Türkiye ekonomisinin içine düştüğü hazin durumu en son açıklanan işsizlik ve cari denge verilerinden de okumak mümkün. Yandaş mecralarda “İşsizlik düşüyor!”, “Cari açık daralıyor!”, dolayısıyla “Tünelin ucunda ışık göründü!” tarzı yorumlara rastlayabilirsiniz. Ne yazık ki rakamların ayrıntılarına girince ekonomide kötüye gidişin devam ettiği görülüyor. GERÇEK İŞSİZLİK YÜKSELİŞTE Önce manşet işsizlik verilerine bakalım; Mart 2019 döneminde […]

Türkiye ekonomisinin içine düştüğü hazin durumu en son açıklanan işsizlik ve cari denge verilerinden de okumak mümkün. Yandaş mecralarda “İşsizlik düşüyor!”, “Cari açık daralıyor!”, dolayısıyla “Tünelin ucunda ışık göründü!” tarzı yorumlara rastlayabilirsiniz. Ne yazık ki rakamların ayrıntılarına girince ekonomide kötüye gidişin devam ettiği görülüyor.

GERÇEK İŞSİZLİK YÜKSELİŞTE

Önce manşet işsizlik verilerine bakalım; Mart 2019 döneminde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 334 bin kişi artarak 4 milyon 544 bin kişi olmuş. İşgücüne katılım 630 bin kişi artmış. Bu yurttaşlarımıza iş bulamazken daha evvel çalışan 705 bin kişinin de işini kaybetmesiyle bu hazin tablo ortaya çıkmış.

En çarpıcı gösterge, bir yıl önce kadınların yüzde 33,4’ü işgücüne katılırken 2019 Mart’ında bu oranın yüzde 34.4’e yükselmesine karşın, istihdam edilen kadınların oranının yüzde 29,1’den yüzde 28,8’e düşmesidir. Erkeklerde ise işgücüne katılma oranı yüzde 71,8’den yüzde 71,7’ye gerilerken, işsizlik oranının yüzde 8,8’den yüzde 13’e 4,2 puan sıçraması gözleniyor.

Evet, manşet işsizlik oranı şubat döneminde yüzde 14,7 iken, martta yüzde 14,1 olarak açıklandı. Bu oranlardan yola çıkarak işlerin iyiye gittiği söylenebilir mi? Söylenemez; çünkü Şubat-Mart-Nisan’ı kapsayan bu dönem konjonktürel olarak turizm, inşaat ve tarımda faaliyetlerin hız kazandığı; dolayısıyla istihdam olanaklarının genişlediği bir zaman dilimidir. Gerçekçi bir değerlendirme yapabilmek için “mevsim etkisinden arındırılmış” oranlara bakmak gerekir. Bu gösterge de şubattan marta yüzde 13,6’dan yüzde 13,7’ye yükselerek iş gücü piyasasında bozulmanın sürdüğünü gösteriyor. Son bir yılda 12 ay arka arkaya mevsimden arındırılmış işsizlik artarak Mart 2018’dan bu yana yüzde 3,8 zıplamış. Dolayısıyla Türkiye ekonomisindeki kriz süreci iş bulma umuduyla çırpınan yurttaşlarımızın hayal kırıklığı yaşamasıyla sonuçlanmış.

CAMBAZA BAK

“Cambaza bak cambaza” metaforuna uygun şekilde ekonomi yetkilileri hep ödemeler dengesi istatistiklerinin “cari işlemler hesabına” dikkat çekiyorlar. Hâlbuki asıl sorun “finans hesabında” yatıyor. Doğrudur; gerçekten nisan ayı cari işlemler açığı bir önceki yılın aynı ayına göre 4.263 milyon ABD doları azalarak 1.334 milyon ABD doları olarak gerçekleşti. Bu gelişmede en önemli rolü ekonominin daralmasına paralel olarak ithalat hacminin iyice düşmesi oynadı. “Turizmde patlama” sloganı sürekli tekrarlanmasına karşın seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirlerin bir önceki yılın nisan ayına göre sadece 144 milyon dolar artışı, daha da parlak bir tablonun ortaya çıkmasına izin vermedi.

Finans hesabına gelince; Türkiye’nin yurtdışından taze kaynak bulmak bir yana, vadesi gelen borçların yenilenmesindeki güçlükler ülkenin net dış borç ödemek zorunda kalmasıyla sonuçlanıyor. Özellikle “sıcak paranın” ülkeyi terk etmesi, portföy yatırımlarında 4.5 milyar dolarla Ekim 2008’den beri en yüksek göçe kapı araladı. Büyük ölçüde yurtdışı banka borçlarını kapsayan diğer yatırımlar kaleminde de 1.281 milyon dolar net çıkış gerçekleşti. Finans hesabındaki 5.222 milyon dolarlık kanama, net hata ve noksan kaleminden kaynağı meçhul 3.752 milyon dolarlık para girişiyle kapatılmaya çalışıldı. Bu da yetmedi, Merkez Bankası rezervlerinden 2.805 milyon dolar eksilme yaşandı.

Yurtdışından taze kaynak girmemesi, aynı zamanda krizin bir sonucu olarak yurtiçi tasarrufların düşmesi banka kredilerini de daralmaya zorluyor. En son açıklanan veriler, mevduat bankalarının TL kredilerinin 7 Haziran’da biten hafta 8 milyar TL azalışla 1.359 milyar TL’den 1.351 milyar TL’ye gerilediğini gösterdi. Diğer bir ifadeyle ekonomide kötü seyir nisan ayı ödemeler dengesi rakamlarıyla sınırlı kalmayıp, haziran ayında da derinleşerek sürüyor.