BirGün Ankara Temsilcisi Yaşar Aydın tarafından hazırlanan "Adalet talebi yükselirken muhalefet ne yapacak?" başlıklı yazı dizisinin dördüncü ve son bölümünde Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş ve KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik yer aldı

Yazı Dizisi -4: Adalet talebi yükselirken muhalefet ne yapacak?

YAŞAR AYDIN - @yasaraydinnn
yasaraydin@birgun.net

"Adalet talebi yükselirken muhalefet ne yapacak?" başlıklı yazı dizimizin son gününde Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, sorularımızı yanıtladı. Adalet Yürüyüşü'nün sonuçları noktasında siyaseti ve demokrasiyi yeniden kurabilmek için sokak siyasetini işaret eden Alper Taş, "Türkiye’nin yeniden kuruluş seçeneği burada laikliği kazanma, emperyalizme karşı bağımsızlık, yağma-talana ve sömürüye karşı kamuculuğu ve emeği temel alan bir program bütünlüğüne sahip olmalıdır" dedi.

»Adalet Yürüyüşü’nü nasıl değerlendiriyorsunuz. Bu yürüyüşün devamı nasıl getirilmeli?
Adalet Yürüyüşü, siyaseti fiilen tedavülden kaldırılmış olan Parlamento sınırının dışına taşıdığı için etkili oldu. Erdoğan her fırsatta, artık ‘parlamenter sistem yok’ diyerek kendi lehine dönüştürdüğü bugünkü sistemin kurallarına göre 2019 stratejisini belirlemeye çalışıyor. Muhalefetin de artık oyunun kurallarının değiştiğinin, farkında olarak mücadele etmesine ihtiyaç var. Artık parlamentodan ve anayasadan söz etmenin mümkün olmadığı, güçler ayrılığı ve dengesinin tümüyle ortadan kalktığı bir sistemin içindeyiz. Böyle bir sistem karşısında mücadele parlamentoya sıkıştırılarak sürdürülemez. Muhalefet hareketi siyasetin yeni mekanizmalarını oluşturarak mücadele etmek durumunda. Parlamentonun dışında, sokağın yalnızca bir eylem alanı olarak değil bir halkın siyaset meydanı haline getirilmesini sağlamalıyız. Bu da forumlar-meclislerle siyaseti halkın bağrına taşımak, halk inisiyatiflerine dayanan yeni bir siyaset anlayışı ve zeminini oluşturmak olmalı. Kurtuluş Savaşı'nda İstanbul'da Saray'a karşı halkın kongrelerde birleştiren anlayıştan ilham alan yine 70’lerde ülkenin faşistleştirilmesine karşı Fatsa'daki devrimci anlayışta boy veren halkın kendi meclisleriyle siyaseti geliştirmek gerekir. Halkın egemenlik hakkını doğrudan kullanabildiği, siyaseti ve demokrasiyi yeniden kuracak bu zeminleri geliştirmeye dayanan bir sokak siyasetini hayata geçirmeliyiz.

yazi-dizisi-4-adalet-talebi-yukselirken-muhalefet-ne-yapacak-337464-1.Saray rejimi, din devleti istiyor
»Bu mücadele hangi politikalar temelinde sürdürülecek, muhalefetin ana ekseni ne olmalı?
Saray rejimi bir din devleti kurma hedefiyle ilerliyor. Korkut Boratav hocanın da ifade ettiği gibi, bir geçiş sürecindeyiz. Muhalefetin bunu engelleyecek bir politikaya ihtiyacı var. Bu anlamda bugün muhalefetin, Saray rejiminin din devleti kurma yönelimli adımlarına karşı Türkiye’yi eşitlikçi ve özgürlükçü temelde yeniden kuracak bir seçenek oluşturması şart. Mücadelenin bu hedef doğrultusunda sürdürülmesi önemli. Bu noktada salt Erdoğan ya da AKP karşıtlığına sıkışmayan, bunun ötesinde bir seçenek oluşturmayı temel alan bir politika etrafında birleşilmesi gerekir. Türkiye’nin yeniden kuruluş seçeneği burada laikliği kazanma, emperyalizme karşı bağımsızlık, yağma-talana ve sömürüye karşı kamuculuğu ve emeği temel alan bir program bütünlüğüne sahip olmalıdır. Demokrasinin, özgürlüklerinin, eşit yurttaşlığa dayanan bir arada yaşam kültürünün yeniden güçlenebilmesi böyle bir seçeneğin güç kazanmasına paralel gelişebilecektir. Bu doğrultuda güncel görevimiz Adalet Yürüyüşü’nde yaptığımızı şimdi okulları savunma mücadelesine dönüştürmeliyiz. Daha az bilim daha çok din anlayışına, Ensarlara, tarikatlara-cemaatlere çocuklarımızı teslim etmeyecek bir mücadeleyi velilerle, eğitim emekçileriyle birlikte örgütlemeliyiz. Okulları savunma mücadelesi Çocuklarımızı Ensar gibi yapıların etkinliğine göndermemekten, okul aile birliklerinde inisiyatif almaya kadar her düzeyde mücadeleyi yükseltmeliyiz.

ABD eliyle istikrar gelmez
»Bu noktada içerdeki sorunlar kadar Suriye başta olmak üzere Ortadoğu merkezli gelişmeler de Türkiye’nin geleceğini etkileyecek önemli bir dinamik, muhalefetin burada izleyeceği politika ne olmalı?
Saray-AKP rejimi ülkemizi emperyalizmin güdümündeki bir savaşın içine sürükledi. Yeni-Osmanlıcılık hayalleriyle süslenmiş mezhepçi-fetihçi anlayış burada çöktü. Çökerken ülkemizi de ateşin içinde bıraktı. Ortadoğu, ABD’nin BOP politikası çerçevesinde etnik ve mezhepsel temelde bölündü, parçalandı. Ortadoğu şimdi bir dünya paylaşım savaşı merkezi haline getirildi. Ortadoğu’da, ABD politikaları çerçevesinde kalarak bölgede bir istikrar aramak ya da halklar açısından kazanımlar elde edileceğini düşünmek büyük bir yanlıştır. Saray rejiminin fetihçi-mezhepçi savaş siyasetiyle birlikte aslında onun çelişkili bir parçası olan ABD emperyalizminin politikalarına da karşı çıkılması gerekir. ABD emperyalizminin bölgedeki ve ülkemizdeki her tür planı karşısında bağımsızlık ve halkların demokratik birliğini esas alan bir tutarlı bir siyaset yürütülmesi gerekir.


Birleşme tabanda olmalı
»Solda hem HAYIR sürecinde hem de Adalet Yürüyüşü ve sonrasında gündeme gelen birlik arayışı ve tartışmalarına ilişkin görüşleriniz nelerdir?
ÖDP olarak Birleşik Haziran Hareketi’nin içinde mücadele ediyoruz. Gezi’de, Hayır’da ve Adalet Yürüyüşü’ndeki milyonların arayışına yanıt verecek birleşik bir gücü inşa etme çabamızı Haziran’la birlikte sürdürüyoruz. Burada birleşiklik deyince örgütlerin basitçe yany ana getirilmesi anlaşılmamalı. Haziran siyaseti halkın aşağıdan birliğini temel alan, halk inisiyitiflerine dayanan bir örgütlü halk muhalefetini kurma iradesini ifade ediyor. Bu örgütlerin de içinde yan yana gelmesine engel değil ancak herkes gücünü halkın örgütlü muhalefet hareketini geliştirmek üzere birleştirdiği bir anlayışın ifadesi. Kuşkusuz böyle bir birlik aynı zamanda Saray rejimi karşısında bağımsız seçenek inşa etmeyi temel alan kendi dışındaki muhalefet güçleriyle de eleştire bir dayanışma ilişkisini ifade ediyor. Şimdiye kadar bunlar değişik biçimlerde ifade ettiğimiz düşüncelerimiz. Bugün, içinden geçtiğimiz dönemde, siyasal İslamın kurumsallaştırmaya yönelik bu dönemde, bu mücadeleyi daha çok halkın bağrına taşıyacak şekilde derinleştirilmesine ihtiyaç var. Eğitime yönelik dinsel kuşatmaya karşı velilerin, eğitim emekçilerinin, öğrencilerin birleşik mücadelesini örgütleyerek… Emeğin ortak mücadele zeminlerini inşa ederek. Kadınlara saldırılar karşısında kadınların birleşik mücadelesini güçlendirerek... Her alanda mücadeleyi halkın birleşik mücadelesini geliştirme anlayışıyla örgütleyebildiğimiz oranda bunu başarmak mümkün. Çünkü bir yandan da artık karşımızda metal yorgunluğu olarak kendilerini tanımlayan, hakikaten de iddiasını kaybetmiş ve elindeki sopayla iktidarını sürdüren bir yapı var. Bunun karşısında ise toplumun ilerici, dinamik kesimlerinin bir değişim talebi var. Muhalefet hareketi halkın bu değişim talebiyle bütünleşmeyi, bu arayışa doğru bir politikayla yanıt vermeyi temel alarak mücadele etmeli.

Kapsayıcı olunmalı
Bunun dışında tam da sorunuzda da işaret ettiğiniz gibi Hayır ve Adalet Yürüyüşü aynı zamanda birlik tartışmalarına da güzel bir örnek. Hayır mücadelesinde, tek bir çatı arayışına girmeksizin, herkesin kendi anlayışıyla ve bir koordinasyon içinde mücadele ettiğinde toplumun dinamizmini nasıl açığa çıkarabildiği görüldü. Adalet Yürüyüşü’ne bakıldığında da tam da Hayır mücadelesindeki milyonların kendi sesiyle katılabilmesine imkan verebilen, hareket içinde, eylem içindeki bir birlik deneyimiydi. O nedenle belli bir koordinasyon elbette gerekli ama odaklanılması gereken nokta hareket içinde, halkın eyleminin birliğini temel alan bir anlayış.

Buraya odaklanırsak yıllardır tekrarlanan bildik birlik tartışmalarının ötesinde daha dinamik ve halkın mücadelesinin içinde biriken bu deneyimler üzerinden ilerleyebiliriz. Bu noktada Gezi'de, Adalet Yürüyüşü’nde ortaya çıkan kitle çizgisi ortak mücadele açısından ayrıca önemli. Bu anlayış, hem militan hem barışçıl bir çizgi. Bunlar karşı karşıya konulmamalı. Aksine hem militan, hem barışçıl hem de kapsayıcı bir kitle çizgisi izlenmeli. Sol, muhalefet hareketi yarışmayan, rekabetten uzak duran kendi içinde ve toplumda dayanışmayı, sevgi ve saygıyı çoğaltarak mücadele etmeli. Bu anlayışla başarabiliriz.

***

yazi-dizisi-4-adalet-talebi-yukselirken-muhalefet-ne-yapacak-337476-1.

KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, "Adalet talebi yükselirken muhalefet ne yapacak?" yazı dizisinin dördüncü ve son bölümünde "Mücadelenin ipuçları Gezi ve 7 Haziran'da" başlığıyla BirGün için yazdı.

"Yan yana gelmenin temel koşulu evrensel ve toplumsal öncelikler olarak belirlendiğinden işimiz kolaylaşacaktır. “Benim talebim” yerine bizlerin talepleri temel çıkış noktamız olmalıdır" diyen Bozgeyik'in yazısı şöyle:

Mücadelenin ipuçları Gezi ve 7 Haziran’da

Türkiye’de uzun süredir AKP iktidarının toplumsal muhalif kesimler üzerindeki baskıları artarak devam ediyor. Uzun süredir AKP-Cemaat ve tarikatlar ittifakı başta eğitim ve sağlık alanı olmak üzere tüm kamusal alanda yoğun bir kadrolaşma seferberliği üzerinden bir rant ve iktidar ortaklığı sürecini birlikte yürüttüler. Adeta geçmiş vesayetçi anlayışların geliştirmiş olduğu baskı, ötekileştirme, milliyetçi ve ayrımcı politikalarını her alanda baskı politikaları ile hayata geçirmeye çalıştılar. Ve büyük oranda da tüm karşı çıkışlara ve tepkilere rağmen başarılı oldular. AKP’nin bu baskıcı politikalarına karşı Gezi’de açığa çıkan mücadele dinamikleri ve ruhu, yine 7 Haziran seçimlerinde AKP’ye karşı geliştirilen ve AKP’nin kaybetmesine yol açan dinamiklerin duruşu, ülkemiz demokrasi mücadelesi açısından bir umudu açığa çıkarmıştı.

Ancak ülkemizdeki sürecin 1 Kasım seçimine evrilmesi; demokratik siyaset alanına yönelik saldırıların bir parçası olarak parlamentodaki milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılmasını ve her alanda antidemokratik uygulamaların geliştirilmesini beraberinde getirdi. Kürt sorunun demokratik çözümü yerine güvenlikçi politikaların tercih edilerek çatışmaların yoğunlaştırılması ve negatif barış sürecinden dahi uzaklaşma süreçlerine girilmiştir. Bu süreçte ciddi bir otoriterleşme ve tek adam rejiminin kalıcı hale getirilmesinden söz edebiliriz.

OHAL ve KHK rejimi büyük baskı yaratıyor
Tam da bu süreçler yaşanırken AKP-Cemaat ittifakının bozulması ve çıkar çatışmalarının son noktası olan 15 Temmuz Darbe Girişimi, FETÖ ile mücadele adı altında ilan edilen OHAL ve KHK rejimi biz kamu emekçileri üzerinde de yoğun bir baskı ve şiddet politikalarını hayata geçirmiş, başta 3 bin 942 üyemiz olmak üzere yüz binlerce kamu emekçisi görevinden uzaklaştırılmıştır. Kamu emekçilerinin bu OHAL ve KHK rejimine karşı “ne askeri ne de sivil darbe” söylemi ile mücadeleyi yürütmüş olması bizler açısından önemliydi. İşte tam da bu süreçte önce CHP’nin başlattığı “Adalet” Yürüyüşü, daha sonra HDP’nin başlattığı “Vicdan ve Adalet” nöbeti karar alıcıların yanı sıra birçok toplumsal muhalif kesimin desteğini alarak devam ettirildi. Ve bu AKP-Saray rejiminin uygulamalarından rahatsız olan milyonların sesi oldu. Buda bize gösteriyor ki ülkemizde demokrasi, adalet ve barış mücadelesi dinamikleri açısından bir çıkış olabileceğini gösteriyor. Her iki siyasal partinin ortaya koymuş olduğu taleplere baktığımızda 16 Nisan Referandum sürecinde herkesin Hayır’ı farklı olmasına rağmen tek Hayır’da buluşmuşsa, bu süreci de öyle değerlendirmek gerekir. Yani bu talepler içerisinde yer alan “Adalet” arayışı, “Vicdan” talebinin AKP’nin baskıcı politikalarından etkilenen toplumun çoğunluğunun talebi olarak değerlendirmek gerekmektedir. Bunun sadece sol, sosyalist ve sosyal demokratların talepleri olmadığını görmek gerekmektedir. Muhalif olan mütedeyyin kesimlerinde bir adalet, vicdan talebi olduğunu görmek gerekmektedir. O açıdan barındırdığı mücadele dinamiklerinin farklı kesimlerden olması önemli, aynı zamanda bunları bir arada tutmanın ve bu mücadelenin ortak sürdürülmesinin olanakları açısından da çok önemli olduğu kesin.

yazi-dizisi-4-adalet-talebi-yukselirken-muhalefet-ne-yapacak-337465-1.
Mehmet Bozgeyik, KESK Eş Genel Başkanı

İnsanca bir yaşam, laik ve özgür bir ülke istiyoruz
Bizlerin KESK olarak bu talepleri emek alanında nasıl ifade edeceğimize gelince; kamu emekçileri de uzun bir dönemdir insanca bir yaşam, demokratik, eşit, özgür ve laik bir ülke yaratma mücadelesini yürütüyor. Aynı zamanda bir arada yaşam, barış mücadelesinde bunun bir parçası görerek alanımızı örgütlemeye çalışıyoruz. Ancak AKP hükümetinin uzun bir dönemdir kadrolaşma üzerinden geliştirdiği baskı ve şiddet politikaları emekçiler açısından da birçok hukuksuzluk, antidemokratik uygulamaları beraberinde getirmiştir. Son on yılda iş güvencemiz tamamen ortadan kaldırılmış, kamusal alan neoliberal politikalar sonucu talan edilmiş ve işsizlik had safalara ulaşmıştır. Emekçilerde bir gelecek-güvenlik kaygısı giderek artmış, alanda bir geri çekilme, sürece müdahil olamama eğilimleri yaygınlaşmıştır. Saldırıların boyutu işimiz, geleceğimiz kaygısını aşarak seküler yaşam alanlarımıza kadar uzanmış, nefes alamaz duruma getirilmeyle yüz yüze gelinmiştir. Bu nedenle KESK; bu dönemde de emekçilerin bu koşullardan çıkması, diğer muhalif kesimlerle mücadelenin ortaklaştırılarak sürdürülmesi yönünde mücadeleyi alanımıza tercüme edecektir.

Bu nedenle mücadeleyi sokaklarda demokratik, anayasal haklarımız çerçevesinde yürütürken ortaya koyacağımız talepler, emekçilerin dönemsel olarak yaşadığı demokratik, ekonomik ve insanca yaşam talepleri olacaktır. Bu taleplerimizi diğer muhalif kesimlerin asgari düzeyde ortaklaştığı taleplerle buluşturulacaktır. Bu dönem açısından tüm toplumsal kesimlerin ortak talebi demokrasiye, evrensel hukuk normlarına dönülmesidir. Yine parlamentonun etkin bir şekilde çalıştırılması, demokratik siyaset üzerindeki baskıların ortadan kaldırılması, seküler yaşam üzerindeki baskıların sonlandırılması, kadınlar üzerindeki cinsiyetçi eril zihniyetçi politikaların açığa çıkardığı baskı ve şiddetin durdurulması talepleri herkesi kesen ortak noktalar olarak değerlendirilebilir.

Kısacası demokrasi, adalet ve barış talebi olarak ifadelendirerek sadeleştirebiliriz. Yan yana gelmenin temel koşulu evrensel ve toplumsal öncelikler olarak belirlendiğinden işimiz kolaylaşacaktır. “Benim talebim” yerine bizlerin talepleri temel çıkış noktamız olmalıdır.

-BİTTİ-