Mizah girmeyen sofraya muhafazakârlık girer. Rakı ve mizah da yan yanadır. Çilingir sofrası muhabbet sofrasıdır. İçinde mizah olmayan bir muhabbet, muhabbet olabilir mi?

Rakı ve Mizah: Mizah girmeyen sofraya muhafazakârlık girer

Mizah, matematik gibidir. Hem kendi başına güzel ve gereklidir hem her yerdedir. Cahit Arf’sanız, işiniz matematiktir. Ama bunun dışında da matematiksiz adım atamazsınız. Her türlü ilim irfan, edebiyat, sanat, bilim, aşk, her şeyin matematikten bir icazet alması gerekir.
Mizah da aynı şekilde. Aziz Nesin’seniz yahut Monty Python’ın bir parçasıysanız işiniz mizahtır. Ama değilseniz de işinizin bir kısmı mizahtır. Kendinden memnun birisiyseniz iyi mizahtır. Mıymıntı biriyseniz kötü mizahtır.
Mizah girmeyen sofraya muhafazakârlık girer.
İnsan vardır, dünyanın en eğlenceli hikâyesini alır bir Kenan Evren anısına döndürür, buz gibi bir şey yapar öyle anlatır. İnsan vardır çok sıradan bir hikâyeyi öyle bir ballandırır ki gözlerinizden yaş gelir.
Rakı ve mizah da yan yanadır. Çilingir sofrası muhabbet sofrasıdır. İçinde mizah olmayan bir muhabbet, muhabbet olabilir mi? Dünyanın en sıkıcı insanları muktedirler bile sık sık mizaha başvurmayı denerler.


AZİZ NESİN
Mizah deyince aklımıza ilk Aziz Nesin gelmesi normaldir. Hepimiz onunla büyüdük. “Oturunca bir büyük devirdiği” söylenen Aziz Nesin’in meşhur şiiri “En güzel”e bağlanalım: Bu rakı var ya bu rakı / Seninle içerken güzel / Kimler olursa olsun varsın / Rakılı ağızdan öpmek en güzel.
Mizah-matematik demiştik ya. Mizahçı Aziz Nesin de arkasında dağ gibi matematikçi Ali Nesin’i bıraktı gitti. Sağ olsun.


NEYZEN TEVFİK 
Mizah deyince nasıl Aziz Nesin gelir akla, rakı ve mizah deyince de tabii ki Neyzen Tevfik gelir. Neyzen muhteşem ney üflemesiyle zenginlerin arasında şahane bir hayata sahip olabilecekken rintliği, kural dışılığı, hatta berduşluğu seçmiş, müthiş bir ehlikeyiftir. 1879 yılında Bodrum’da doğmuş, 1953’te İstanbul’da ölmüştür. Asıl adı Tevfik Kolaylı’dır.
Fıkradır muhtemelen. Ama doğruluğunu iddia eden de çoktur: Neyzen bir gün meraktan bir Yeşilay toplantısına gitmiş. Fahrettin Kerim içkinin zararlarını anlatıyormuş: “Efendiler, her kadeh rakı, hayatımızdan bir saati alır götürür.” Biraz parmak hesabından sonra “Eyvah” diye bağırmış Neyzen. Sonra eklemiş: “Bu hesaba göre ben öleli 40 sene olmuş.”


NASREDDİN HOCA
Sanmayın ki bütün Nasreddin Hoca fıkraları cinsellikle, yoksullukla, evlilikle yahut devlet yönetimiyle ilgilidir. Pekala ehlikeyif fıkraları da vardır Hoca’nın.
Rakı Ansiklopedisi’ne, Sennur Sezer’in yazdığı Nasreddin Hoca maddesine bağlanıyoruz:
Bir vaiz içkinin zararlarını uzun uzun anlatmış. Sonra “Eşek bile sizden akıllıdır” diyerek sormuş: Bir eşeğin önüne bir kova içki bir kova su koysanız hangisini içer? Cemaat “Suyu içer” deyince de vaiz, “gördünüz mü aklı olan içki içmez” diye sürdürmek istemiş. Nasreddin Efendi “Buradaki durumu yanlış değerlendirdiniz” demiş: “Eşek içkiyi bırakıp suyu eşekliğinden içer.”


CAN YÜCEL
Mizah deyip, rakı deyip Can Baba’dan bahsetmemek olmaz. Bir veritabanına Can Yücel’le ilgili anahtar kelimeler yazmanızı isteseler pek çok insan ilk önce şu üçünü yazardı: Şiir, komünizm, rakı.
Tevfik Taş’ın Rakı Ansiklopedisi’nde pek güzel söylediği gibi Can Baba ile ilgili yazıların pek çoğu “Can Baba’yla bir gün içerken” diye başlar. “İçim rakı dışım su” diyen Can Yücel ile ilgili bir batıl itikada işaret edelim. Pek çok insan Can Baba’nın sesinin içki yüzünden hırıltılı olduğunu zanneder. Hâlbuki spikerlik yapmışlığı bile olan Can Baba’nın güzelim sesini alıp götüren şey gırtlak kanseridir.


BEKTAŞİ
Rakı ve mizah dedik, Bektaşi’yi unutmadık elbet. Esas itibarıyla Bektaşilik tarikatına bağlı kişi demek olan Bektaşi’nin fıkralarında tutuculuk karşıtı, kalender bir ehlikeyif görürüz.
Bektaşi bir gün camiye gider. Vaiz, Bektaşi’yi cemaat arasında görünce hoşuna gider. Doğru yola çekmek için içki içenlerin öbür dünyada alacakları cezaları saymaya başlar: “Mahşer gününde içki içenler yandı. Ne kadar içki içtilerse onların testileri boyunlarında asılarak çıkacaklar oraya” der. Bektaşi sözünü kesip sorar: “Testiler dolu mu boş mu?” Hoca gözü korksun diye dolu der. Bektaşi gülerek: “Şükür Yaradan’a. Desene ki orada da yaşadık.”


KARAGÖZ
Önce tarafımızı seçelim. Oturduğu yeri silerek oturan, rakıya değil afyona yakın duran Hacıvat’tan yana değildir tabii oyumuz. Oyumuz halk adamı Karagöz’den, Tuzsuz Deli Bekir’den yanadır.
Yazımızı Ağalık oyununda Karagöz’ün söylediği şarkıyla bitirelim:
Bir elinde şişe canım bir elinde ma’meze
Eğer teşrif eder isen buyurun bize