Türkiye’de özellikle 1968-78 arasında solla temas kurmuş, çoğunun sınıfsal kökenleri devrimci karakteri taşımayan, devrimci mücadele içinde aktif ve sorumluluk gerektiren eylemliliklerde bulunmamış kesim, büyük oranda 1997 sonrasında aktif bir biçimde yeni düzenin kurulmasında rol aldılar. Bu kesime daha sonradan ‘kullanışlı aptallar’ adı verildi, oysa bunlar düzenin tehditle ya da maddi özendiricilerle satın aldığı “Aydıncıklardı” ve Türkiye’de düzenin işleyişini sahtekârlık üzerine kurmak için bu insanlar cansiperane çalıştılar. Nedir bu insanların işlevi?

İlk önce, bu insanların tamamı kifayetsiz muhteristir, yanisi bu düzende ya da herhangi bir düzende tutunmaları imkânsız olan, üretimleri zerre kadar yaratıcılık gerektirmeyen, sınıfsal olarak aldıkları eğitimler gereği şundan bundan nasiplenmiş insanlardır. First class yaşamak istiyorlardı ve esasında hayatlarında hiçbir şeye inanmamış insanlardı. Halen de öyledir, hiçbir şeye inanmazlar, daha da acınası olan inanamamış olmalarıdır. Bu insanlar özünde siniktir, yani her şeyin bedelini bilen, hiçbir şeyin kıymetini bilmeyen insanlardır, bu nedenle itinayla değer, insan, ahlak, vicdan gibi soyut ve manevi değerleri pazarlayabilir ve insan denilen mahlûkata şeref kazandıracak, toplum nezdinde saygınlık verecek, kısaca özü sözü bir insan nitelemesini hak edecek her şeyi altüst edebilirler. Bu nedenle hiçbirisinin toplum nezdinde bir saygınlığı yoktur, ahlaki olarak yozdurlar.

Peki, düzen niçin bu insanları satın aldı: Ya zorla, ya ünle, ya da maddi özendiricilerle, kısacası yalla niçin bu kullanışlı aptalları satın aldı, istihdam etti, vitrine çıkardı?

İşin özü şudur: Türkiye’de sağcıların önemli bir bölümü aşırı yeteneksizdir, sağcı partiler ve örgütler normal bir insan gibi konuşmayı beceremezler, hatta daha kâbusu dünyada ne olup bittiğini anlama ve anlatma yeteneğine sahip değildirler. Şöyle söyleyeyim: Türkiye’de sağın ideolojik söylemi o denli iptidaidir ki içlerinde kendini ifade edebilen insan eser miktarda bulunur. Buna karşın, siyasi iktidar sürekli olarak tercihlerini sağdan yana kullanır. Bu anlamda kamuoyuyla ilişkilerin yürütülmesinde, Osmanlı’dan beri bir gelenek olarak sağ soldan medyatik aptal transfer etme politikası yürütmektedir. Jön Türklerin büyük bölümü kendilerine bir kapı verildiğinde kendi yeteneklerini, daha doğrusu yeteneksizliklerini hemen mevkiye ve paraya çevirecek hamleyi yapmaya hazırdılar. Bunlar özünde sığınacak bir kapı bulamamış, kifayetsiz muhterisler ordusudur.

Bu anlamda, sol liberallerin özellikle Türkiye’de son 20 yıldır işlevi çok nettir:

Sağın bütün yasaları, bu arada temelinde Anayasa’yı ihlal ederek, yaptıkları ve yapacakları kıyımlar ve haksız cezalandırmalar için, sol liberaller “manevi linç için açılan cephe”nin rütbesiz fakat medyatik komutancıkları oldular.

Sol liberaller:

1. Hiçbir yaratıcı eseri olmayan ve hiçbir uzmanlık alanları olmayan insanlardır.

2. Sınıfsal olarak üretimden gelen bir sınıfa dayanmazlar, ailesel olarak parazit bir gelir kapısı arayan, yaranmacı insanlardır.

3. Nasıl burjuvazi, sermaye edinmek, biriktirmek için siyasi erke yaranma politikası sürdürüyorsa, sol liberaller de iktidara yaranarak ün-para-mevki edinme politikası yürütürler.

4. Türkiye’de sol liberaller, asla “SOL” ve “LİBERAL” değillerdir, hiçbiri halk nezdinde itibarlı değildir.

5. Bütün kariyerleri, bir önceki dönemin reddiyle şekillenmiş bir “kendini inkâr dönemleri” ile bölümlere ayrılmıştır, tutarlılık eleştirisi, bu insanların asaplarını bozar.

6. Aslında mesleklerinin, manevi karşılığı, modern anlamda, “adam satmak” olarak adlandırılabilir.

7. Asla ve kata yanaştıkları ya da maddi ödül aldıkları iktidar ile dünya görüşleri olarak uyuşmazlar, uyuşamazlar, iktidar değiştikçe kendilerini inkâr dönemlerinin sayısı artar.