Tek derdi var yaşlı dünyayı yönetenlerin, daha çok satmak istiyorlar, daha çok müşteri. Köklü demokrasilere sandıktan çıkacak öcülere karşı uyumlu, kullanışlı, kendine aşık küçük lidercikler satmak istiyorlar; küçük liderciklere dünyaya hükmedebilecekleri özgüveni satmak, seçmene sandıkla sorunların çözüleceği umudu satmak, göçmenlere yeni bir hayat hayali, yerleşiklere göçmen korkusunu satmak.

Göçmenleri ucuz işgücü olarak satmak, diktatörlere silah, silah tacirlerine savaş satmak istiyorlar. Sanayi devrimine gecikmişlere eskimiş teknolojilerini satmak, bilişim devrimine uzaktan bakanlara akıllı telefon satmak.

Akıl satmak istiyor dünyayı yönetenler, kendi akıllarını satmak; Din satmak istiyorlar, mezhep kavgası ve etnik milliyetçilik satmak. Çevreyi yok edecek projeleri ve çevreyi kurtarma paketlerini beraber satmak. Sağlığını bozduklarına sağlık hizmeti satmak. Eğitim hakkını satmak istiyorlar. Emeklilik ve sigorta satmak. Tavşana kaç tazıya tut diyerek sattıkları ne varsa daha fazlasını istiyorlar.

Emlak kralından diktatör yapıp satmak, bankacıdan diktatörlüğe hevesli politikacı yapmak istiyorlar. Politikacıları alıp satmak, gücü hep ellerinde tutmak istiyorlar. İktidarıyla muhalefetini şekillendirecekleri ülkelere öngörülür gelecek satmak, geleceğe sürdürülebilir planlar yapıp satmak, planları için genç beyinleri alıp satmak istiyorlar. ‘Satın alınamayacak insan yoktur, az para vardır’ sanıyorlar, çok suçlu küçük diktatörlere taht satmak, tahtını korumaya çalışanlara işlerine yarayacak düşman satmak, halkları birbirine düşman edip, taht oyunlarını satmak istiyorlar. İpleri ellerinde kuklalara sosyal statü, karnını doyuramayanlara itaat satmak niyetinde dünyayı yönetenler, neo liberal politikalarla bugüne kadar sattıklarını satmaya devam etmek istiyorlar. Ortadoğu’ya ılımlı islam satıyor, Uzakdoğu’dan çocuk yaşta seks işçisi alıyor, Afrika’ya açlık veriyor, Güney Amerika’ya ve diğerlerine uyuşturucu satıyorlar.

Uyuşturuyor insanlığı dünyayı yönetenler. Sendikalarıyla, sivil toplum örgütleriyle, hiyerarşik düzenleri, iktidar ve muhalefet partileriyle, dekordan ibaret kurumlarıyla, tek elden yönetilen medyalarıyla toplumları uyuşturuyorlar. İnsanlık baş kaldırmasın istiyorlar. Başkaldıran olursa onu da satın alıp satmak istiyorlar. Bilmiyorlar dünyayı yönetenler. İnsanlık yeni bir çağın eşiğinde. Adalet, özgürlük, eşitlik, kardeşlik bu kez bizzat bunu talep edenlerin ellerinde yükselmekte. İnsanlık onuru, Tunus’ta bir seyyar satıcının tezgahındaki radyoda, Wall Street’te kaldırıma çömelmiş oturan bir evsizin kulağında, Tahran’da bir öğrencinin dudağında, Londra’da sarayın duvarına yaslanmış bir göçmenin aklında, Seul’de rengarenk bir graffitide, İstanbul’da Gülhane Parkındaki ceviz ağacının dalları arasından geçen rüzgarda bir şarkı olup direnmekte. Dinleyin dünyayı yönetenler, siz de duyacaksınız. Tek bir sözü var bu şarkının: Ne insanlığın haklı talepleri ne de insanlık satılıktır bundan böyle...