışını”, “mülklerini gelirlendirmek için plan disiplinin bozmaya” nasıl uğraştıklarını, “menfaatlerin birleşerek imar komisyonu meselesini kuşa döndürüp” ve “müdürleri emirlerine alışlarını”, “iki katlıdan fazla bina yapılmayacak yerlerde sekiz katlı çirkin çirkin kalelerin yükselişini” “bahçelerin silinip, irili ufaklı arka sokak dükkanları ile tıkanışını”, “şehir planında evsiz fakirlere verilmek üzere ayrılan ucuz arsalar” bölgesinin “belediyenin ilgisizliği” nedeniyle gerçekleştirilemeyişini ve “Yansen’in maaşını azaltarak, girmek zorunda bırakılışını” uzun uzun anlatır.

Atay’ın gözünde, kendisinin de müdahil olduğu bir süreçte Atatürk, Ortaçağ saltanatını yıkıp yerine bir Yeniçağ devleti kurmuş, onca devrimi yapmış ama bunları başaran bir rejim olarak şehir planını bütünüyle tatbik edememiş ancak “umumi hatlarının” yürürlükte kalmasını başarabilmiştir. Devrimi yapanlar, yeni rejimin kadrolarına kadar sirayet etmiş rant çevreleriyle baş edememiştir.

Atay, Ankara deneyimini “bu hatıraları okuyacaklar arasında bir gün iktidar fırsatlarını elde edenler olursa” akıllarında tutsunlar diye anlatıyor. Şimdi başta Ankara olmak üzere bir dizi büyük kent, Ortaçağ karanlığı sonrası aydınlık bir gelecek ararken, Jansen’in tam 90 yıl önce sorduğu soru, bütün güncelliğiyle yeni belediye yönetimlerinin önünde duruyor.

“Bir şehir planını tatbik edebilecek kadar kuvvetli bir idareniz var mıdır?”