Milli Eğitim Bakanlığı, bizim açıkladığımız belge ve bilgilere karşı sessiz kalmayı sürdürüyor. Birgün okurlarının büyük bölümünün eğitimci olduğunu ve bu gazetenin yakından takip edildiğini anlamaları biraz daha zaman alacak sanıyorum...

Milli Eğitim Bakanlığı, bizim açıkladığımız belge ve bilgilere karşı sessiz kalmayı sürdürüyor. Birgün okurlarının büyük bölümünün eğitimci olduğunu ve bu gazetenin yakından takip edildiğini anlamaları biraz daha zaman alacak sanıyorum...

***

Anadolu Liseleri'nde "nakil torpili" olduğuna ilişkin haberimize de herhangi bir açıklama yapılmadı. Biliyorsunuz, öğrenciler, Anadolu Liseleri ve fen liselerinde okuyabilmek için Liselere Giriş Sınavı'na (LGS) giriyor.

***

Türkiye'de herkesin alıştığı adam kayırmacı tutum, Milli Eğitim Bakanlığı'nda çok büyük boyutlara ulaştı. Ancak yüz binlerce öğrencinin girmeyi başaramadığı, herkesin önemsediği Anadolu Liseleri ile ilgili "torpil" iddialarının bulunması, artık işin cılkının çıktığını gösteriyor. Olayı ayrıntılandıralım: Hasan Hüseyin Başaran adlı öğrencinin, Almanca eğitim veren Ankara Anadolu Lisesi'nde okurken, İngilizce eğitim veren ve yine Ankara'da bulunan Sincan Süleyman Demirel Anadolu Lisesi'ne geçişine izin veriliyor. Bu geçiş için Talim ve Terbiye Kurulu bir mütaalaa veriyor. Bu yazı evlere şenlik. Yönetmeliklerde var olan hükümler hatırlatılıyor. Öğrencinin "nakil koşullarını" taşıması ve gideceği okuldaki farklı dersler için yetiştirilmesi gerekiyormuş.... Bu yazıyı alan Ortaöğretim Genel Müdürlüğü Daire Başkan Vekili EtemYaman da, Ankara Valiliği'ne yazı yazıyor. Yazıda, "Talim ve Terbiye Kurulu'nun mütalaası çerçevesinde öğrencinin naklinin yapılması hususu" rica ediliyor! Buyurun bakalım! Böyle saçma şey olur mu? Bir öğrencinin durup dururken aynı ilde, bir anda daha yüksek puanlı bir okula geçmesinin ilgili yönetmeliğe ve mantığa aykırı olmasını bir yana bırakıyoruz. Daha vahimi var!

Bahsettiğimiz öğrenci hazırlık sınıfında okuyor. Öğrenciye altı ay boyunca Almanca öğret, sonra "pardon" de, okulun bitmesine iki ay kala İngilizce eğitim veren Anadolu Lisesi'ne geçmesine izin ver! Üstelik, yönetmeliğe göre öğrencilerin bu tür nakillerden sonra, geldiği okuldaki öğretmeninden ve dil konusunda başarılı sınıf arkadaşlarından yardım almaları gerekiyor. Böyle bir yönetmelik hükmü, olsa olsa okulun başlamasından birkaç hafta sonraki nakiller için düşünülmüştür. Yönetmeliği yazanlar okurken fazla okul değiştirmemiş olacaklar ki, "Hazırlık sınıfı öğrencisinin nakli, okulun bitmesine iki ay kala, başka dilde eğitim veren bir kuruma yapılamaz" diye yazmamışlar! Bu öğrenci bugüne kadar yaklaşık 480 saat Almanca dersi görmüş. Bu saatten sonra ona kim İngilizce öğretecek? Bütün öğretmenler seferber olsa, bütün sınıf arkadaşları sabah akşam dil öğretse, yine bu zamana kadar haftada 20 saatin üzerinde dil eğitimi alan öğrencilere yetişemez. Hazırlık sınıflarında sınıf geçme yabancı dil dersine göre belirleniyor. Diyeceksiniz ki, "bu öğrenci zaten sınıfı geçemez." Yanılıyorsunuz! Alın size 1985 tarihli, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliği. Yönetmeliğin 13. maddesinde, "Farklı yabancı dil okutan bir liseye yeniden veya naklen kaydedilen öğrenciler, bu dili takip etmeye mecbur tutulmazlar. Bu gibi öğrenciler, evvelce okudukları yabancı dilde kendi kendilerini yetiştirirler" deniliyor. İyi mi? Bu öğrencinin dil öğrenmesine bile gerek yok...

***

Bunun adı "torpil" değil de nedir? Hüseyin Çelik, bu konuya bir açıklama yapacaksa, köşemiz ona ardına kadar açıktır. Şimdi soruyoruz: Kimdir bu Hasan Hüseyin Başaran? Hatırlı bir kişiyle yakınlığı mı vardır? Eğer bu olay bir torpil değilse, bize bu tür bir başka nakil örneği gösterebilir misiniz? LGS'de sıfır alan öğrencileri örnek göstererek eğitim sisteminin sorgulanması gerektiğini söylemiştiniz. Sorgu sonucunda ulaştığınız çözüm böyle bir şey midir? Türkiye'de çocuklar iki ayda dil öğrenecek kadar üstün yeteneklilerse, bundan böyle hazırlık sınıflarındaki öğrenciler için İngilizce, Almanca, Fransızca eğitim veren liselerin hazırlık sınıflarında iki ayda bir "rotasyon" planlamanız iyi olmaz mı? Çocuklarımızın üç dil birden öğrenerek yetişmeleri fena mı olur?