Melih Cevdet Anday’ın bir büyük amcası vardır. Ünlü bir doktor: Kadri Raşit Paşa. Fransa’da okumuş, 1900’de Paris Tıp Fakültesi’ni bitirmiştir. Orada teklif almış belediye hekimliği için, fakat kalmayıp Türkiye’ye dönmüştür.

Soyadı Yasası çıktığında aile Ankara’dadır, Melih Cevdet ise İstanbul’da. Babasına, “Ben Anday koyacağım soyadımızı, siz de razıysanız nüfus kâğıtlarınızı yollayın.” diyecek, böylece soyadları Anday olacaktır.

Melih Cevdet daha sonra amcasından “Anday’ın Fransa’da bir köyün adı” olduğunu öğrenecektir.

Ve bir gün Fransa’da yaşayan arkadaşı ressam Rasin’e bu köyden söz edecektir. Rasin de o köyü bulacaktır. Anday, İspanya yakınlarında şirin bir köyün adıdır. Amcası da bu köyü çok sevdiğinden soyadı olarak Anday’ı alacaklardır. (Durbaş: Boyları Benden Büyük, Yaşları Küçük Ağaçlar; Cumhuriyet, 23 Haziran 1994)

Melih Cevdet, “Akan Zaman Duran Zaman” (Adam Yayınları) başlıklı denemesinde de kullandığı takma adları yazacaktır.

Kâzım Şinasi Dersan’ın sahibi bulunduğu Akşam Gazetesinde iç sayfalar sekreteri olarak çalışmakta, bir yandan da “Sanat-Edebiyat” sayfasını yönetmektedir. Bu arada Melih Cevdet Anday harflerinden oluşan H. Mecdi Velet takma adıyla hikâyeler de yazacaktır.

Semih Tanca’nın sahibi olduğu eski Tercüman’ın yazıişleri müdürü Semih Tuğrul, Melih Cevdet’ten fıkra yazmasını istediğinde Yaşar Tellidede takma adını kullanacaktır.

Bir gün de Semih Tuğrul, “Romanımız bitmek üzere, bize bir roman yazar mısın?” diye soracak ve bu kez Murat Tek adı ile ilk romanını yazacaktır. 1959 yılında Tercüman gazetesinde tefrika edilen “Yağmurlu Sokak”, daha sonra Melih Cevdet Anday - Arif Damar imzasıyla Donkişot Yayınları arasında çıkacaktır. Çünkü Arif Damar’a göre romanı birlikte yazmışlardır.

Ama yazmaya başlamadan önce bir korku içindedir. Çünkü roman nasıl yazılır, bilmiyordur. Orhan Kemal’e gider, durumu anlatır. Orhan Kemal, “Sen Akşam gazetesinde takma adla küçük hikâyeler yazardın, onlardan biri ile başla, sonu gelir,” diyecektir.

Melih Cevdet de Orhan Kemal’in dediği gibi yapacaktır.

Roman biter, yenisi istenir, bu kez takma adını değiştirerek bir roman daha yazacaktır. Böylece Tercüman’da ve başka gazetelerde yazdığı romanların sayısı yediyi sekizi bulacaktır.

Bir gün Semih Tuğrul, “Seni savcılıktan istediler, romanında müstehcen bir yer varmış,” der ve savcı yardımcısının adını verir. Beklendiği saatte Adliye’ye gider.

Kendisini tanıtır, “Ben Melih Cevdet Anday,” der, “beni istemişsiniz.”

Savcı yardımcısı, “Sizi değil, Murat Tek’i istedik,” diyecektir.

Melih Cevdet, “Murat Tek benim,” deyince, savcı yardımcısı elinden kalemi atacaktır: “Yakışır mı size?”
Sonrasını Melih Cevdet anlatsın:

“Suçumu bilmiyordum, sordum, anlattı: Romandaki olaylar büyükçe bir konakta geçiyordu. Başlıca kişilerimden olan damat, konuk bir hanıma abayı yakar, onu elde etmek için yanıp tutuşur ve sonunda gene gizlice odasına geleceği konusunda kadını razı eder. Konuk hanım da gider, bunu adamın karısına anlatır, iki kadın konuşup anlaşırlar, gece konuk hanımın odasında adamın karısı bulunacaktır. Öyle yaparlar ve adam, abayı yaktığı kadın yerine kendi karısı ile yatar, bundan da büyük zevk alır. Romanın, savcılıkça müstehcen bulunan yeri bu.

Ben de durumu açıklamaya başladım. “Efendim,” dedim, “Adam kendi karısı ile yattığı halde, onu yeni bir kadın gibi düşündüğü için...”

Savcı birden doğruldu, kesti sözümü, “Şimdi anladım,” dedi, “Karısından bıkmış, öyle mi?” Sonra daktilo bayana döndü, “Yaz kızım,” dedi, “adem-i takip kararı verilmiştir.” Böylece kolayından kurtulmuş oldum. Ama “müstehcen” bulunanın, evli bir erkeğin karısından başka bir kadınla yatması olduğu konusunda bir aydınlığa varamamıştım.”

Cumhuriyet gazetesinin ikinci sayfasındaki yazılarıma başladıktan sonra bir gün, Nadir Nadi Bey, gazeteye bir roman yazmasını ister. Artık acemisi değildir bu işin, kabul edecek ve kendi adıyla ilk romanı olan “Aylaklar”ı yazacaktır.

Bir gün de Nuruosmaniye’de Orhan Kemal’le karşılaşır.

Orhan Kemal “Ne o beyim, romancılığa mı başladın? deyince,” Ne var bunda seni rahatsız eden?” diye soracaktır.
“Aylaklar”dan sonra, gene Nadir Nadi Bey’in isteği üzerine Cumhuriyete üç roman daha yazar: “Gizli Emir”, “İsa’nın Güncesi” ve “Raziye…”