Acaba eskinin ölmekle kalmayıp, yeninin doğmaya yüz tuttuğu zamanlardan mı geçiyoruz? Yunanistan’da SYRIZA’nın seçim zaferi, İspanya’da Podemos’un hızlı yükselişi ister istemez insanın aklına böyle iyimser sorular getiriyor. İsterseniz sözcüsü Pablo Iglesias’ın at kuyruğu saçları türü siyasal magazinin ötesine geçip Podemos’un nasıl, öfkeyi örgütleyip umudu yeşerttiği üzerine kafa yoralım.

1. Podemos da, uygulanan kemer sıkma politikalarının işsizliği sıçrattığı, ücretleri ve sosyal hakları dibe çektiği ekonomik hoşnutsuzluk ikliminden besleniyor. Ayrıca İspanya’da, mali boyutu 45 milyar dolara varan 2 bin yolsuzluk vakası, kraliyet ailesine uzanan “hırsızlık” soruşturmaları öfkeyi katmerliyor. Pisliğe bulaşan düzen partilerine şiddetli tepki, özellikle orta sınıfları radikal seçeneklere yöneltebiliyor.

2. İspanya’da 15-M diye anılan “Öfkeliler Hareketi” 2011’de meydanlardan yükselmiş, Wall Street’e kadar uzanan farklı coğrafyalarda boy gösteren “işgal ve isyan”  dalgasının sembollerinden biri haline gelmişti. Şimdi Podemos, Portekizli düşünür Boeventura de Santos’un kavramlaştırmasıyla “hareket parti” formunda sandığa yöneliyor. Katılımcı demokrasi ile temsili demokrasinin yaratıcı bir sentezine soyunuyor.

3. Podemos’un fikri liderlerinin esin kaynağının Latin Amerika’daki “sol dalga” olduğu söylenebilir. Iglesias dahil bu figürlerin Venezuella’da Hugo Chavez’in, Bolivya’da Evo Morales’in, Ekvator’da Rafael Correa’nın seçim kampanyalarında görev aldıkları, deneyim biriktirdikleri biliniyor. Özellikle halk sınıflarının politikada aktif özneler haline gelmeleri üzerine kafa yordukları anlaşılıyor.

4. 15-M direnişçileri meydanlardan mahalle meclislerine (circles) çekildiler. Özellikle ipotekli konutları tahliyeye zorlanan halkın direnişine ön ayak oldular. Eğitim ve sağlık haklarının korunması mücadelesine ağırlık verdiler. Podemos,  15-M’in doğrudan uzantısı değilse de, halk nezdinde Mayıs ruhunun temsilcisi. Temmuz 2014’ten başlayarak, internet üzerinden 300 bin üye kaydettiler. Karar alma süreçlerinde internet üzerinden verilen oylar belirleyici oluyor. Meclislere daha fazla emek vermiş aktivistlerin gölgede kalması, sanal alemdeki tercihlerin Inglesias gibi medyada bilinen figürlere yönelmesi arasındaki asimetri sorun yaratıyor.

5. Podemos’un Mayıs 2014 Avrupa Parlementosu seçimlerinde, neoliberal politikaları ve düzen partilerini hedef alan söylemi beklenmedik biçimde 1.25 milyon oy almasını getirdi. Şimdilik kamuoyu yoklamalarında en yakın rakibinin 5 puan önünde, birinci sırada bulunuyor. Bir anlamda, seçimlerin politik kimliklerin inşası için en uygun zaman ve zemin olduğu tezi doğrulanıyor.

6. Podemos, mevut toplumsal ve ekonomik yapıların alaşağı edilmesiyle yetinmeyen, ezilenler gözünde egemenliği meşru kılan hegemonya karşısında bir karşı hegemonya inşasını zorunlu gören Gramşici tezlerden besleniyor.  Yeni bir dil, yeni bir tarz tutturmakta da başarılı. Sağ-sol, sermaye-emek eksenlerini kullanmaktan kaçınması, karşısına “kast” dil diye nitelendirdiği egemenleri/elitleri alması, daha az çatışmacı bir dil benimsemesi, Laclaucu “populist” tezlerin etkisinde kaldığı eleştirisine neden oluyor.

7. Ekonomik taleplerde de, borçların reddinden yeniden müzakere edilmesine tornistan etmesi,  emeklilik yaşını 60’a indirmekten 67 yerine 65’te kalması için mücadeleye çekilmesi, reformizme savrulduğu iddialarını gündeme getiriyor.  Yine de sermayenin vergilendirilmesi, çalışma saatlerinin haftada 35 saate indirilmesi gibi taleplerin arkasında duruyor. SYRIZA’nın da yaşadığı, “kabul edilebilir talepler-devrimci talepler” gerginliği İspanya’da da hissediliyor.

8. Reformizme savrulma eleştirilerini, bir kez hükümete gelirse nihai programı “toplumsal öznelerle”, yani sendikalar, meslek örgütleri ve sosyal hareketlerle birlikte şekillendireceği vaadiyle karşılamaya çalışıyor. Bir anlamda, “Hayırlısıyla güçlü bir destekle geleyim de sonrası kolay” mesajı veriyor.

9. Katalonya’da, Bask bölgesinde ve Galiçya’da, halkın kendi kaderini kendi tayin etmesini saygıyla karşılayacağı yaklaşımı olumlu bir etki yaratıyor. Özellikle Katalonya’da sol yönelimli ulusal hareketle İspanyol solunu yaklaştırma, burjuva ulusalcılarını yalnızlaştırma anlamında siyasi denklemleri pozitif etkiliyor.

10. Yeni bir yurtseverlik çağrısı sıcak karşılanıyor. Özellikle, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası dayatmalarıyla somutlanan, sermayenin halkın iradesini vesayet altına almasına halkın yoğun tepkisi karşısında bu söylem anlam kazanıyor. Podemos’tan Carlos Monedero’nun Cumhuriyet’ten Nilgün Cerrahoğlu’na yaptığı, “Vatanı Çay Partisi’ne Aşırı Yunan sağına bıraktık. Bu çok büyük bir hata. Vatanın özgürleştirici bir yanı var” değerlendirmesi üzerine düşünmekte yarar bulunuyor.