SYRIZA ve kalkınma arasında CHP

SELAMİ İNCE

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun özet biçimiyle sunduğu 2015 Seçim Bildirgesi’nin, bu zamana kadar olanlardan farklı olarak söylediği en önemli tez ne? Bu soru kadar önemli diğer soru ise şu: CHP’nin bu seçime girerken programını oluşturan en önemli ayraçlar neler?

VURGU GEÇİM DERDİNE

Galiba bu her iki soruya da verilebilecek ortak bir yanıt var: CHP uygulayacağı ekonomi politikalarıyla ülkede orta sınıfı güçlendirmek ve son 13 yıldır AKP’nin iyice hırpaladığı çalışan sınıfların durumunu iyileştirmek istiyor. Son yıllarda “laiklik, cumhuriyet, ulus devlet, ulusalcılık” gibi daha çok ideolojik yönelimlere vurgu yapan CHP, bu yılki seçime “ekonomi ve geçim derdi” vurgusuyla giriyor. Biraz genelleyerek söyleyecek olursak, CHP politikalarındaki  “laiklik ve ulusalcılık” vurgusu bu seçimde yerini “ekonomik kalkınma ve çalışanların refahına” bırakmış gibi

CHP bu haliyle de, daha önce içinde bulunduğu Avrupa Birliği karşıtı ulusalcı bir partiden çıkarak, zenginden daha fazla vergi alarak sosyal refahı kurmaya yönelecek bir Avrupalı sosyal demokrat partiye evrilmek istiyor görüntüsü veriyor.  CHP, kalkınmacı, klasik sosyal demokrat parti olmaya belki de ilk kez bu seçimde karar vermiş olacak ki, bu zamana kadar olmadığı kadar yoğun bir biçimde ekonomiyle, işçi haklarıyla, çalışanların ekonomik durumlarının düzeltilmesiyle ilgileniyor.

Seçim Bildirgesi sunuş konuşmasında Genel Başkan Kılıçdaroğlu birden fazla kez, “Önce üreteceğiz, sonra bölüşeceğiz” sloganını kullandı. Kılıçdaroğlu, CHP iktidarında hem üretim kalitesinin artırılacağını hem de üreticilerin durumunun iyileştirileceğini vaat ediyor. Kılıçdaroğlu’na göre, “refah hakça bölüşülmeli…”  Refahın hakça bölüşülmesi, daha doğrusu sosyal refah devletinin kurulması, ikinci dünya savaşı sonrasından Sovyetler Birliği ve reel Doğu Avrupa sosyalist devletlerinin yıkılmasına kadar geçen dönemdeki uzun bir süre boyunca klasik Avrupa sosyal demokratlarının sloganıydı. Kaldı ki, uzun bir süre boyunca da, çalışan geniş kesimler Avrupa’da yüksek sosyal refah devleti nimetlerinden çok geniş bir biçimde yararlandı. Sebebi ne olursa olsun, Avrupa’da sosyal demokrasinin iktidarda olduğu birçok ülkede işçiler sosyal refahtan geniş ölçüde yararlandı.

Özellikle İskandinav ve Alman sosyal demokratların iktidarları boyunca işçi sınıfı kendini iktidarda hissediyordu. Çünkü Türkiye’de asla akla ve hayale gelmeyecek bir biçimde Avrupa sosyal demokrat partilerinin hemen hepsi, kendini ulusal kitle partisi, ya da bütün halkın partisi olarak değil, sınıfın, çalışanların, yoksul kesimlerin, sendikaların partisi olarak görüyordu. Ve iktidara geldiğinde de bu kesimlerin çıkarları için çalışıyordu. Hâlâ da, Avrupa’da, sosyal demokrat siyasetin birçok ülkede önemli oranda, sağ partilerden ciddi farkları kalmamış olsa bile, partilerin üye tabanı çalışanlardan, işçilerden oluşur. Sosyal demokrat partiler hala işçilerin, çalışanların çıkarlarını öncelikle dile getirir.

SYRIZA ETKİSİ

CHP’den bu partilerin önemli bir farkı da, Avrupa sosyal demokrat partileri, Marksizmi reddetmez. Tamam, Marksizmi eğip bükerler, tahrif ederler ama Marksizm düşmanı değildirler. Hâlâ birçok parti, nihai hedef olarak “demokratik sosyalizmin kurulması”nı önüne amaç olarak koyar. Olsa olsa revizyonisttirler. Sosyalist Parti, Sosyal Demokrat İşçi Partisi, İşçi Partisi gibi büyük kitle partilerinin sadece sosyal demokrat partiler olduğunu hatırlatalım. Elbette bir devlet partisi olarak kurulan ve “sınıfsız, sömürüsüz, kaynaşmış bir kitle yaratma” amacıyla siyaset yapan CHP’nin işçi sınıfına dayalı bir sosyal demokrat parti olması mümkün değildi. Ancak, bu seçim öncesi hiç değilse bu kavramları konuşmaya başladığını görmekte fayda var. Kılıçdaroğlu’nun yeni sunuşunu CHP’nin biraz geç kalmış sosyal demokratlaşma atağı olarak da görmek mümkün. Belki de Türkiye’de kapitalizmin durumu ve sınıflar ilişkisi CHP’yi bu pozisyon almaya mecbur ediyor. Belki de kitlesel yeni yoksullaşmanın olası tepkileri ancak bu biçimiyle düzen içinde tutulabilir. Yoksa CHP’nin hiç ummadığı bir zamanda ummadığı bir SyrIza ortaya çıkabilir. CHP’nin emekliye iki maaş ikramiye, 720 lira asgari geçim parası gibi vaatleri zaten başlı başına SyrIza’yı hatırlatıyor. İster SyrIza korkusu ister SyrIza’ya benzeme isteği deyin CHP’de bir SyrIza etkisi de var.

Syriza demişken, CHP ile ilgili merak edilen bir soru da şu? CHP, HDP’nin barajı geçmesini istiyor mu? Ankara’da bu soruyu aralarında üst düzey yöneticilerin de olduğu birçok CHP’liye sordum. Hayır, CHP’liler HDP’nin barajı geçmesini istemiyor. CHP, büyük kentlerde sol CHP’lilerin ve bazı Alevilerin HDP’ye oy vermesinden korkuyor ve “zaten barajı geçemez, oyunuz ziyan olmasın” siyaseti yapmak istiyor. Bir grup CHP’li ise, HDP’nin barajı geçtikten sonra AKP ile işbirliği yapmasından korkuyor. Peki, barajı geçmiş bir HDP’nin AKP’yi dağıtmış olduğunu, Erdoğan’ın planlarını bozduğunu, AKP için baş düşman konumuna geldiğini ve bu iki kesimin asla bir araya gelemeyeceğini düşünseler daha iyi olmaz mı?

 

CHP'nin seçim bildirgesinde hangi vaatler yer alıyor?

 

Kılıçdaroğlu: Gelin yaşanacak Türkiye'yi beraber inşa edelim