Çin dışından rapor edilen vakaların sayısı, Çin’dekilerden fazla oldu. Bu, virüsün taşıyıcılar ile yayıldığını ve ana seyahat yolları üzerinden daha geniş alanlara taşındığını gösteriyor. Bu yaygınlık, salgının dünya çapında yaşanacağını ve kısa süre içinde de sona erdirilemeyeceğine işaret

SARS-CoV-2 (KORONAVİRÜS/COVID19) hakkında: Ne yapma(ma)lı?

Dünya Sağlık Örgütü’nün koronavirüsü (SARS-CoV-2) hakkındaki acil durum ilanının ardından birçok ülkede hastalığın (COVID-19) yayılmasının önüne geçmek için önlemler alınmasına rağmen virüsün ilerlemesi devam ediyor. 28 Şubat itibarıyla 58 ülkede 83.906 kişide teşhis edilen virüsten 2.869 kişi yaşamını yitirdi. Ölümlerin %97,6’sı Çin’de yaşandı. Enfekte olan kişilerin yaş sınıflandırması yapıldığında yaşamı tehdit eden enfeksiyonel bulguların çoğunlukla 70 yaş üzeri ya da kalp yetmezliği ve diyabet gibi kronik hastalığı olan daha genç bireyler olduğunu görüyoruz. Bugüne kadarki verilere göre 60 yaş altı vakaların enfeksiyon sonucu yaşamlarını kaybetmeleri ihtimali %1’in altında. En baştan belirtmekte fayda var ki bir kıyamet senaryosuyla karşı karşıya değiliz ancak daha önce de belirttiğimiz gibi (1) virüsün yayılmasını engellemek birincil önemde. Bu konuda başarısız olmamakla beraber beklenilen hedefe ulaşıldığını da söyleyemeyiz. Çünkü virüs Çin dışında da etkili şekilde yayılmaya başlamış durumda.

Sıkı karantina önlemleri ve sterilizasyon çalışmaları yapan Çin, virüsün ilk aşamalarındaki hızlı yayılmanın ivmesini biraz olsun düşürmüş görünüyor. 1-27 Ocak 2020 tarihleri arasındaki vakaların çoğu Çin’den gelirken, 28 Ocak’tan sonraki vakalar başka ülkelerden de gelmeye başlamıştı. 26 Şubat 2020’de, ilk defa Çin dışından rapor edilen vakaların sayısı, Çin’dekilerden fazla oldu. Bu, virüsün taşıyıcılar ile yayıldığını ve ana seyahat yolları üzerinden daha geniş alanlara taşındığını gösteriyor. Bu yaygınlık, salgının dünya çapında yaşanacağını ve kısa süre içinde de sona erdirilemeyeceğine işaret. Bunun korku yaratmaktan çok bilinçli davranmayı tetiklemesi gerektiğini belirterek salgının dinamiklerine ve neden bu kadar geniş yayılıma sahip olduğuna değinerek başlayalım.

SARS-CoV-2 bir biyolojik silah mı?

Hayır! Bu konuda hiçbir bilimsel kanıt yok. Virüsün genetik materyalinin dizisi çıkartıldığında koronavirüs ailesinin normal yollarla mutasyon geçirmiş ve değişmiş bir üyesi olduğu görülüyor (2).

SARS-CoV-2 neden hızlı yayılıyor?

SARS-CoV2, insanları enfekte ettiğini bildiğimiz bu tip yedinci virüs. Dört tip koronavirüsü (229E, NL63, OC43 veHKU1) farkında olmadan sürekli enfekte olduğumuz virüs tiplerinden. Gribe benzer semptomları olan bu koronavirüsler hafif semptomlara ve çoğu zaman hiç semptoma yol açmadığı için farkedilmeden atlatılıyorlar. Diğer üç tip koronavirüsü (MERS-CoV, SARS-CoV ve bugün savaştığımız SARS-CoV-2), hayvanları enfekte eden ve sonra insana geçen virüsler. Bu virüslerin, değişime uğradıkları için diğer dört tipten daha güçlü oldukları düşünülüyor. 2002 yılında ortaya çıkan SARS, 2004 yılında kontrol altına alındı ve o tarihten sonra başka vaka görülmedi. 26 ülkede 8.098 kişide teşhis edilen SARS-CoV’dan 774 kişi yaşamını yitirdi (%9,6). Bu sayı, 2012’de 27 ülkede görülen 2.494 MERS-CoV vakasında 858 (%34,4). Şu ana kadar SARS-CoV-2 için bu oran %3,4. Halihazırdaki kritik vakalar da düşünüldüğünde, bu virüse dair sınırlı bilgimize dayanarak diğer iki salgından daha zayıf bir virüsle karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Bu iyi haber. Fakat bir patojenin gücü ile yayılma kapasitesi ters orantılıdır. Bir virüs ne kadar güçlüyse, enfekte ettiği kişilerin yaşama şansı o kadar azdır ve bu kişiler semptomlar ile hastanelere gider. Bu da, hastalığın yayılmasının önüne geçen bir etkendir. SARS-CoV-2 zayıf bir virüs olduğu için enfekte kişiler hastalığın farkına varmazlar ve günlük yaşamlarına devam ettiklerinde başka insanlara da bu virüsü bulaştırırlar. Geçen hafta 86 kişide asemptomatik koronavirüsü bulunması (virüs ile enfekte olmalarına rağmen hiçbir semptom göstermemeleri), bu virüsle baş etmenin en önemli yolunun teşhis ve yayılmayı önleme olduğunu göstermiş durumda. Seyahatlerin sıklığı, virüsün yayılmasını da beraberinde getiriyor (3)

SARS-CoV-2’den nasıl korunmak gerekir?

Şehir efsanelerinden uzak durmak ve bilimin önerdiği metodları takip etmek gerekiyor. Örneğin maske takmak ne kadar etkili görünse de yayılmayı engellemiyor. Dolayısıyla maskelere hücum etmek tamamen yersiz. Televizyonlarda ortaya çıkıp anlamsız konuşan şarlatanlara da itibar etmemek gerekiyor. Tıp, bilimsel olarak kanıtlanabilmiş ve en azından nedensellik arz eden tutumların hastalık tedavilerinde kullanılması üzerine kuruludur. Hurafelerin bu denklemde yeri yoktur. Bu nedenle, şu anda SARS-CoV-2’den korunmak için takınılması gereken stratejik tutum Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından açıklanan şekildedir: İnsandan insana geçişlerin azaltılması için hasta olduğu düşünülen insanlarla temasın en aza indirilmesi, kişinin kendinde grip semtomları görmesi halinde sağlık kurumlarına başvurması, gerekirse test yaptırması, evde kalması, ellerin alkol bazlı temizleyicilerle sıklıkla yıkanması, ellerin ağız ve gözlerle temasının minimuma indirilmesi, hayvanlarla direk temasın azaltılması, et ürünlerinin iyice pişirildikten sonra tüketilmesi, kronik hastalığı olan kişilerin kendilerini bir süre kalabalık ortamlardan uzak tutması. Şu şekilde düşünmekte fayda var: ellerimizde ve vücudumuzda, günlük yaşamdaki etkileşimlerimizden aldığımız patojenler her daim bulunur. El ve vücut hijyenimize dikkat ettiğimizde, ve bunu paranoyaklık seviyesine çıkarmadan idame ettiğimizde, bu patojenlerden doğan hastalıkların %99’unu önlemiş oluruz. SARS-CoV-2 de bu kuraldan azade değil.

SARS-CoV-2’nin teşhisi nasıl yapılır?

Polimeraz zincir reaksiyonu denen klasik bir teknik ile, enfekte olduğu düşünülen kişilerden alınan örneklerde virüsün genetik materyali var mı diye bakılması kolay ve kesin teşhis sağlayan bir yöntemdir. WHO ve hastalık kontrol merkezleri, bu serolojik test protokolünü paylaştı (4, 5, 6).

Kurumların ve hükümetlerin görevleri nedir?

Tüm sağlık kurumlarında SARS-CoV-2 testlerinin yapılabilmesi gerekiyor. Bu, hangi hastanın enfekte olduğunu ve izole edilmesi gerektiğini belirlemenin tek yolu. Yine belirtelim, yayılmayı önlemek şu anda tek silahımız. Bu nedenle hükümetlerin ve sağlık kurumlarının vakaları açıkça toplumla ve uluslararası yetkililerle paylaşması, gerekli karantina önlemlerini de alması gerekiyor. Tüm ülkeler için, herhangi bir nedenle hastalık verilerinin gizlenmesi oldukça anlamsız bir tutum.bu

Bu salgına karşı Paniğe gerekli mi?

Hayır! Paniğe gerek yok. Dünya, enfeksiyon epidemiyolojisi ile yeni tanışıyormuş gibi davransa da SARS-CoV-2, tarihteki en yaygın ve öldürücü enfeksiyon değil, olmayacak da. Seyahat ağlarının genişliği ve virüsün semptomlarının hafifliğinin hastalığın kontrol altına alınmasını zorlaştırdığı gerçeğiyle barışmamız gerekiyor. Virüs kapsanız bile %98’e yakın oranda iyileşeceğinizi düşünmeniz de paniğe mahal olmad��ğını gösteriyor. Ancak bu önlem alınmasın demek değil kesinlikle. Burada, ne tamamen inkar ve gözardı etmek ne de paniğe kapılmak doğru tutum. Hazırlıklı olmak ve WHO’nun her gün yayınladığı raporlardan hastalığın seyri ile ilgili en doğru bilgiler alınabilir (7).

Bilimsel gelişim ne durumda? Aşı bulundu mu?

Virüsün genetik yapısının anlaşılması çok kısa bir süre içinde tamamlandı. Buna göre SARS-CoV-2’nin bazı protein yapılarına karşı aşı geliştirme çalışmaları da hızla devam ediyor. Birçok şirket ve araştırma kurumu geliştirdikleri aşılarla pre-klinik ve klinik test aşamasına geçtiklerini duyurdu (8). Ancak şu anda etkili bir aşılama ve tedavi yöntemi yok. Anti-viral olarak daha önceden kullanılan bazı ilaçların SARS-CoV-2 için etkili olabileceği belirtildi. Ebola ve MERS için kullanılan Remdesivir (Gilead), HIV için kullanılan Ritonavir (AbbVie), Azvudine (Granlen), Darunavir (Janssen), influenza için kullanılan Oseltamivir (Gilead) ve Baloxavir (Toyama), ve enflammasyon modülatörleri interferon (Merck), Camrelizumab (Hengrui) ya da Tocilizumab (Chugai) bunlardan bazıları. Küba’da üretilen interferon alfa 2B de Çin’de kullanıldı. Ancak bu aşamada SARS-CoV2 için yukarıdaki ilaçlar tedavi etmiyor ve mucize gerçekleştirmiyorlar. Çünkü bu ilaçlar özel olarak SARS-CoV-2 için üretilmediler veya bağışıklık sisteminin genel olarak modifiye edilmesi için kullanılıyorlar. Hastalığı anlamak ve çözüm üretmek hemen gerçekleşmeyecek, ancak umutsuzluğa ve paniğe kapılmaya mahal yok.

(1) https://www.birgun.net/haber/coronavirus-2019-ncov-yeni-kuresel-saglik-tehdidi-286375
(2) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/genbank/sars-cov-2-seqs/
(3) https://www.the-scientist.com/news-opinion/coronaviruss-genetics-reveal-its-global-travels-67183
(4) https://www.who.int/publications-detail/laboratory-testing-for-2019-novel-coronavirus-in-suspected-human-cases-20200117
(5) https://www.cdc.gov/coronavirus/2019-nCoV/lab/index.html
(6) https://www.nature.com/articles/d41587-020-00002-2
(7) https://www.who.int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019/situation-reports/
(8) https://www.clinicaltrialsarena.com/analysis/coronavirus-mers-cov-drugs/