Son ekran günlerimden birinde, İngiltere’deki iki “uyuyan güzel” vakasından söz etmiştim. Dünya üzerinde yaklaşık 1000 kişide görülen bir sendromdu “uyuyan güzel.” Adını, hastalığın özelliğinden alıyordu. Zira, hasta birdenbire derin bir uykuya dalıyordu. Öyle derindi ki bu uyku, örneğin İngiltere’deki iki vakadan birinde, genç kadın doğum yaparken bile uyanmamıştı. Nedeni ve tedavisi bilinmiyordu. Tıbbın tek bildiği, rahatsızlığın ortalama 13 yıl sürdüğü ve başladığı gibi aniden ortadan kalktığıydı.

Süreye bakarak bir analoji yapmıştım! AKP, 13 yıldır iktidardaydı. Belki de Türkiye’nin (de) artık uyanma vakti gelmişti. İyi de, bırakın uyanmayı… Nereye götürüldüğünü bile bilmeden, Erdoğan’ın peşine takılmış gidiyordu. İtirazı yoktu. Hatta “sorusu” yoktu.

Bu ülke nasıl oldu da bu hale geldi?

Savaştan teröre, ülkenin her tarafı neden birden yangın yerine döndü?

Ekonomideki gelişmeler neye alamet? Neler oluyor?

Sormuyor, sorgulamıyor, rahatsız olmuyor ya da rahatsız görünmüyordu.

Sonra, şöyle düşündüm. Acaba uyanması gereken BİZ miydik?

Galiba!

Bu toplumun patolojik kesiti bize, aslında bizim sandığımızın çok ötesinde bir “teşhis” koyuyor.

•••

Tarih: 20 Kasım 1994. Yani, Erdoğan İstanbul’un çiçeği burnunda belediye başkanı.

Şöyle diyor:

“Türkiye’de yaşayanların yüzde 99’u elhamdülillah Müslüman olduğunu söylüyor. O zaman yüzde 99’un ‘Elhamdülillah şeriatçıyım’ demesi de lazım. Ben elhamdülillah şeriatçıyım.”

Çok değil, iki yıl sonra, ABD’nin eski büyükelçisi Abromowitz, Erdoğan’la buluşacak ve “Siz Türkiye için çok önemlisiniz” sözleriyle yol haritasını çizecekti.

Kimileri, Abromowitz için AKP’nin kurucusu bile der.

Bilemem. Ama perde arkasında çok önemli görevler üstlendiği ve Erdoğan’ın yükselişinde büyük rol oynadığı açık.

Bu oyunda Erdoğan’dan ne beklendiği de açık.

“ILIMLI İSLAM” rolüyle, Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmek!

Hatırlayın o günleri! ABD / Batı medyası ve Türkiye’deki bağlantıları (yani medyanın liberal demokrat isimleri!) her gün Erdoğan’ın görüşlerini öğrenmek için yarışıyordu.

Bir örnek, 9 Eylül 2010 gününden, dünyanın en güçlü yayın organlarından Wall Street Journal’dan:

“Elbette bizim ‘Bir insan aynı zamanda hem Müslüman hem de laik olamaz’ yaklaşımımız hâlâ aynı ve değişmedi. Çünkü İslam bir dinken, laiklik bir din değil.”

O günlerde, bu ifadenin ne anlama geldiğini anlayan pek az kişi vardı sanırım. Erdoğan’ın “LAİKLİK DİNSİZLİKTİR” demek istediğini pek az kişi fark etmişti. Toplumun, sonraki yıllarda “LAİKLİK Mİ DİNSİZLİK Mİ” dayatmasına maruz kalacağını pek az kişi görmüştü.

Oysa, Erdoğan her şeyi APAÇIK söylemişti. APAÇIK konuşmuştu. Hedefini APAÇIK göstermişti.

Şimdi “adamları”, Meclis’te oylarını APAÇIK kullanıyor. Bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyoruz. Hatta bunun “ahlaki olmadığını” savunuyoruz. “BİZ OLSAK UTANIRDIK” diye düşünüyoruz.

Anayasa ilk kez çiğnenmiyor ki... AKP’liler ilk kez “GÖZLERİMİ KAPARIM VAZİFEMİ YAPARIM” demiyor ki!

•••

Bunlar bizim başımıza gelmiyor olsa, çok komik aslında.

Karşı takım 100 kişi… Hakem onlardan yana... Tribünlerde de zaten sadece kendi taraftarları var. Bizler hâlâ 11 kişilik takımımızla “AMA HOCAM, OFSAYT…” diye itiraz ediyoruz. “O TEKME ATTI, NEDEN KIRMIZI KARTI BANA GÖSTERİYORSUN?” diye isyan ediyoruz.

Hadi uyanın, uyanalım artık.

Oyun da kuralları da değişti.

Bu tarihi kavşakta;

1) Türkiye’yi de uyandıracak ve heyecanlandıracak yeni bir PARADİGMA gerekiyor

2) Yeni durum, buna uygun yeni bir oyun planı ve mücadele biçimi dayatıyor.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Anayasa değişikliği görüşmelerinde nasıl mücadele edeceğimizi göreceksiniz” demişti.

Gördük.

Mücadeleye, çabaya saygı duyuyorum. Dayak yeme, hırpalanma pahasına yapılanları asla küçümsemiyorum.

Ama, görmüyor musunuz! Böyle bir sonuca ulaşamıyoruz. Mesafe alamıyoruz.

Her şeyi APAÇIK yapıyorlar. Üstüne bir de alay ediyorlar. Ve yürümeye devam ediyorlar.

Neden mi?

Siyasetten medyaya, iş dünyasından sokağa “İHANET” edenler yüzünden. O hainlerin, sadece çıkarlarını gözeterek susup karanlığa hizmet etmesi yüzünden.

Muhalefetin, din meselesini açıktan konuşmaya cesaret edememesi ve AKP’nin paradigmasına yol vermesi yüzünden.

Laikliği savunanlara yönelik her düzeyde saldırılar yüzünden.

Kusura bakmayın ama, her şey APAÇIK cereyan etti. Bu ülkede laik olmak ya da Atatürk’ü savunmak neredeyse suç / kabahat / günah haline getirildi. Ve toplumun önemli bölümü de buna karşı çıkamadı. Çıkmadı.

Artık uyanmamız gereken noktadayız. Bu topluma “Sen Müslümansın ve İslam bunları gerektiriyor” dendi. Şimdi, işte gereği yapılıyor. “Ben elhamdülillah şeriatçıyım” diyen Erdoğan’ın gücü tahkim edilerek hayali gerçeğe dönüştürülüyor.

APAÇIK!