SOL Parti, 10 ilde büyük bir yıkıma neden olan deprem felaketinin sorumluları olarak sadece müteahhitlerin gösterilemeyeceğini belirterek; AKP iktidarı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve yerel yönetimleri işaret etti. Yapılan açıklamada, deprem felaketi nedeniyle sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulduğu açıklandı.

SOL Parti'den deprem felaketinin sorumluları hakkında suç duyurusu

SOL Parti, Kahramanmaraş merkezli depremlerde sorumluluğu bulunanlar hakkında suç duyurusunda bulunduklarını bildirdi.

SOL Parti Hukuk Çalışma Grubu tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Öncelikle depremin yaşanacağını öngördüğü halde sonuçlarını engelleyecek önlemleri almayan, depreme dayanıklı binaların üretilmesi ve depreme dayanıklı olmayan binaların dönüştürülmesi yükümlülüğünü yerine getirmeyen, insana ve doğaya değil ranta dayalı bir düzeni ısrarla savunan ve yerleştiren, kanun ve yönetmeliklere uygun olmayan yapıları imar barışı ile yasal statüye kavuşturan, insan hayatından önce karı önceleyen kapitalist sistem ve onun uygulayıcısı olan AKP iktidarıdır" denildi.

Açıklamada ayrıca, sorumlular arasında "güvenli olmayan bölgelerde yapılaşmanın önünü açan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, denetlemekle yükümlü ve izin verme yetkisi bulunan yerel yönetimler" de işaret edildi.

Açıklamada, şunlar vurgulandı: "Suç duyurusunda bulunduğumuzu ve esas sorumlular yargılanana kadar, her bir insanın, her bir hayvanın, her bir ağacın, her bir çiçeğin hesabını sorana kadar mücadeleye devam edeceğimizi belirtmek isteriz."

SOL Parti Hukuk Çalışma Grubu'ndan yapılan açıklamanın tamamı şöyle:

"Ülkemiz, 06.02.2023 günü merkez üsleri Kahramanmaraş ili Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan ve 10 ilimizi kapsayan iki büyük deprem ile sarsılmış, binlerce bina yıkılmış, binlercesi hasar görmüş ve kullanılamaz hale gelmiş, on binlerce insanımız yaşamını kaybetmiş, on binlercesi yaralanmış, deprem sonrası arama ve kurtarma çalışmalarında yaşanan gecikme, eksiklik ve koordinasyonsuzluk, depremde evsiz ve yurtsuz kalan milyonlarca insanımızın yaşamını doğrudan etkileyerek sonuçları uzun bir dönem devam edecek manevi ve maddi yıkımlara yol açmıştır.

Yaşanan can kayıplarının, yıkım ve tahribatın büyüklüğü depremin niteliği, şiddeti ve kapsamı ile açıklanamayacaktır. Onlarca yıkılmış binanın arasında depremden etkilenmeyerek sapasağlam yerinde duran binaları dikkate aldığımızda dahi; depremi sorumlu ilan ederek bu büyük yıkımda sorumluluğu olan yetkilileri ve kişileri aklamaya veya sadece birkaç inşaat müteahhidini günah keçisi ilan ederek ve tutuklayarak gerçeklerin üzerini kapatmaya yönelik her türlü yaklaşım ve çaba; yaşamlarını, yakınlarını, evlerini, yerlerini ve yurtlarını kaybetmiş milyonlarca yurttaşımıza karşı işlenmiş olan suça ortak olmak anlamını taşıyacaktır.

Bu büyük yıkımın sorumlusu deprem değil, bu yaşananlar kader değil!

Öncelikle depremin yaşanacağını öngördüğü halde sonuçlarını engelleyecek önlemleri almayan, depreme dayanıklı binaların üretilmesi ve depreme dayanıklı olmayan binaların dönüştürülmesi yükümlülüğünü yerine getirmeyen, insana ve doğaya değil ranta dayalı bir düzeni ısrarla savunan ve yerleştiren, kanun ve yönetmeliklere uygun olmayan yapıları imar barışı ile yasal statüye kavuşturan, insan hayatından önce karı önceleyen kapitalist sistem ve onun uygulayıcısı olan AKP iktidarıdır.

Deprem coğrafyasına yerleşik olan yurdumuzda, bugüne kadar yaşanan ve yaşanması muhtemel depremler; deprem bilimcilerin, üniversitelerin, bilim insanlarının, meslek örgütlerinin, aydınların, basının, gerçekleşme olasılığı kesin depremler, bunların yaratacağı sonuçlar ile alınması gerekli önlemlere dair sayısız rapor, uyarı ve açıklamalarına rağmen; on binlerce insanımızın hayatını kaybetmesi gibi tamiri imkansız sonuçlar ortaya çıkmış ise, yaşanan bu büyük felaketin baş sorumlusu ülkemizin deprem kuşağında olduğunu bile bile gerekli önlemleri almayan yıkıma sebep olan yetmiş yıllık sağ iktidar anlayışı ve bugünkü siyasal islamcı rejim ve bu rejimle menfaat ilişkisi kuranlardır. Bu noktada, devletin, yurttaşların yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, yine bireylerin sağlıklı ve düzenli bir çevrede yaşama ve konut hakkını sağlama, düzenli ve planlı bir kentleşmeyi gerçekleştirme konusunda Anayasal görev ve sorumluluğu bulunmaktadır.

Depremden sonra AFAD’ın deprem raporu, depremin yol açabileceği hasarın büyüklüğü, oluşan tahmini zarar hükümet yetkililerine depremden 45 dakika sonra ulaşmasına rağmen, arama kurtarma ekiplerinin bölgeye çok geç ulaşması, yeterli sayıda arama kurtarma ekibinin, personelinin ve ekipmanının bölgeye gönderilmemesi, arama kurtarma çalışmalarının büyük bir organizasyonsuzluk içinde yürütülmesi, başka illerden ve dahi ülkelerden gelen arama kurtarma ekiplerinin hızlıca bölgeye yönlendirilmemiş olması, arama kurtarma faaliyetlerinde en çok profesyonel desteği olacak madencilerin ve askerlerin bölgeye gönderilmemesi gibi durumlar enkazlara çok geç ulaşılması sebebi ile insanlar adeta ölüme terk edilmiştir. Daha acısı tüm bu organizasyonsuzluk ve seferberlik durumunun oluşturulmaması zaman kaybettirmiş ve 4-5 gün boyunca hatta halen daha yaşam sesleri gelen enkazlarda hiç çalışma yapılmamış ve insanlar yardım beklerken hayatlarını kaybetmişlerdir. İnsanlar göçük altında sosyal medyadan konum bildirip, yardım isterken bant daraltması adı altında hukuksuz şekilde erişim engellenerek insanların seslerini duyurması imkansız kılınmıştır.

Bu noktada belirtmek gerekir ki, ilgililerin sorumluluğu taksir ile açıklanmayacak, daha doğru bir ifadeyle geçiştirilemeyecek kadar büyüktür. Tüm aşamalarda tüm ilgililerin fiilleri birlikte değerlendirildiğinde TCK'nın 81 ve 83. maddelerinde düzenlenen kasten öldürme ve ihmali davranışla kasten öldürme suçları kapsamında etkin bir soruşturma ve kovuşturmanın yürütülmesi kaçınılmazdır.

Biz bu yaşanan felaketin sorumlularından hesap sormak için üzerimize düşen sorumlulukları sonuna kadar yerine getirmeye hazırız. Bir kaç müteahhidi günah keçisi gösterip peşlerine düşenler sorumluluktan kaçamayacak! Yaşanan felaketin gerçek sorumlusu insan hayatından önce karı önceleyen kapitalist sistem ve onun uygulayıcısı AKP iktidarıdır. Bu amaçla SOL HUKUK olarak suç duyurusunda bulunduğumuzu ve esas sorumlular yargılanana kadar, her bir insanın, her bir hayvanın, her bir ağacın, her bir çiçeğin hesabını sorana kadar mücadeleye devam edeceğimizi belirtmek isteriz."