Şair Nedim”, Mütareke Dönemi’nde 16 Ocak 1919 ile 5 Haziran 1919 tarihleri arasında haftalık olarak on sekiz sayı yayımlanan bir dergidir. Derginin edebi müdürü Halit Fahri Ozansoy’dur.

“Sanatın mukaddes ve şifakâr” sesini duyurmak iddiasıyla çıkan Şair Nedim, dönemin birçok önemli kaleminin de yer aldığı zengin bir yazar kadrosuna sahiptir.

Eski Akşam yurdunun altındaki yönetim yeri, tam bir ahbap meclisidir. Dışarıdan yazı getirecek olan bir hevesli, yazı işleri müdürünün masasında ya Faruk Nafiz’i ya Fahri (Celal) ya da Selami İzzet’i, herhalde birisini muhakkak bulacaktır.

Nitekim, daha o zamanlar pek bilinmeyen Mahmut Yesari imzalı bir perdelik adapte komedi, Faruk Nafiz’in onayından geçerek dergide yayımlanacaktır.

Halit Fahri, “bir akşam, idarehaneye uğradığımda, yazıhanenin karşısındaki koltukta uslu uslu, edepli edepli oturan, gözlüklü, tıraşsız, tanımadığı birisiyle karşılaşacaktır.” (Edebiyatçılar Geçiyor, Dergâh Yayınları)

Gazetenin idare müdürü görevini gören genç, Halit Fahri’ye “Mahmut Yesari Bey, diye takdim edecektir, “hani bu hafta komedisini neşrettiğimiz...”

Yeni yazarla el sıkışılır.

Biraz sonra beğenmediği bir yazıya karşı hiç insafı olmayan Faruk Nafiz gelecek, odanın kalabalığında henüz kendisine Mahmut Yesari’yi tanıtmaya zaman bırakmadan:

“Yahu, Halit Fahri” diyecektir, “nedir o, bu haftaki komedi! Berbat bir şey, azizim.”

Sonra, Yesari Mahmut’a dönerek, “Öyle değil mi, siz hak verin? diye ekleyecektir.

Mahmut Yesari ezilip büzülmüş, yüzü mosmor olmuştur.

Odada bulunanlar hemen, “Yok canım, pek fena eser değil. Zaten adapte” dedikten sonra Faruk Nafiz ile Mahmut Yesari’yi tanıştıracaklardır:

“Mahmut Yesari Bey...”

Bu kez morarmak sırası Faruk Nafiz’e gelmiştir.

İlk sayısı 1950’de Hüsamettin Bozok’un sahipliğinde “15 Günlük Fikir ve Sanat Gazetesi” olarak yayımlanan “Yeditepe” dergisi de şair ve yazarların uğrak yerlerindendir.

Ülkü Tamer’in anlatımına göre (Yaşamak Hatırlamaktır, Doğan Kitap) Yeditepe yine şair ve yazarlar toplanmıştır. Aralarında Cemal Süreya da vardır. Kapı açılır, masal babası Eflatun Cem Güney gelmiştir. Hüsamettin Bey şairleri tanıştırır. Üvercinka kitabını yeni yayımladığı Süreya’yı da “Şair Cemal Süreya” diye “takdim edecektir.

Eflatun Cem, “Oooo!” der Süreya’ya, “Memnun oldum. Sizin şiirlerinizi pek severim. Döner döner okurum!”

Ve “Bir Varmış Bir Yokmuş” kitabından bir tane alır, Süreya’ya imzalamak için kalemini çıkarır, yazmaya başlar: “Şiirlerini severek okuduğum...”

Sonra Süreya’ya döner ve sorar:

“Affedersiniz, isminiz neydi?”

60’lı yıllarda Edebiyatçılar Birliği Harbiye’de bir kitap sergiyi açmıştır.

Bir ara, dönemin ünlü politikacılarından Kasım Gülek gelir. Kapaklara şöyle bir göz attıktan sonra bir kitabı göstererek “Haa” der, “Bakın, bu benim ilgimi çeker. Arabistan hakkında bir kitap.”

Parasını verdikten sonra kitabı alır

Oysa kitap, Turgut Uyar’ın yeni şiir kitabı “Dünyanın En Güzel Arabistanı” dır.

Bir gün de ziyaretçilerden biri, tezgâh başında duran Edip Cansever’e bir süre bakmaktadır. Herhalde “Bir yerlerden gözüm ısırıyor” diye düşünmüştür. Sergiyi bir süre daha dolaştıktan sonra Cansever’in fotoğrafının önünde duracaktır. Fotoğrafa bakar, başını çevirir, bir daha Cansever’e bakar.

Sonra Cansever’in son şiir kitabı “Petrol”ü alacak ve imzalatacaktır. Fakat bir süre sonra alı al moru mor geri gelecek ve şöyle diyecektir:

“Affedersiniz, bu kitabı değiştirebilir miyim? Ben bunu petrol hakkında bir kitap sanmıştım. Meğer hikâyeymiş!”