Pazartesi günü yandaş basın, ‘yüzde 52’ manşetleriyle çıktı. Cumhurbaşkanı yaptığı balkon konuşmasında, hâlâ birinci partiyiz, Cumhur ittifakı olarak, yüzde 52 oy aldık açıklamasını yaptı. Yani, Erdoğan sonucu zafer olarak niteledi. 16 büyükşehir Cumhur ittifakında. Türkiye’nin yarısından fazlası Erdoğan’a oy vermiş. Ankara Millet ittifakına oy verdi, Antalya CHP’ye geçti, İzmir CHP’de kaldı. Adana’da CHP zafer kazandı. […]

Pazartesi günü yandaş basın, ‘yüzde 52’ manşetleriyle çıktı. Cumhurbaşkanı yaptığı balkon konuşmasında, hâlâ birinci partiyiz, Cumhur ittifakı olarak, yüzde 52 oy aldık açıklamasını yaptı. Yani, Erdoğan sonucu zafer olarak niteledi. 16 büyükşehir Cumhur ittifakında. Türkiye’nin yarısından fazlası Erdoğan’a oy vermiş. Ankara Millet ittifakına oy verdi, Antalya CHP’ye geçti, İzmir CHP’de kaldı. Adana’da CHP zafer kazandı. İstanbul’da hala belirsizlik var. AKP İstanbul’u bırakmak istemiyor. Ama öyle ya da böyle Ekrem İmamoğlu aslında bir zafer kazandı, iktidar YSK’nin tepesine binerek İstanbul’u geri alsa bile, bu yolla elde edilen bir zafer olacak. Eğri oturup doğru konuşmak lazım, pratik iktidar İstanbul’u da kaybetmiştir.

Bu kentleri tek tek sıraladım, çünkü bu tabloda önemli bir ayrıntı gizli.

2014 seçimleri sonrası, AKP Türkiye’nin Gayrı Safi Milli Hasılasının yüzde 70’ini üreten kentlere hâkim olmuş. Yani üreten, satan, alan kentler kendilerini AKP’nin yönetmesini istemiş.  2019 seçim sonucunda ise AKP’nin belediyelerini kazandığı iller Türkiye’nin Gayrı Safi Milli hasılasının yüzde 30’unu oluşturuyor.

Yani üretenler, ticaret yapanlar AKP ve MHP’den yana oy kullanmamış, değişim istemişler.

Büyük kentlerin gerçeği şu, her şey çok pahalı, iş bulmak çok zor. Geçinmek imkânsız. Bu şartlarda ülkede ne bir şey üretmek ne de bir iş kurmak kolay. Bir tarafta yakaladığının tepesine binen, verdikçe ver diyen, öte yanda kendi ‘öz çocuklarını’ semirttikçe semirten bir iktidar var.

İktidar uzunca bir süredir başka bir dünyada yaşıyor. İktidar periferisi, çok zengin, cepleri çok dolgun. Mavi yakalının, orta sınıf bir beyaz yakalının çektiklerinden bihaberler. Evde basit bir türlü pişirmek için, markete servet dökmek gerekiyor. İktidar, bir savaş simülasyonu yaratıp, patlıcan pahalı çünkü savaştayız söylemini kullandı. Vatandaş yedi düvele karşı verilen hayali savaşla değil ay sonunu getirebilme savaşıyla meşgul. Bu nedenle Türkiye’yi ekonomik olarak ayakta tutan kentler yeni bir siyaset istedikleri sinyalini veriyorlar.

İktidarın etrafına çöreklenmiş bir de bir acayip tipler var. Bir kısmı yeni yetme siyasetçiler, bir kısmı sosyal medyada faaliyet gösteren AKP neferleri. Bu kişiler  AKP’li belediyelerce konuşmalara çağırılıyorlar, yaptıkları konuşmalar karşılığı  yüklü miktarlar alıyorlar. Sosyal medyada yaptıkları paylaşımlar korkunç. Herkese yukarıdan bakan, kendilerinden başka herkesle alay eden, emekli öğretmeniyle, doktorla, solcu diye dalga geçen, bu kişileri aşağılayan acayip bir dil ve üslup kullanıyorlar. Kimseleri dinlemiyorlar, en iyi kendileri biliyorlar. Sürekli bir de tehdit savuruyorlar. Bu ülkenin sahibi bizleriz, asarız da keseriz de havasındalar. Bu garip kitlenin yarattığı hava, öte yandan sürekli sinirli ve bağıran bir Cumhurbaşkanı profili, insanları hem itiyor hem de yoruyor.

Özetle iktidar bu ülkenin üreten, çalışan insanlarını üzdü, kırdı ve yordu. Bu iktidar yapılanmasının çevresinde kümelenen acayip zümre, bir yandan ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı politikalar için tek adama gaz verirken, diğer yandan bu ne idiği belirsiz sistemin açıklarından/nimetlerinden yararlanma derdindeler. Sistemin içerisindeki dükalıkların başında suyun başını tutmuşlar, akış kesilmesin istiyorlar.

Ülkenin üretenleri ise artık rahat bir nefes almak istiyor. Hamaset, hayali kavgalar değil, sorunlara çözüm bulan siyaset talep ediyorlar.

Bu seçim sonucunda ortaya çıkan manzara budur.