O zamanlar beş (şimdi on bir) yaşında olan ufaklık Lien’in “O kadın evimize geldi ve annemden babamı ona vermesini istedi. Babamı çok sevdiğini söyledi. Annem, babama çok kızdı ve evden kovdu” diye anlattığı öyküyü dinlediğimde, birkaç şeyi birbirine karıştırıp kendi hayal gücünü de ekleyerek bir kurgu yarattığını düşünmüştüm. Neyin gerçek neyin onun hayal gücünün eseri olduğunu anlamaya çalışırken, “Ya neden anlamıyorsun” diye kızdı ve aynı öyküyü tekrar anlattı. Gerçeği annesinden (Shu) dinlediğimde ortaya “Kibar Feyzo” filminin senaryosuna hiç zorlanmadan eklenebilecek kadar komik fakat bir insanın acısını dile getirdiği için dinlerken gülemediğim bir öykü çıktı: Shu, özetle “Benden en az 10 yaş genç ve oldukça alımlı bir genç kadındı. Bir kasabadan çalışmak için gelen bir göçmendi. İki yıldır kocamın sevgilisi olduğunu, onu sevdiğini ve kocamın da kendisini sevdiğini söyledi. Kocamı ona vermem yani boşanmam için o kadar ağladı ki, o yalvaran hali halen gözlerimin önünde. ‘Onu kesinlikle boşayacağım, al senin olsun, bir daha bu eve giremeyecek’ dedim” diye anlattı. Eli biraz para gören erkeğin kendine bir genç sevgili bulması buralarda az rastlanan bir “eski gelenek” değil. Bu konuda “Çin usulü kadın intikamı” diye bir mizahi yazı bile yazdım (arşivde var).

Erkek çok eşliliği (poligami) dünyanın her yerinde çok bildik bir konu. Yine de Çin’e özgü yönlerinden kısaca söz etmek istiyorum. Devrimden (1949) önceki Çin’de erkek dilediği sayıda eş seçebilirdi. Fakat evlilik sadece ilk eş için geçerli olan bir nevi “statü-onur belgesiydi”. İlk eş öldüğünde veya boşandığında (ki sadece erkek boşayabilirdi) erkek bekâr kalmış sayılırdı. Bu durumda eşlerden biriyle (genellikle ikinci eşle) tekrar bir evlilik yapardı. Boşanan kadın bir daha evlen(e)mez, başka bir erkekle birlikte ol(a)maz ve “filancanın birinci, ikici vs eşi” olarak anılmaya devam ederdi.

Devrimden sonra komünistlerin çıkardığı ilk yasalardan biri çok eşliliğin yasaklanması olmuş. Buna rağmen, çıkarılan yasa Çin’in Tibet bölgesindeki çok eşliliği bitirmeye yetmemiş. Araştırmalar günümüzde Tibet’te çok eşliliğin yüzde 35 civarında olduğunu ve bunun yüzde 15 kadarının kadın çok eşliliği (poliandri) olduğunu söylüyor. Geçmişte poligami bütün Çin’de yaygınken poliandri yalnızca güneybatı Çin’den (Tibet ve çevresi) biraz daha orta bölgelere doğru uzanan bir coğrafyada görülmüş (Hindistan ve Nepal’in bazı bölgelerinde de görüldüğünü belirtiliyor). Konu Engels’in bile dikkatini çekmiş ve “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni”nde bu durumdan “özel bir tür evlilik” diye söz ediyor.

Tibet’te varlığını sürdüren poliandri eski zamanlardan beri bir kadının birkaç erkek kardeşle evlenmesi şeklinde görülmüş. Ailedeki erkek kardeşlerden biriyle evlenen kadın, kocanın küçük erkek kardeşleriyle (sadece küçük kardeşlerle) de evlenmiş sayılıyor. Bu ailelerde babalık, baba-çocuk ilişkileri en sık sorulan sorulardan, üzerinde en çok durulan konulardan biri. Araştırmacılar bu ailelerde babaların bütün çocuklara eşit davrandığını söylüyor –en azından kural bu. Çocukların babaya seslenmelerinin ise iki yolu olduğu belirtiliyor: (1) Eşlerin en büyüğünü baba, diğerlerini ise amca olarak çağırmak. En büyük koca ölürse, babalık statüsü yaşça ondan sonra gelen ikinci kardeşe geçer. (2) En büyük kocayı ‘büyük baba’ ve diğerlerini ‘ikinci baba’ olarak çağırmak. Bazı bölgelerde, doğan ilk erkek çocuğun en büyük kardeşin oğlu, sonra doğan erkek çocuğun ise ikinci kardeşin oğlu olarak kabul edildiği veya kadının kardeşlerden birini baba olarak belirlediği söyleniyor. Bazı bölgelerde ise bu belirlemenin yapılmadığı ve çocukların herkesin çocuğu olarak kabul edildiği yazılıyor.

Araştırmacılara göre, poliandri “ailenin bölünmesi ve ailenin varlıklarının bölüşülmesinin aileyi yoksullaştıracağı korkusundan” kaynaklanıyor. Birkaç kardeş bir kadınla evlenirse ailenin varlıkları bölünmediği gibi daha fazla sayıda erkek ve işgücü olacağı için gittikçe daha varlıklı bir aile olacaklarına inanılıyor.

Sahibinden satılık evlilik kurumu

Birkaç yüzyıl önceki Çin’de ve Tibet’te görülen poliandri arasında bazı farklılıklar var. Tibet’te bir kadının evlendiği erkeklerin mutlaka kardeş olmaları gerekirken, Çin’de kadınlar dışarıdan da bir veya birkaç eş seçebiliyorlarmış. Bunun kadın-erkek nüfus oranının neredeyse Çin tarihi boyunca hep dengesiz olmasından kaynaklandığı söyleniyor. Kayıtlar erkek nüfusun kadın nüfusundan ciddi oranda fazla olduğunu gösteriyor. Bu dengesizliğe bir de erkek çok eşliliği eklenince durumun ne hal aldığını kestirmek zor değil. Bu tür poliandri durumunda kocalar “yeminli kardeşler” sayılsalar bile ilişkilerinin yeminin ruhuna uygun sürdüğünü ve kardeşçe olduğunu söylemek zor. Erkekler arası rekabet, kıskanma, sahiplenme duygusu falan derken birbirini öldüren koca sayısı hiç de az değil. Diğer eşi/eşleri öldürmek yerine çekip gitmeyi seçenler de var ki, bunlar kocalıktan vazgeçerek kazançlı çıkan erkekler. Şöyle ki; bu evlilik kurumu koca için aynı zamanda satılabilir-devredilebilir bir mülkiyetmiş, hem de sahip olduğu çocuklarla birlikte…
Herkese AKP-Saray rejimsiz huzurlu ve mutlu yıllar…

cukurda-defineci-avi-540867-1.