S-400 füze savunma sistemin ilk partisi Ankara’ya ulaştı. Öncelikle bağımsız bir ülke elbette güvenliğini sağlamak için silah alımına girişebilir. Ancak kamuoyu bu füzesavar sisteminin hangi tehlikeye ve tehdide karşı konuşlandırılacağını bilmiyor. Haliyle bu durum yoğun spekülasyonlara, kısır tartışmalara neden oluyor. Türkiye’yi; Eğer Çin ile Rusya’nın belli ölçülerde İran’ı dâhil ederek oluşturduğu Avrasya blokunun bir parçası, […]

S-400 füze savunma sistemin ilk partisi Ankara’ya ulaştı. Öncelikle bağımsız bir ülke elbette güvenliğini sağlamak için silah alımına girişebilir. Ancak kamuoyu bu füzesavar sisteminin hangi tehlikeye ve tehdide karşı konuşlandırılacağını bilmiyor. Haliyle bu durum yoğun spekülasyonlara, kısır tartışmalara neden oluyor.

Türkiye’yi; Eğer Çin ile Rusya’nın belli ölçülerde İran’ı dâhil ederek oluşturduğu Avrasya blokunun bir parçası, bir kavşak noktası yapmak gibi bir niyet varsa bu öncelikle ülkemiz açısından ciddi sakıncalar içerir. Bir kere liderliğini ABD’nin yaptığı NATO ile Moskova-Pekin hattının küresel hegemonya mücadelesinin çatışma ekseni haline gelmek Türkiye’ye büyük bedeller ödetir. Ayrıca RTE’nin rotayı “insan hakları, demokrasi, basın ve ifade özgürlüğü”nün esamisinin bile okunmadığı bir ittifaka çevirdiği, başkanlık rejiminin böyle bir “eko sistemde” konsolide edilmesinin planladığı kuşkusunu uyandırır.

NATO ittifakının saldırgan, emperyalist bir nitelik taşıdığı, Irak ve Afganistan İşgalleriyle bu gerçeğin dünya halkları tarafından daha net görüldüğü ortada. Eğer gerçekten NATO’dan kopmak isteniyorsa bu niyetin kamuoyuyla paylaşılması, toplumda özgürce tartışılması gerekir. Gelgelelim bir kopuş planlanıyorsa bağımsız, bağlantısız komşularıyla barış içerisinde bir arada yaşama özlemi içerisinde bulunan bir Türkiye tasarımından başka haklı ve savunulabilir bir seçenek yoktur.

Peki 2015’te Suriye’de Rus savaş uçağını düşürdükten, Suriye’de karşıt cephelerde savaşıldıktan sonra kısa sürede Moskova’ya nasıl bu denli yanaşıldı? İlk akla gelen RTE’nin 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra paranoyalarının depreşmesi, koltuğunu kaybetme korkusunun iyice kronikleşmesidir. 15 Temmuz’un arkasında ABD’nin olduğuna inandıktan ve bu girişimi Rusya’nın haber vermesiyle Putin’e güveni arttıktan sonra böyle bir stratejik eksen değişikliğine karar verme ihtimali yüksek görünüyor.

İkinci ve bağlantılı bir neden ise, ekonomik krizin Batı’nın Türkiye ye desteği kesmesinden, kendinin devirmek istemesinden kaynaklandığını düşünüyor olmasıdır. Muhtemelen devreye girecek CAATSA yaptırımları ekonominin dengelerini daha da bozacak; işsizlik ve yoksulluk pençesinde kıvranan halkı “dış güçlerin Türkiye’yi çökertme planlarına” inandırmak kolaylaşacaktır. Ayrıca Çin’in Yeni İpek Yolu ve Yol ve Kuşak inisiyatifleri kapsamında yardım elini uzatmasını da bekliyor olabilir.

Dış politikaya ilişkin farklı görüşler, senaryolar, ABD’nin gerileyen hegemonyası karşısında farklı pozisyonlar tartışabilir, tartışılmalıdır da. Ne var ki görünen, 23 Haziran yenilgisinin paniği içerisinde RTE tüm planlarını başkanlık rejimini korumak, bunu gerçekleştirmek için de toplumu daha fazla baskı altına almak üzerine kuruyor. S-400’lerin geliş tarihinin 15 Temmuz öncesine denk getirilmesi, muhtemelen pazartesi Atatürk Havalimanı’nda atacağı nutkun ana gündemini oluşturması öngörülüyor.