Seçimlerin hemen ardından iktidar topuyla tüfeğiyle halka yüklenip krizin faturasını toplumun sırtına bırakırken muhalefet ise siyaseti Meclis’e sıkıştırdı. Yurttaşa sürekli sokağı terk etmeyi salık veren muhalefetin tek siyaset yapma yöntemi basın açıklaması, soru önergeleri ve tweet atmak oldu.

Önce muhalefet değişmeli
CHP zamlara karşı basın açıklaması yapmakla yetindi. (Fotoğraf: AA)

POLİTİKA SERVİSİ

14 Mayıs seçimlerinden bu yana iki aydan fazla zaman geçti. İçeride derinleşen ekonomik krizin yükünü kemer sıkma politikalarıyla halkın üstüne yıkan iktidar, toplumsal yaşamı da gerici baskı ve uygulamalarla boğmaya çalıştı.

Sıcak para ihtiyacıyla Körfez turuna çıkan Saray yönetimi, NATO zirvesiyle ülkeyi göçmen deposu olarak görmeye çalışan Batı’nın istedikleri yapıldı. Tüm bunlara karşın muhalefet ise halkın değişim talebini görmek yerine iç tartışmalara boğuldu. Sürekli sandığı salık veren iktidarın hamlelerine karşı yeterli cevabı vermedi. Siyaseti Meclis’e sıkıştırdı.


DEĞENEKSİZ DOLAŞIYOR

İktidar Meclis’te yapılan bir iki itiraz dışında hiçbir engelle karşılaşmadan programını uyguluyor. İçeride kemer sıkma önlemleriyle yurttaşı canından bezdirirken dışarıda da batı ile ülkenin geleceğini pazarlıyor.

Ekonomi: Seçimlerin ardından yeni ekonomi modeli ortaya koyan iktidar rasyonel adımlar söylemiyle Mehmet Şimşek’in dümende de olduğu ekonomide krizin bütün faturasını halkın sırtına yükledi. Döviz kuru serbest bırakılırken Dolar 26 TL’yi aştı. Avro ise 30 TL’ye dayandı. Asgari ücrete yapılan yüzde 34’lük zam daha halkın cebine girmeden eridi. Her kalemde peş peşe zamlar yapılırken akaryakıt ÖTV’sine yapılan zam rekor kırdı. ÖTV zammıyla beraber İstanbul’da benzinin litresi 28 TL’den 34 TL’ye, motorinin litresi ise 26 TL’den 32 TL’ye yükseldi. Hazine ve Maliye Bakanlığı, zamla ilgili alım gücünü göz ardı eden bir açıklama yaparak “Artışa rağmen ülkemiz halen benzinde de motorinde de Avrupa’da en ucuz 4. ülkesi konumundadır” dedi. Doğalgazdaki ÖTV’ye ise yüzde 224 zam yapıldı. Katma Değer Vergileri'nde (KDV) de artışa gidildi. Mal ve hizmetlere uygulanan yüzde 18 KDV yüzde 20'ye, yüzde 8 olan KDV yüzde 10’a yükseltildi. Ayrıca yüzde 80 ÖTV'li otomobillerdeki vergi yüzde 112'den yüzde 116'ya çıktı. Yine Cumhurbaşkanlığı kararıyla pasaport, noter ve vize harçlarında yüzde 50 oranında artış yapıldı. Yurtdışından telefon kaydetme ücreti ise 6 bin TL’den 20 bin TL’ye çıkarıldı.

Gericilik: İktidarın gerici saldırıları seçimden sonra artarak devam etti. Gerici tarikat ve cemaatlerin hedef göstermesi sonucu şarkıcı Melek Mosso, Hande Yener, türkücü Hüseyin Turan’ın konserleri iptal edildi. Mosso’yu sahneye çıkartıp özür dileten AKP'li belediye başkanı Cüneyt Yüksel görevden alındı. Menzil Cemaati’ne ait şirketlerde yaşanan iş cinayetlerinde çocukların yaşamını yitirdiği ortaya çıkarken ölen Menzil Şeyhi’nin cenaze töreni de bir güç gösterisi ve meydan okumaya dönüştü. Okullara ÇADES (Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum) projesi adı altında imam ataması yapıldı. Kızılay'ın başına Menzil cemaatinden Fatma Meriç Yılmaz getirildi. İBB'nin Artİstanbul Feshane'deki sergisi önünde bir araya gelen gerici grup sergideki eserlerin 'milli ve manevi değerlere hakaret' içerdiğini bahanesiyle saldırı girişiminde bulundu. AKP’nin başörtüsüne Anayasal güvence sağlama gerekçesine dayandırdığı ancak kamuda çarşaf, burka, peçe gibi giysilerin de kullanılmasına yol açacak hükümleri içeren Anayasa Değişikliği Teklifi'nin Ekim ayında Meclis'e geleceği öğrenildi. Ayrıca yeni Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in karma eğitimi hedef alan açıklamaları tepki çekti.

NATO: Seçim öncesi muhalefeti Batı’yla iş tutmakla suçlayan iktidar dış politikada yeniden rota değiştirdi. Önce Rusya’ya yapılan anlaşmaya uyulmayarak Azov Taburu üyeleri Ukrayna’ya gönderildi. Ardından seçin öncesinde “İsveç NATO'ya üyelik başvuruları konusunda bizden herhangi bir hayırhahlık beklemesin” diyen Erdoğan AB kartını öne sürerek NATO Zirvesi öncesi İsveç’e yeşil ışık yaktı. Zirvede de İsveç’in üyeliğine onay verdi. Batı’nın Türkiye’yi göçmen deposu olarak kullanmak istemesine ses çıkarılmadı. Tersine bu politikaya teslim olundu.

MUHALEFET SUSKUN

Meclis muhalefeti ise bu dönemi iç tartışmalarla geçirdi. Uzun süredir iktidarın sokağı terörize eden açıklamalarına destek veren muhalefet bu dönemde de benzer tavrı sürdürdü. Sandıkla yetinen (ondan da sonuç alamayan) siyaseti Meclis’teki soru önergesi, komisyon ya da Genel Kurul’daki konuşmalar sıkıştıran muhalefet iktidarın işini çok kolaylaştırdı. Halkın değişim talebi sahipsiz kaldı.

Özellikle CHP’de seçimin hemen ardından başlayan ‘değişim’ tartışmaları aday isimlerine sıkıştı. Politikaların değişimine yönelik bir adım atılmadı. Yaklaşık 2 aydır sadece iç tartışmalarla gündeme gelen CHP’den iktidarın uygulamalarına basın açıklaması ya da tweet atarak yanıt verildi. Torba yasa teklifinde bile mücadele yeri olarak Meclis seçildi. Ne zamlar ne de sosyal hayatı ve toplumu hedef alan gerici söylemlere yönelik yeterli direniş gösterilemedi. Sadece dün 81 ilde basın açıklaması gerçekleştirildi.

Seçimlerde hayal kırıklığı yaşayan HDP hemen ardından özeleştiri süreci başlattı. Tıpkı CHP’de olduğu iç tartışmalara boğulan HDP’den de iktidarın yaptıklarına karşı yüksek ses dile getirilmedi. Halk toplantıları düzenleyen HDP bunu sadece özeleştiri süreci ile sınırlı tuttu. Meclis’te de halkın sırtına vergi yüklenirken çoğu vekil oylamaya dahi katılmadı. Buna karşın sürekli soru önergeleri verildi. Seçimden sonraki 2 ay tamamen iç tartışmalarla geçti.
İYİ Parti yenilginin faturasını önce mensup olduğu ittifaka sonra da partisindeki bazı isimlere yükleyerek süreci tamamladı. Seçim sonrası yapılan Kongreye de bu ruh damgasını vurdu. Meral Akşener’in 81 ili gezeceği haberi bildik yöntemle muhalefetin sürdürüleceğini gösteriyor.

Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA’da ise durum biraz daha farklı. Üç parti bütün enerjisini Meclis’te grup kurmak üzerine harcadı. Haftalarca görüşmeler gerçekleştirildi. Sonunda Saadet Partisi ve Gelecek Partisi ortak grup kurarken DEVA bunun da dışında kaldı. İktidarın yaptıkları ise sadece izlendi. 

***

Yurttaşın talepleri görmezden geliniyor

Meclis muhalefetinin tutumunu değerlendiren Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Metin Özuğurlu şunları söyledi: “Meclis muhalefeti ile o vekilleri Meclis’e taşıyan seçmenler arasındaki ilişki, 5-10 senedir siyaset sınıfı ve takipçileri ilişkisi değil artık. Parlamenter rejimde daha çok parlamento dışı çevrelere ait olan tutum ve davranış tarzı -ki o köklü değişim arzusudur- ülkenin mal, hizmet, bilgi ve kimi coğrafi sınırlamalarla ürün üreten büyük nüfusuna genelleşmiş durumdadır. Olanca farklılığı ile ‘değişim arzusu’ etrafındaki birleşik halk oluşumunu, son seçim öncesi ve sonrasını değerlendirirken ihmal etmemek gerekir. Başta CHP olmak üzere Meclis’teki muhalif parti yöneticilerini paralize eden de bu durumdur. Onlar konuya siyasetçi-seçmen ilişkisi olarak bakıyorlar, oysa gündelik yaşamın her bir noktasında benim ‘folk-Kemalizm’ kavramıyla ifade ettiğim norm ve değerlerle dinci otokrat rejime direnen; eşit, özgür ve insanca bir yaşam arzulayan birleşik bir duygu durumu söz konusu. Topluma baktığımızda hep çöküşü ve çözülüşü, görüyoruz; bu doğru gözlemin, aynı zamanda, yeniden kuruluş arzusuyla birleşmiş bir halk oluşumu anlamına geldiğini görmüyoruz. Önceki seçim için de geçerliydi, yerel yönetim seçimleri için de geçerli. Seçim kampanyası denen süreç, bir halk hareketi süreci olarak kavranmadığı müddetçe otokrat rejim altında seçimlerde sonuç almak mümkün gözükmemektedir. İki paradoks şimdiki tıkanıklığın da sebebidir: İlki değişim arzusuyla halklaşmış büyük kitlenin örgütlü siyasi temsili oluşmuş değildir; ikincisi başta CHP olmak üzere Meclis muhalefetinde söz konusu temsili gerçekleştirecek örgütsel kapasite mevcut değildir. Ülkenin ve bölgenin yazgısı, bu iki paradoksun nasıl çözüm bulacağına bağlı gibidir.”

***

Umut tomurcuğu

Hocaların Hocası Korkut Boratav BirGün’de çıkan söyleşisinde depremde, seçimde ve sonrasında sosyalistlerin gösterdiği çabayı “umut tomurcuğu” olarak tanımlamıştı. 14 ve 28 Mayıs seçiminden sonra Korkut Hocayı haklı çıkaran fotoğraf oluştu. Meclis muhalefeti Türkiye’nin temel meseleleri konusunda sessizliğini korurken sosyalist örgütler güçleri ve yaygınlıkları ölçüsünde tepki geliştirmeye çalıştı. Kuşkusuz devasa sorunlar karşısında zayıf, cılız itirazlar olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte cesaretlendiren hatta teşvik eden yanının olduğu unutulmamalı. Geçen yaz CHP’nin İstanbul’da gerçekleştirdiği miting öncesi SOL Parti’nin Fatsa ve Uşak eylemlerinin hatırı sayılır katkısı oldu. CHP kendi tabanından gelen tepkilerin basıncına dayanamayarak bu kararı almıştı. Şimdi de benzer bir durumun yaşanma ihtimali çok güçlü. Sosyalisteler iktidarın ülkeye biçtiği elbiseyi giymemeye kararlı. Bu tutumun bulaşıcı olması ve tüm topluma doğru yayılması başta sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve Meclis’te yer alan diğer siyasi partilerin katılımıyla mümkün olacak.