Örgütçü niteliğine sahip olmak sol literatürde iyi bir şeydi.  Hala da öyledir. Öyle olması da gerekir. Bu bizim kadim kültürümüzün temel bir niteliğidir.

Örgütçülük salt sol kültür için değil,  hayatın her alanı ve dünyanın her coğrafyası için geçerli  olumlu bir nitelemedir.
İtalya sularında yakın zamanda yaşanan gemi kazasında görevliler ortalıktan toz olunca, yolcuların arasında örgütçülük yeteneği olanların çabalarıyla batan gemiden insanlar kurtulabilmiştir. Yani örgütçü olmak için  ille de devrimci olmak gerekmez .
Bizim ülkemizde de devrimci olmayan örgütçülere en iyi örnek mahkemeler ve yargıçlardır.
6- 7 Eylüldeki  “Başarılı derin devlet operasyonu”  için dönemin iktidarı ve mahkemeleri anında komünist bir örgüt kurmuşlardır!
Yetmişli yıllarda da mahkemelerin  örgütçülük  yeteneğini sergiledikleri  pek çok olay vardır: Marmara Yolcu Gemisi, Bomba Davası,  AKM’nin yakılması… gibi kontr-gerilla eylemlerinde ülkenin cevval yargıçları komünist/ anarşist örgüt kurmakta çok yetenekli olduklarını göstermişlerdir.
Örgüt kurmayı defalarca “başaran” mahkemeler, Hrant kararı örneğinde bu özelliklerini, örgütü yok görmek olarak kullanmışlardır.  Örgütçülük,  örgüt kurmak kadar, var olan örgütü gizlemek/örtmek olarak hayat bulmuştur  son örnekte. Yargıçlar örgütçü oluşlarını bir kez daha kanıtlamışlardır. İllegalitede, örgütü gizlemek de ayrı bir niteliktir zaten.

Hrant Dink’in katli başarılı bir derin devlet operasyonudur. Daha en başında, ilişkiler öyle gevşek kurulmuştur ki,  derin yapı olan örgütsel ilişki yok sayılabilsin. Bir yandan da bütün bunlar dünyanın gözü önünde ve göstere göstere yapılıyor.
Ekonomik ve siyasal liberasyon sürecinde Turgut Özal kamuoyunu yönlendirmeyi de böyle açıkça yapardı. Bu yöntemi derin devlet de başarılı bir biçimde uygulamıştır.

Eyvah Hrant!
Mahkemenin kararından önce “Eyvah Hrant!” demiştin katilin kurşunuyla.
Beklediğim bir arkadaş çok gecikmişti. Geldiğinde “Osmanbey trafiğe kapanmış, galiba bir Ermeni gazeteci  öldürmüşler” dedi .  Ermeni gazeteci ve ölüm sözünü duyar duymaz “Eyvah Hrant!” dediğimi hatırlıyorum. Demek ben bile Hrant’ın öldürülmesine hazırlamışım beynimi!

Hala bize “Eyvah Hrant!” dedirtiyorlar son yargı kararıyla ve yetkili ağızların açıklamalarıyla!
O dönem yazdığım bir şiiri paylaşmak istiyorum bu hafta;

Öz Kardeşim Hrant Üveyim Ben Manzumesi

Görüyorum yalan yüzlü insanları/ Ne çok üzülüyorlar, buna katlanamam/
Görmüştüm onları hazırlarken katili yıllarca/Görüyorum ne çok üzülüyorlar/
Ülkem benim üvey yurdum oldu şimdi

Bir başka acı bu,/ Etimizi yakan ateşler yaşadık Sivas’ta/
Ufkumuzu parçalayan bombalar Uğur Mumcu’da/Yoksulluğumuza sıkılan kurşunlar Gazi’de/
Daha geride; otuz üç kurşun hiç eskimedi

Bir başka acı bu/ Canımızdan etimizden öte,/Üstünde durduğu toprağı yok eden,
Kardeş nefesimize el uzatan/ Bizi birbirimize üvey eden bir kara acı/
Ülkem benim üvey toprağım oldu şimdi