Birkaç gündür sosyal medyada bir mekânın “çellist aranıyor” ilanı müzik çevresinde saç baş yoldurttu. Müzisyenlerin yetenek ve emeğinin bu kadar aşağılandığı az teklif duydu bu kulaklar

Sömürün hanımlar beyler her şeyi sömürün

Müzik sektörü acımasızdır. Ezici bir makinedir, endüstriyelleşen her sektörde olduğu gibi bu sektörün de dişlileri acımasızdır. Bestecilikten söz yazarlığına, gitaristlikten solistliğe, sahne amirliğinden yazarına kadar çalışan her bir birey tokat yer. Ben bu sektörü biliyorum, uzun zamandır içindeyim fakat çalışma sistemine hakim olmadığım tüm sektörlerin de böyle çalıştığına eminim. Kimisi daha çok para kazandırır kimisi daha az, ama kazandırdığı kadar da sömürür. Bu düzen böyle, işine gelirse... Tek başımıza değiştirebileceğimiz bir sektör yok ortada. Önce neyin ne olduğuna dair bir fikrimiz olsun, bazı olaylar karşısında dik duralım da sonra değiştirmeye çalışırız. Farkında olalım yeter şimdilik.

KONUŞMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL

Siz hiç hayatınızda “Davam var, avukatım ol. 3 saat beni savun, saatlik 50 lirayı kap” diyen birine rastladınız mı? Ya da diş doktoruna “Şu çürüğü temizle al helalinden 50 liranı” cümlesini duydunuz mu? Bana şimdiye kadar kimse “Barış Beycim bize haftada 4 yazı yaz. Yazı başına 50 lira senin ananın ak sütü gibi helal olsun” teklifiyle gelmedi. Gelemez çünkü. Profesyonel hayatta bu meblağları artık konuşmamız mümkün değildir. Çünkü artık 32’li tuvalet kağıdı bile 50 liradan pahalı.

Peki şuna ne dersiniz?

“Beyoğlu’nda bir mekânda, haftanın 4 akşamı, 3 saat çello çalacak çellist aranıyor. Öğrenci de olabilir. Yeni açılacak bir mekân olduğu için, şimdilik ücret, günlük 50 lira.”

Bakın bu yukarıda okuduğunuz cümle gerçek. Bu ciddi bir teklif. Bir mekân konser karşılığında bir çelliste gecelik 50 lira teklif ediyor. Geceden kastımız 3 saat. Neyse ki… Bir de sonuna umut vaad eden bir kelime eklenmiş: “Şimdilik.”

Hayatımızı bu “şimdilikler” ile idame ettirmek durumundayız çünkü artık hiçbir ücret hiçbir sektörde hiç kimseye yetmiyor. Patronlar daha fazla kazanmalı ki bizi daha iyi sömürebilsin, şirketler daha da zengin olsun. Altında lüks arabasıyla gezip kaliteli şarap içebilen işverenler “Şimdilik bu maaşı verebiliyorum, piyasanın hali bu” diyor, o tokatlık yüzündeki acınası ağlamaklı ifadesiyle. Hak veriyoruz böyle diyene çünkü piyasanın halini ondan iyi biliyoruz. “Hem belki arabasını eskiden almıştır” diyoruz. Tecrübeye rağmen alttan almak öğretilmiş bir çaresizlik bu dünyada.

UTANMALARI YOK

Tweet’in ekran görüntüsünü paylaşıyorum fakat paylaşan hesabın ismini göstermeyeceğim. Çünkü amacım tek bir kişiyi değil herkesi hedef göstermek. Piyasanın kabul ettiği zihniyet bu. Bu zihniyete o kadar alışmışlar ki hiç utanmadan müzisyenlere bunu teklif edebiliyorlar. Yine o mekân özelinde konuşmuyorum. O mekân gibi çok yer vardır eminim.

somurun-hanimlar-beyler-her-seyi-somurun-639438-1.

Basit bir hesapla çelliste “şimdilik” ayda 800 lira teklif ediyorlar. Daha sonra artabilir o ücret. Ya da uygun bir dille bir ay sonunda “Buraya kadarmış, üzgünüz” denebilir o müzisyene.

16. yüzyılın ortalarında Fransa’da ilk örnekleri ortaya çıkan bu enstrüman 2-2,5 kilo civarında bir ağırlığa ve oturduğunuzda sizin boyunuza eş büyüklüğe sahip. Çelloların farklı boyutları ve ağırlıkları var elbette. Çocuklarla yetişkinler aynı enstrümanı çalmıyor. Demek istediğim, çello ile zor yürürsünüz, taksiye binerken bile dert sahibi olursunuz. Metrobüse bineyim deseniz ömrünüzden ömür gider, otobüsü iş çıkışı saatlerinde zaten unutun. Zor yani. Eğitimi ise herhangi bir enstrümanın gerektirdiği yetenek ve çalışmadan daha azını istemiyordur büyük ihtimalle. Her enstrüman zordur. Darbukanın da çellonun da bas gitarın da hakkını vermek yetenek, tecrübe ve özveriyle çalışma ister.

SÖMÜRÜ DÜZENİ

Bir mekânda insanlara tek başına sahneye çıkacak yani resital verecek kadar çello bilgisine ve repertuvara sahip bir müzisyene ayda 800 lira teklif etmek vicdansızlıktır. Sömürüdür.

Bugün o mekânda hiçbir DJ’e dahi 50 lira teklif edemezsiniz.

Çocukluğumdan beri müzisyenleri tanıdım. Aynı evde kaldım, aynı parasızlığı çektim. Müzisyen olmanın ne kadar zor bir şey olduğunu biliyorum. Yorumlarımı buna göre yapıyorum ve elbette mekâncının değil müzisyenin yanında olmayı uygun buluyorum.

Sahne müzisyenliği çok zor bir iş. Kendi grubunu kurup barda çalmak da, büyük bir konser salonunda resital vermek de zor. Büyük bir yıldız ismin arkasında konser başına ücret alarak çalmak dinamikleri sebebiyle belki daha da zor.

Daha geçenlerde hızla yükselen bir sanatçının gitaristiyle yollarını ayırması müzisyenlerin arasında olay olmuştu. İlk başlarken birlikte çalıştığı müzisyene “Müzikal anlamda yön değiştiriyoruz artık birlikte çalışamayacağız” denilerek kibarca yol verildi. Müzisyenin bir anda yolda bırakılmasını önleyecek yasa, kanun veya örgütleşme yok. Müzisyenlerin hakları, çalıştıkları büyük isimlerin gruplarında belli süreli sözleşmelerle bağlanan iş akitleriyle korunmuyor. Yurtdışında bu işin bir hakkı hukuku var. O sektör bizimkinden de acımasız olsa da en basidinden yıllık, 6 aylık veya sezonluk anlaşmalarla hak ve kazanılacak ücretler kesin ve net bir biçimde kağıda dökülüyor. Örgütlenmediğiniz her gün hakkınız, yeteneğiniz ve yıllarca harcadığınız emek elinizden çalınacaktır. Ya da en basidi bir mekân size 3 saat için 50 lira teklif edebilir. İşinize nasıl gelirse.