Carl Sagan’ın deyimiyle “Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıt gerektirir.” Bu verilerin hiçbiri mumyanın Dünya dışından olduğunu desteklememektedir.

Uzaylı anatomisi mi? Sahtekârlık anatomisi mi?

Dr. Pedram Türkoğlu - @pedramturkoglu

Uzaylıların, diğer bir deyişle “Dünya dışı canlıların” varlığını tespit ederek insanlığın en önemli bilimsel keşiflerinden birini yaptığınızı hayal edin. Makalesini Nature veya Science gibi Dünya’nın en prestijli hakemli dergilerde yayımlayamama ihtimaliniz var mıdır? Ne hikmetse Dünya’nın en önemli bilimsel gelişmelerinden bir tanesini sadece sosyal veya ana akım medyada görebiliyoruz. Geçtiğimiz günlerde Meksika’da, 1000 yıllık uzaylılara ait olduğu iddia edilen mumyalar tanıtıldı. Tabii medyada bahsedilenin aksine etkinliğin Meksika hükûmeti ile ilişkisi yok.

Kendini “ufolog” olarak tanıtan Jaime Maussan isimli bir gazeteci tarafından yönetilen konferanstır. Tahmin edildiği üzere kendisi, geçmişte birçok kez benzer sahte iddialarda bulundu.

Örneğin 2015 ve 2017 yıllarında iki kez aldatmaca olduğu anlaşılan sözde uzaylı mumyası keşfettiğini açıklamıştı ne yazık ki. Yine Peru’da, yine aynı şekilde üç parmaklı ve silindirik kafataslı uzaylı mumyaları keşfettiklerini yıllar önce iddia etmişti. Daha sonra bunlardan birinin bir çocuk mumyasına ait olduğu, diğerinin ise vücut parçaları manipüle edilmiş bir insan mumyası olduğu anlaşıldı. Bu yüzdendir ki ufoloji gibi sahte bilim dallarına değil, antropoloji (insan bilimi) gibi gerçek bilime dallarına ihtiyacımız var. Silindirik insan kafatasları, mutasyon kökenli değilse çok yüksek ihtimalle modifikasyon olmalıdır. Yani yapay kraniyal deformasyon yöntemi ile kalıcı olarak değiştirilmiş insan kafatasları gibi. Bebeklik çağında kafatası çeşitli şekillerde bağlanarak fontallerin (bıngıldakların) kasıtlı olarak deforme edilmesiyle kafatası “uzaylı” gibi silindirikleşmektedir. Özellikle İnka ve Maya kültürlerinde kullanıldığı biliniyor.Gelgelelim tanıtılan sözde uzaylı mumyalara… İddiaya göre pek çok farklı enstitüde DNA analizleri yapılmış ve %30 oranında bilinmediği anlaşılmış. Bu da demek oluyor ki DNA’larının %70’i biliniyor? Ancak, astrobiyolojik açıdan herhangi bir Dünya dışı organizmanın genetik materyalinin DNA (Deoksiribonükleik Asit) olması bile beklenmemektedir! Farz edelim tıpkı Dünya’daki gibi tam tamına beş karbonlu şeker barındıran genetik materyal (DNA) ile evrimleştiler. Peki DNA’larının %70 oranında bilinmesine ne demeli? Bu durum mumyaların Dünya dışından olmadığının en net göstergesidir! Aksi takdirde Dünya’daki bütün canlılar da “uzaylı” olarak sınıflandırılmalıdır. Üstelik yeryüzündeki pek çok organizmanın bile DNA’ları tamamen bilinmemekteyken…  

Olağanüstü iddialar 

Genetik bakış açısından ziyade anatomik açıdan yaklaşalım. İskeletinin adeta tuhaf bir primat gibi olması dışında, ilk bakışta eklemleri ”kaynaşmış” ve sol önkol (sağa göre) fazla asimetrik “oluşmuş” sahte bir iskelet izlenimi vermektedir. Özellikle uyluk ve omuz gibi neredeyse bütün eklemlerinin hareket kabiliyeti yok, el bilekleri/parmakları ve kol kemikleri adeta insan kemiklerine benziyor, kaburgalar bipedal (iki ayaklı) yürüyüş ve gaz solunumu için elverişli değil. Uzuvlar ancak menteşelenmiş tahta gibi sadece sallanabiliyor olmalıydı…Ayrıca gerçekten Dünya dışına ait ise, E.T. gibi gerçeğiyle birebir örtüşen uzaylı tasviri yaptıkları için bilimkurgu yazarlarını tebrik etmemiz gerekirdi. Elbette ki Dünya dışı çok hücreli organizmaların antropoid (insansı) olma ihtimali istatistikler olarak az da olsa vardır. Zira evrimsel biyolojide homoplazi (yakınsak evrim) uyum başarısını etkileyen önemli bir kriterdir. Yani bazı canlılardaki dış görünüşler bazı çevre şartlarında “zorunluluk” olabilir? Çünkü evrimsel değişimler sıfırdan yaratamadığı için bazı fenotipik (yapısal) özellikler bazı koşullarda en optimal olabilmektedir. Örneğin sucul organizmalara baktığınızda bir memeli olan yunus ile bir balık olan köpekbalığı arasındaki benzerliğe tanıklık edebilirsiniz. Tıpkı bir memeli olan yarasa ile bir kuş olan doğan arasındaki benzerlik gibi. Fakat Carl Sagan’ın deyimiyle “Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıt gerektirir.” Özetle, bu verilerin hiçbiri söz konusu mumyanın Dünya dışından olduğunu desteklememektedir. Kaldı ki Dünya dışı canlıları mikroorganizma düzeyinde bile tespit etmek için en çok çaba sarf eden kişiler yine bilim insanları zaten. Her ne kadar mizantropist (insanlığa karşı) bir anlam içerse de, barındırdığı sosyokültürel eleştiri nedeniyle Bill Watterson isimli karikatüristin aforizması ile bitirmek istiyorum: "Evrenin başka yerlerinde de zeki yaşam olduğunun en kesin kanıtı, şimdiye kadar bizimle irtibata geçmeye çalışmamış olmalarıdır."