İran’ın sokaklarında özgürlük rüzgârları esiyor. Yolda yürürken başını örtmemiş kadınlar görmek mümkün. Zorunlu türban uygulamasının dini kaygılarla ilgisi olmadığı kanısına varan topluma propaganda satmak ise mümkün değil.

Tüm sokaklar özgürleşene dek
Mahsa Amini’yi katleden molla rejimine karşı isyan 6 aydır sürüyor. (Fotoğraf: DepoPhotos)

Kourosh ZIABARI

İran’da ülke çapında patlak veren eylemler devam ediyor. Ancak eylemcilerin taleplerine kulak tıkayan ve “demir yumrukla” yanıt veren rejim halen ülkeyi yönetiyor. Belki iktidar hala devrilemedi, kâğıt üzerinde değişiklik olmadı ama dinmeyen öfkenin kazanımları oldukça önemli. Tahran, İshafan, Reşt, Şiraz ve Tebriz kentlerinde yürürken, artık başını örtmemiş kadınlar görmek mümkün. Devletin erkek egemen uygulamaları karşısında kazandıkları yeni özgürlüklere bakınca 22 yaşındaki Mahsa Amini, başını düzgün örtmediği için tutuklanıp polisin elinde ölmeden önce, düşünmesi bile imkansız bir durum.


40 YILLIK DAYATMAYA EN NET YANIT VERİLDİ

Son 40 yıldır insanlara zorla “dindarlık” dayatmaya çalışan rejim, bu çabanın toplumca reddedildiğini net bir biçimde gördü. Buna rağmen toplumsal fay hatlarını istismar edecek yeni propaganda araçları üzerine çalışıldığına dair emareler görüyoruz. Eylemler tarihin sayfalarında yerini aldı, hayat normale dönüyor ve kadınlar başörtüsünü bir kenara attı. Ancak kadınların bu kazanımını kabullenemeyenler kadınları devletin güvenlik araçları, güç sembolü kurumları ya da sokak çeteleri tarafından taciz ediyor ve tesettür ihlallerini cezalandıran yeni mekanizmalar icat ediyor.
Faziletin Geliştirmesi ve Günah Önlenmesi Girişimi sözcüsü Ali Hanmohemmedi, tesettür takmayan kadınların kimlik kartları geçersiz hale getirecek yeni bir yasa tasarısı üzerinde çalışıldığını duyurdu. “İhlalde” bulunanların bir ay süreyle kamu hizmetlerinden men edileceğinden söz ediliyor. Ayrıca alışveriş merkezlerindeki gözetim faaliyetlerinin yoğunlaştırılacağı, başörtüsünün önemini vurgulama faaliyetlerinde 32 farklı kurumun görev yapacağı söyleniyor.

GERİCİ YASALARINIZ KADINLARA VIZ GELİR

Hanmohemmedi, “kaldırıldığı” iddia edilen ahlak polisinin yerine geçecek yeni bir birim üzerinde çalışıldığını da söyledi. Halk içinde “uygunsuz” giyinen kişilere müdahale edecek yeni araçları sokaklarda görmeye başlayacağımızı de söyledi. Başörtüsü takmamanın yasalara aykırı olduğunun altını çiziyor ve bu tür ihlallere karşı gereken yasal tepkinin verileceğini ifade ediyor.

Başörtüsü zorunluluğunun referanduma götürülerek toplum nezdinde oylanacağı söylentilerini ise reddediyor ve “tüm toplumsal meseleler referanduma götürülse, toplumda kaos oluşur” benzeri bir imada bulunuyor.

Tahranlı bir vaiz olan Kazem Sedighi de kısa süre önce benzer demeçler verdi ve “artık durum sakinleştiği için başörtüsü ihlalleri önlenmeli” dedi. Başörtüsünün “toplumsal bir zorunluluk olduğunu” ve başını örtmeyenlerin “cahil” olduğunu söyledi.

Yargı kurumlarının başını örtmeyen kadınlara yönelik uyarıları da iyiden iyiye sertleşti ve çalışanları ya da müşterileri başörtüsüz görülen işletmeler kapatıldı.

İran toplumunda son 40 senedir edinilen tecrübelere baktığımızda, “Kadın, Yaşam ve Özgürlük” hareketine sebebiyet veren baskıcı yaklaşımların ülkedeki düzene zarar verdiğini ve toplumsal memnuniyetsizliği arttırıcı etki yaptığını net bir biçimde görüyoruz.

Eylemler sırasında halkın maruz bırakıldığı şiddet ve rejimin inadı hesaba katıldığında, ülkeyi yönetenler arasında ne tür politikalar yürütülmesi gerektiğine dair bir görüş birliği var mı, anlamak güç. Statükoyu muhafaza etmek ya da kadınların bir nebze özgürlük elde etmesine göz yummak arasında bir görüş ayrılığı varsa bile, devletin güç araçlarını ve yasama yetkilerini kullanarak baskı kurma fikrinde olan kesimler ya fazla köktenci, ya da fazla dar görüşlü.

Zorunlu tesettür uygulamasının dini kaygılarla hiçbir ilgisi olmadığı kanısına varan topluma propaganda satmak artık mümkün değil. Başını açan kadınlara tehditler savuran ve ceza verileceğine yeminler eden din adamları herhangi bir dinin kurallarını temsil etmiyorlar. Aslına bakarsanız, İslam’ın toplumsal algısına büyük zarar veriyorlar.

Tahranlı bir mühendis olan Zeynep Kazempur, Tahran İnşaat Mühendisleri Odası’nın başkanlık seçimlerinde aday olmayı planlıyordu fakat tesettür kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle adaylık süreci engellendi. Seçim döneminde büyük bir toplantı salonunda bir araya gelen kalabalığın önüne çıktı ve üyeleri arasında giyimleri üzerinden ayrımcılık yapan bir kurumu meşru kabul etmediğini söyledi. Sonrasında alkışlar içinde başörtüsünü çıkardı ve salonu terk etti. Yerel medyada çıkan haberlere göre, Kazempur hakkında yasal işlem başlatıldı.

İspanya-Amerika kökenli bir filozof olan George Santayana’nın meşhur bir lafı “geçmişi hatırlamayanlar, geçmişi tekrar etmeye mahkûmdur” der. Fakat İranlı yetkililerin son birkaç aydır yaşananları, tüm yaşananların ardında yatan öfkeyi şimdiden unutmuş olmaları mümkün değil. Fakat görünüşe göre hiçbir şey olmamış gibi davranmayı, ya da yaşananları önemsizmiş görmeyi tercih edecekler. Bu yaklaşımın tekrar toplumsal çalkantı yaratması kaçınılmaz. Belki bu defa öfke toplumun daha da geniş kesimlerine yayılacak.

***

NE OLMUŞTU?

Mahsa Amini, Tahran'da 13 Eylül’de "ahlak polisi" olarak bilinen İrşad devriyeleri tarafından gözaltına alındı. Amini'nin gözaltında katledilmesi ülkede yaklaşık 6 ay önce başlayan protestolara neden olmuştu. Saçlarını kesen ve başörtülerini yakan kadınların fitilini ateşlediği eylemler daha sonrasında rejim karşıtı gösterilere dönüşmüştü. İran’daki protestolara katılan eylemciler rejim güçleri tarafından sokaklarda katledildi. Yüzlerce kişi gözaltına alındı. Onlarcası hakkında idam kararı verildi. Ancak eylemler hala sokaklarda, kampuslarda ve fabrikalarda devam ediyor.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The New Arab