Siyasetin AKP tarafında şöyle bir tutum olageldi. İyi bir şey varsa Erdoğan’dan, kötü bir şey varsa başkasından. Örneğin; Türkiye uluslararası piyasalardan ucuz para bulabiliyorken, ekonomiyi döndürebiliyorken, kimse Babacan’ın veya Mehmet Şimşek’in başarısı demedi. Erdoğan’ın mucizeler yarattığı konuşuldu. Tüm bunlar ‘iktisadi başarı mıydı gerçekten’ meselesine burada girmiyorum elbette. Avrupa pohpohlarken dış politika Erdoğan’ın başarısıydı, işler değişince […]

Siyasetin AKP tarafında şöyle bir tutum olageldi. İyi bir şey varsa Erdoğan’dan, kötü bir şey varsa başkasından.

Örneğin; Türkiye uluslararası piyasalardan ucuz para bulabiliyorken, ekonomiyi döndürebiliyorken, kimse Babacan’ın veya Mehmet Şimşek’in başarısı demedi. Erdoğan’ın mucizeler yarattığı konuşuldu. Tüm bunlar ‘iktisadi başarı mıydı gerçekten’ meselesine burada girmiyorum elbette. Avrupa pohpohlarken dış politika Erdoğan’ın başarısıydı, işler değişince Bakan’ın başarısızlığı oldu falan.

Siyasetin o tarafında işler öyle işliyor. Yeni açılan Çamlıca Camii’ne ayet ya da hadis yerine Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin yazılması, siyasetin o tarafında gelinen noktayı gözler önüne seriyor. Erdoğan, kendini kutsal mertebesine oturtmuş, sözlerine kutsiyet atfettirmiş, tövbe haşa yanılmaz konumuna yerleştirmiş durumda.

Şimdi siyasetin bu tarafı da bu hastalıktan nasibini almış görünüyor. Herkesin dilinde bir Pelikan almış yürümüş. “Aslında Erdoğan yeniden seçim istemiyordu, Pelikan zorladı, Pelikanlar AKP’yi yedi bitirdi. AKP süper demokratikti, bu Pelikancılar işi batırdı” analizleri birbirini kovalıyor.

Pelikan Pelikan denen Ahmet Davutoğlu başbakan iken, Davutoğlu’na karşı yazılan Pelikan Bildirisinden adını alıyor. Bu grubun Boğaz’ın kıyısında bir yalıda faaliyet gösterdiği, AKP trollerini de sosyal medya için organize ettiği falan iddia ediliyor. İçinde kimi gazetecilerin olduğu söyleniyor falan. Ne kadarı doğru ne kadar yanlış bilemem.

Pelikan da Pelikan denilerek özellikle 2013’ten bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı vahim hataların sorumluluğu Erdoğan’ın üzerinden alınıyor. ‘İyi olursa Erdoğan’dan, kötü olursa başkasından, bu durumda Pelikan’dan’ mantığı besleniyor.

Ahmet Davutoğlu, gerçekten de Pelikancılar istediği için mi Başbakanlık görevinden alındı acaba? Hatırlayalım. Yıl 2016’ydı, Arap Baharı sonucu Müslüman Kardeşler’in tüm Mağrip ve Ortadoğu’da iktidar olması bekleniyordu, Türkiye böylece tüm bu bölgeye liderlik edecekti falan. Öngörüsüz dış politika hedefleri tutmadı. Erdoğan da Rabia mabia işlerini bıraktı ve dümeni İhvancılıktan milliyetçiliğe kırdı. Aslında ortada Pelikanlık, serçelik bir durum yoktu. Erdoğan tüm dünyada da yükselen milliyetçiliğin kokusunu aldı, bu trendin yeni dönemde kendisine kazandıracağını düşündü ve peşine takıldı. Şimdi gelinen noktada içine saplandığı milliyetçilik kendisini esir almış görünüyor. Hareket alanı daraldı, manevra kabiliyeti de azaldı. Eh! Her yükselişin bir de düşüşü var.

Şu gerçekle yüzleşmek gerekir. 2002’den bu yana Türkiye iç siyaseti ve dış siyasetinde atılan her adımın baş sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Uzun süredir partisinde tek karar alıcı pozisyonundadır. Günahlar da sevaplar da kendi boynunadır.

AKP’ye bağlı faaliyet gösteren trolleri yöneten Pelikan diye bir yapılanma pekâlâ olabilir. Böyle bir yapılanma varsa; hataların, hataya evrilebilecek politikaların Erdoğan’ın değil Pelikan diye bir yapının işleri olduğu imajını vermek de herhalde böyle bir yapının amaçlarından da biri olurdu.